Japonya savaşının ‘tecavüz merkezleri’: 50 yıl sonra anlatılan gerçek

10:53

JINHA

İSTANBUL - Women’s Active Museum on War and Peace (Savaş ve Barış Üzerine Aktif Kadın Müzesi) kuruluşunun genel sekreteri Mina Watanabe, savaş dönemlerinde yaşanan cinsel suçlar, 'tecavüz merkezleri' ve kadın deneyimlerini anlattı. Mina, "Yaşanan savaş süreçlerinde kadınların savaş suçları ve cinsel suçlardan bahsedememe durumunun en önemli nedenlerinden biri devletin durduğu nokta" dedi.

Japonya’nın Tokyo kentinde bulunan Women’s Active Museum on War Peace (Savaş ve Barış Üzerine Aktif Kadın Müzesi) Genel Sekreteri ve 1990’lı yıllardan itibaren kadın hakları alanında çalışmaya başlayan Mina Watanabe, Japonya savaşı sürecinde kadınların yaşadıkları üzerine çalışmalarını ve kadınların deneyimleri üzerine çalışmalar yürütüyor. Aynı zamanda, "Japon Ordusunun Uyguladığı Sex Köleliği Davası İçin Kadınlara Yönelik Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi"ne de aktif olarak katılan Mina, savaş, cinsel şiddet ve Suriye savaşını değerlendirdi. Bugün dünya çapında süren savaşlarda her ne olursa olsun en kalıcı izlerin kadınlar üzerinde derinleştiğine dikkat çeken Mina, "Çoğu zaman savaşlarda kadın olmak erkek olmaktan çok daha zor. Tecavüz bir silahtan daha fazla zarar veren bir şey haline geliyor. Ayrıca savaşın sona ermesiyle kadınların taciz ve tecavüz tramvaları bitmiyor" diye kaydetti.

Japonya savaşı sürecinde kadınların Japon askerleri tarafından "sex kölesi" haline getirildiğini ve bunu da "rahatlatma kadınları" olarak adlandırdıklarını belirten Mina, "Sistematik cinsel saldırıdan (tecavüzden) dolayı 'rahata' sahip olmayan kadınlar, fakat kullanılan bu isim 'rahatlatma kadınları' tarihseldir bu yüzden biz de kullanıyoruz. Hayatta kalan kadınlara 'sizler cinsel şiddetin mağdurlarısınız' demek de çok güçlü oluyor" dedi.

Tecavüz merkezleri – sex istasyonları

Savaş sürecinde askerlerin cinsel saldırılarını sistematik bir şekilde devam ettirebilmeleri için 'tecavüz merkezleri' kurulduğunu ifade eden Mina, " 'Rahatlatma kadınları' Kore yarımadası ve Tayvan (Japonya kolonileri)'da bilinen bir savaş zamanında kullanılan cinsel Japon kolonileriydiler. Buralara Japon kadınlarını da ordu çalışanlarına cinsel servis vermeleri için getirmişlerdi ancak Japon askerleri için kadınları sürekli başka yerlere taşıyamayacaklarından, gittikleri yerlerde, yerli kadınlardan oluşan Japon Ordusu için 'rahatlama durakları', 'tecavüz merkezleri' kurdular. Bu merkezlere 'düşmenin'/ 'gitmenin' pek çok farklı yolu var" sözlerine yer verdi.

Savaş sürecinde 'tecavüz merkezleri'nde tutulanFilipinli bir kadının hikayesini anlatan Mina, "Kadın sınıf öğretmeni ve başka bir sınıfa gitmesi söyleniyor. O sırada kadını alıp bu merkezlerden birisine götürüyorlar. Üç, dört gün boyunca hiçbir şey yapamayacak hale gelene kadar tecavüz ediliyor ve terk ediliyor. O kadar zayıfken, hasta hali ile evine yürüyerek gidiyor; o halde hayatta kalmaya çalışıyor. Günümüzdeki kadın ticareti ile aynı şey bu" şeklinde konuştu.

‘Kadınlar anlatana kadar bilmiyorduk’

'Rahatlatma kadınları'nın neler olduğunu anlatmalarının uzun zaman aldığını belirten Mina, kadınların yaşadığı süreci anlatarak şunları kaydetti: "Savaştan çok uzun süre sonra konuşabildiler. Çünkü 50 yıl sonra konuşabilecekleri bir ortam oluştu, onlar konuştuktan sonra yeniden tartışıldı ve değerlendirildi ayrıca biz de onlar anlatana kadar bu kadar sistematik olduğunu bilmiyorduk. Bizim yapabileceğimiz cinsel şiddettin cezasızlığını sona erdirmek için mahkemeler oluşturmak. Tecavüz hala daha devam ediyor ve savaşın gerekli bir silahı olarak görülüyor. Savaşta da tecavüz bir suçtur. Ama savaşta kadınlar askerle, polisle, kimseyle konuşamazlar ancak savaştan sonra barış ortamında olanlardan bahsetmeye başlayabilirler."

'Suriye savaşının gerçek nedeni net değil'

Genelde Ortadoğu özelde ise Suriye’de yaşanan savaş ve çatışma süreçlerini değerlendiren Mina, bu konudaki gerçek nedenlere ulaşılmasının ancak savaşın bitmesiyle ortaya çıkabileceğini ve sonuç elde etme noktasında zor bir durum olduğunu anlattı. Tam olarak neler yaşandığı hakkında kendilerinin de çok detaylı bilgiye sahip olmadıklarını dile getiren Mina, "Barış gelene kadar bunun hakkında konuşamıyoruz. Çünkü savaşın altındaki gerçek net değil" diye kaydetti.

'Kadınlar yaşadıklarını uluslararası hukuka mutlaka taşımalı'

Devletlerin bu konudaki yükümlülüklerine değinen Mina, "Savaş bittiğinde kadınlar yaşananları açıklayınca devletlerin savaştan sorumlu olduğu gibi bu yaşananlardan da sorum olması gerekiyor. Yaşanan savaş süreçlerinde kadınların savaş suçları ve cinsel suçlardan bahsedememe durumunun en önemli nedenlerinden biri devletlerin durduğu nokta. Devletler bu noktada sorumluluk almak zorunda" şeklinde konuştu. Savaş ve çatışma sürecinde cinsel şiddet ve diğer savaş suçları ile karşılayan kadınların bu olayları uluslararası hukuk arenasına taşıması gerektiğini vurgulayan Mina, "Kimi yerel noktalarda kadınlar yaşadıklarını açıkladığı için ceza alıyor oysa tam tersi olması lazım mağdur olanın değil bu suçu işleyen kişinin ceza alması lazım. Kadınların, bunları daha fazla dile getirip açıklayabilmesi için savaşın gerçekten sona ermesi gerekiyor" dedi.

'Güvenli alanlar oluşturulmalı'

Mina, kadınlara konuşabilecekleri güvenli alanlar oluşturulması gerektiğini dile getirerek, "Suçluyu zaman geçse de işlediği suçtan sorumlu tutmalıyız, cezalandırmalıyız. Bu yapılmadığında dünyaya savaş zamanında kadınlara tecavüz etmenin bir sorun olmadığının mesajını vermiş oluruz. Cezasızlığı sona erdirmeliyiz bunu yapabilmek için de savaş zamanında işlediği suçlardan onları sorumlu tutmalıyız. 50 yıl, 70 yıl geçse de cezalandırılmalılar" diye konuştu.