Farklı ülkelerden kadın müzeleri deneyimleri paylaşılıyor
15:59
JINHA
İSTANBUL - Uluslararası Kadın Müzeleri Konferansı, "Müze Analizleri: Yerel Düzeyde Kapsayıcı Uygulamalar" konusuyla devam ederken, Almanya, Avusturya ve İtalya'da bulunan kadın müzelerine dair önemli bilgilere yer verildi.
İstanbul Kadın Müzesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi ve İletişim Fakültesi'nin ortak çalışmasıyla Salt Galata'da düzenlenen Uluslararası Kadın Müzeleri Konferansı, "Müze Analizleri: Yerel Düzeyde Kapsayıcı Uygulamalar" forumu ile devam etti. Boon Kadın Müzesi'nde Kratör Bettina Bab, Skype bağlantısı ile katılım sağladı. Müzenin 1981 yılında kurulduğunu belirten Bettina, "Bizler şehirlerde yaşantının kadınlar tarafından nasıl yansıdığını göstermeye çalıştık. Öğrenciler ve göçmenlerin oturduğu bir bölgede çalışma yürüttük. 1984 yılında kalıcı bir anlaşma sağlandı" dedi.
'Farkındalık yaratmaya çalışıyoruz'
İlk etapta sergiler için bir fonlarının olmadığını belirten Bettina, sözlerine şöyle devam etti: "Sanat performansları gerçekleştirdik. Bonn şehri bu müzeyi destekliyordu. Şehir Konseyi karar verdi ve şimdi bir farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Yaratıcı fikirlerle fon toplamaya çalışıyoruz. Psikiyatri hastası kadınlar için çalışma yürütüldü ve hastaların iş bulmaları için olanaklar sağlandı. Müzenin arşivlerinde bu çalışmalar mevcuttur. Kadın politikacılar ve sanatçılar da destek vermişti. Bu hastalar özgüvenlerini yeniden kazabildiler. Ağ kurmak üzerine birkaç yıl önce bir çalışma yürütüldü. Halkla ilişkiler odaklı çalışmalar gerçekleştirildi."
'Müze için azınlıktaki kadınları hedefledik'
İtalya'da Merano Kadın Müzesi'nin Müdürü Sigrid Prader, "Yerel düzeyde kapsayıcılık=Bilgi Ağı" üzerine sunum yaptı. 30 yıldır müzelerle ilgili çalışmalar yürüttüğünü kaydeden Sigrid, müzeyi oluştururken İtalya'nın kuzeyindeki kimi azınlık kadınları hedeflediklerini dile getirerek, "Kapsayıcılık bizim için çok önemli, hem kadın olmaları hem azınlık olmaları çok önemliydi bizim için. Kadın ve kadın tarihinde ben Avrupa bazında değerlendirme yapıyorum. Erkekler tarihi şekillendirip ona karakter katarken artık kadınların da tarihe dahil olması gerektiğine inanıyorum. 18. yüzyıla kadar kadınlara annelik misyonu biçildi. 19. yüzyıla kadar kadınların yüksek eğitim görmesi reddediliyordu. O zamanlar kadınlar modaya yönelik bir yaşam sürüyorlardı. Bugüne baktığımızda durumun ne kadar çok değiştiğini görüyoruz. Feminen olmak eve ve aileye bağlı olmak kavramları artık uzaklaştı kadınlardan. Modern toplumlarda kadınlar artık kendilerine yer bulmaya başladı" şeklinde konuştu.
'Geleceğe ışık tutmalıyız'
Merano Kadın Müzesi'nin işleyiş biçimine ilişkin bilgilendirmelerde bulunan Sigrid, sözlerine şöyle devam etti: "Müze ile kadınların rol modellerini ve bunun topluma yansımalarını müzemizde göstermeye çalıştık. Hikayelerle anlatmaya çalıştık ve kalıcı sergiler oluşturmaya çalıştık. Tarih yalnızca gelişmeyi değil yeni olayları da kayıt eder. Cinsiyet değerlendirmesinin de kadın-erkek rollerinin de nasıl oynandığını tarihi bazda nasıl şekillendiği ve nasıl değişikliklere uğradığını yansıtmaya çalıştık. Şu an bir yansıma ve yansıtma sürecini anlatıyoruz, diyalog alanı oluşturmayı hedefliyoruz. Kadın tarihine, kültürüne odaklandık. Sergilerimizde aslında tasarımcılar arasında zarar görmüş ve kötü olayların kurbanı olmuş kadınları da dahil etmeye çalıştık. Bu girişimler diğer bölgeler içinde ilham kaynağı olduk, farklı bakış açısı da gelişti. Bizler geleceğe ışık tutmalıyız. Geleneksel müzelerin önüne geçmemiz gerekiyor."
'Kadınlara güçlenme şansı veriyor'
Avusturya'da Hittisau Kadın Müzesi'nden Stefania Pitscheider Soraperra şunları dile getirdi: "Müzemiz 2000 yılında kuruldu ve şimdiye kadar 40 sergi düzenledi. En önemli görevlerinden bir tanesi kadının kültürel eserlerinin ortaya çıkarılması, gösterilmesi ve geliştirilmesi. Yılda 2-3 sergi yapıyoruz. Bu sergiler tarih, sanat, mimari, sosyal tarih, etnoloji ve el sanatları. Müzemiz insanların sosyo-politik ilişkilerini anlamaya yardımcı oluyor. Misyonumuz her kadın kendi tarihini fark ettiği zaman değişir. Müze kadınların güçlendirilmesi açıdan bilinç oluşturur, kadının tarihini, kültürünü anlatmak mümkün oluyor. Toplumsal cinsiyet hassasiyeti çocuklara aşılanıyor. Müzeler genel anlamlarıyla çok çeşitli beklentilere odaklanabilirler, kimlik oluşturmak ta buna dahil. Müzeler duyguları anlatabilirler ve yine müzeler bir tartışma alanı da olmalıdırlar. Kadınlara güçlenme şansı veriliyor, katılımcılık söz konusu."
Verilen aranın ardından konferans sunumlarla devam edecek.
(ekip/gc)