Yves Rocher'de siyasi mobbinge maruz bırakılan kadınlar anlattı
09:18
Gülfidan Ataman/JINHA
İSTANBUL - Fransız Kozmetik markası olan Yves Rocher’de Kürt kimliklerinden siyasi mobbinge maruz bırakılan kadınlar, "Mücadelemiz devam edecek" derken, avukat Selin Yıldırım da, her türlü hak talebinde bulunacaklarını kaydetti.
Fransız kozmetik markası Yves Rocher'de çalışan Berrin Yıldız, Gülcan Günyeli ve Leyla Karakoç isimli üç kadın, Kürt kimliklerinden dolayı maruz bırakıldıkları baskı ve mobbing nedeniyle işten ayrılmak zorunda kalmışlardı. Kadınlar geçtiğimiz hafta İHD İstanbul Şubesi'nde yaptıkları basın toplantısı ile de yaşadıklarını kamuoyuna aktarmıştı. Kadınlar, maruz bırakıldıkları mobbinge ilişkin ajansımıza konuştu.
'Fransa'daki patlamaya neden üzülüyorsun!'
Kürt Kimliğinden dolayı ötekileştirilenlerden kadınlardan Berrin Yıldız, Fransa'da yaşanan patlamayı sosyal medyada paylaştığını söyleyerek, "Orada birçok insan hayatını kaybetmişti ve bende üzüldüğüm için bunu sosyal medyada paylaştım. Bu paylaşımın ardından çalıştığım işyerinin müdürü bana 'Fransa'daki patlamaya neden üzülüyorsun, Fransa PKK'ye destek verdiği için mi üzülüyorsun?' dedi. Bende çocukların, insanların katledilmesinden dolayı üzüldüğümü bu nedenle böylesi bir paylaşımda bulunduğumu söyledim. Ve tuhaf olan çalıştığım yer Fransız şirketi…" ifadelerinde bulundu.
'İş toplantısında AKP propagandası yapılıyor'
Toplantılarında iş gündeminden çok AKP'nin propagandasının yapıldığını aktaran Berrin, "Bize sürekli 'PKK'liler' diye hitap ediyorlardı. Müdürün bu söylemlerinden dolayı işyerinde çalışan işçiler tarafından dışlandık. Aramızın iyi olduğu arkadaşlarımız bile bizi dışladı. Her toplantı öncesi AKP'nin propagandasını yapar ve biz alkışlamadığımızda bizi yine orada sözleri ile hedef gösterirdi. Daha sonra şubemi değiştirdi ve kötü bir yere gönderdi. Sağlık sorunlarımın olduğunu söylememe rağmen dikkate almadı işten çıkmam için her şeyi yaptı" diyerek, yaşadıklarını anlattı.
'Her boyutta mücadelemiz devam edecek'
Şirketin satış müdürü Dilek Tok tarafından sürekli bir baskı altında tutulduklarını kaydeden kadınlardan Leyla Karakoç ise, "Benim Diyarbakırlı olduğumu öğrendiği andan itibaren sorunlar baş göstermeye başladı. Sürekli tavırlı davranmaya başladı ve bu durum iş arkadaşlarımın bana tavırlı davranmasıyla devam etti. Kürt kimliğimi ezmeye çalışarak konuştular. Doğuluların 'terörist' olduğunu dile getiriyordu. Dilek Tok, sürekli sosyal medya hesabından mesajlar ve yorumlar atmaya başladı. Suçlayarak konuşuyor ve benim Kürt bayrağını paylaşmamın kötü bir şeymiş gibi lanse ediyordu. Kendisi ile yüz yüze konuşamadığımız için sosyal medya üzerinden bana hakaretler yağdırıyordu. Sürekli rotasyon yapmakla tehdit edip, en uzağa, kötü yere göndereceğini söylüyordu. Yaşadıklarımızın kimsenin yaşamasını istemiyoruz. Her boyutta mücadelemiz devam edecek" dedi.
'Dilek Tok mesaj atıp ithamlarda bulunuyordu'
Kadınlardan Gülcan Günyeli de, arkadaşlarıyla aynı durumu yaşadığını söyleyerek, şu ifadelerde bulundu: "Şubelerimiz değiştirildi, çevremizdeki insanlar dolduruluşa getirilerek dışladılar bizi. 2015 yılında DAİŞ tarafından Fransa'da yaşanan bombalı saldırı ardından sosyal medya hesaplarımızdan saldırıyı kınadığımız için satış müdürümüz Dilek Tok tarafından 'teröristlikle' suçlanıyoruz. Kişisel telefonlarımıza mesaj yoluyla Fransa'daki patlamaya neden üzüldüğümüz, bizlerin ve ailelerimizin 'terörizme' destek verdiği ve hiçbir Müslüman'ın Fransa'ya destek vermemesi gerektiği gibi ithamlarda bulundu."
Avukat Selin Yıldırım: Her türlü hak talebinde bulunacağız
Konuya ilişkin konuşan avukat Selin Yıldırım, Fransız kozmetik firmasında çalışan kadınların, Fransa'da yaşanan patlamanın ardından paylaşımlarından dolayı siyasi bir mobbing uygulandığını ve her türlü hak talebinde bulunacaklarını kaydetti. Selin, "İnsani olarak duygularını belirttikleri paylaşımları neticesinde sorumlu müdürleri tarafından toplu yapılan etkinliklerde ötekileştirilip, bireysel telefon ve maillerine mesaj atarak hakarete maruz bırakmıştır. Patlamada üzüntü duymalarını bir yerde patlamayı yapan kişilerle özleştiren yaklaşımlar söz konusudur. Bir yerde hakaret edilip aynı zamanda cevrede kin ve nefret suçu teşkil etmektedir" dedi.
(mg)