Fatmagül Berktay: Türkiye'de 'erkeklik' krizi yaşanıyor
15:58
JINHA
ANKARA - Türkiye'de Feminizm sempozyumunun üçüncü oturumunda konuşan Prof. Dr. Fatmagül Berktay, kadına yönelik şiddetin arttığını belirterek, "Kadına yönelik şiddetin bu kadar artışı paradoksal bir şekilde belki de Türkiye'de bir erkeklik krizi yaşanıyor. Ataerkilliğin eskisi gibi devam etmediğinin bir göstergesi" dedi.
Ankara'da Feminizm Derneği tarafından Raymar Otel'de düzenlenen "Türkiye'de Feminizm" sempozyumu üçüncü oturum ile devam etti. Reyhan Berksoy moderatörlüğünde "Günümüzde feminizm, kimlik ve politika" sunumunu Prof. Dr. Fatmagül Berktay, "Heteroseksizm kıskacında lezbiyenler ve biseksüel kadınlar" konulu sunumu Kaos GL'den Gözde Demirbilek, "Devlet kaynaklı cinsel şiddet: Kadın ve LGBTİ hareketin mücadele yöntemleri" konulu sunumu Demokratik Kadın Hareketi'nden Kıvılcım Arat, "Kadınlar ne için mücadele ediyor? Yaşam hakkı, özgürlük ve laiklik için ne yapmalı?" konulu sunumu ise Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'ndan Ayşen Ece Kavas yaptı.
'Kimlik iddiası ötekini yaratma durumudur'
Fatmagül Berktay, Türkiye'de militarizmin yükselişi ile birlikte adına erkeklik restarasyonu denilebilecek bir durum ile karşı karşıya olduklarını söyledi. "Buna karşı bir mücadele yürütmemiz gerektiği açıktır. 70'lerdeki Kızkardeşlik Dayanışması'nı hatırlayın" diyen Fatmagül, "Biz onu yaşamak istiyoruz" vurgusu yaptı. Her kimliğin mağdur kimlikler üzerinde bir iktidar ilişkisi kurduğunu kaydeden Fatmagül, "Hiçbir kimlik iktidar ilişkileri üzerinden bağımsız değildir. İktidardan pay almayan gruplar içinde bu söz konusudur. Her türlü kimlik iddiası ötekini yaratma durumudur" şeklinde konuştu.
'Eşitlik talebi farklılıkların kabulü talebidir'
Fatmagül, "Bizler sadece eşitlik istemiyoruz aynı zamanda bu dünyanın değişmesini istiyoruz. Bu dünyanın değişmesi için aynı zamanda mücadele etmek zorundayız. Geçen yıl gündeme gelen 'feministler eşitlik istiyor o yüzden erkeklerle aynılaşmak istiyor' konusu vardı. Eşitlik demek aynılaşma değildir. Eşit yurttaşlar olma talebi farklılıklarımızın kabulü ile birlikte bir taleptir. Bu aşamada kadın kategorisi sorgulandı, kimliği sorgulandı" diye belirtti.
'Saldırıya uğrayan tüm kimlikler için mücadele yürütmeliyiz'
"Feministlerin var olan düzene eleştirileri eşitlik taleplerini kapsamıyor toplumsal, kişisel ilişkileri yada kimlik kalıplarını, zihniyet kalıplarını değiştirmeyi hedefleyen bütünsel bir politika" sözlerini ifade eden Fatmagül, "Bu da hem kadınların hem de erkeklerin değişmesini getiriyor. Saldırıya uğrayan bir kimlik grubuna ait olmasanız bile bu kimlik adına mücadele etmemiz mümkündür. Erkeklerin kadın mücadelesine katılabilecekleri kanaatindeyim. Yahudilere, Kürtlere, kadınlara, eşcinsellere uygulanan baskılara karşı çıkmanız için de bütün onlar olmanız gerekmiyor. Hrant Dink öldürüldüğünde 'Hepimiz Ermeniyiz' denmesi gibi" sözlerine yer verdi.
'Türkiye'de 'erkeklik' krizi yaşanıyor'
Fatmagül konuşmasının sonunda ise şunları dile getirdi: "Anti-feminist saldırıya erkek şiddetine karşı nasıl bir politika ve dayanışma örgütleyebiliriz sorusuna net yanıt aramak gerekiyor. Giderek muhafazakarlaşan bir ortamdayız ve aynı zamanda erkek şiddetinin olağanüstü arttığı bir ortamdayız. Erkek şiddetine karşı kadına yönelik şiddete karşı dayanışmanın ve birliğinin genişlediği bir ortamdayız. Bir yandan müthiş bir saldırı ve ama aynı zamanda bir direniş var. Kadına yönelik şiddetin bu kadar artışı paradoksal bir şekilde belki de Türkiye'de bir erkeklik krizi yaşanıyor. Ataerkilliğin eskisi gibi devam etmediğinin bir göstergesi. Şiddetin en önemli gerekçelerinden biri 'itaat etmedi' oluyor. Ekonomik koşulların kötüleşmesi, işsizlik, göç vs. aynı zamanda başka sorunlar da katılıyor. Ve bir erkeklik kaybı yaşıyorlar. Bunu da ne yapıyorlar kadınları ezerek şiddet uygulayarak telafi etmeye çalışıyorlar.
'Hayır diyen kadınlar artıyor'
Her şeye rağmen ekonomik bakımdan bağımsızlaşan bilinçlenen eskisi gibi 'ya deveyi güdersin ya bu diyardan gidersin' sözüne karşı hayır diyen kadınların arttığını görüyoruz. Geleneksel ataerkil pazarlık artık eskisi gibi kolay ve yumuşak devam etmiyor. Kadınlar haklarını kullanmaya başlıyorlar. Ama tabiî ki erkeklerde tahtını mücadele etmeden bırakmıyorlar. Vuruşa vuruşa geri çekiliyorlar. İdeolojik bir saldırı ile karşı karşıyayız. Kadınlar olarak mücadeleyi büyütmeliyiz."
'Sorunlarımızı birlikte çözebiliriz'
Gözde Demirbilek ise sadece kadın erkek arasında bir şiddetin yaşanmadığını eşcinsel birlikteliklerde yaşanan bir şiddet durumunun olduğuna dikkat çekerek, "Eşcinsel birlikteliklerde şiddet uygulayanlara karşı da tepkimiz olacak mı?" diye sordu. Kadınlara karşı inanılmaz bir şiddetin olduğunu söyleyen Gözde, "Birlikte sorunlarımızı çözebileceğimiz bir durumda olmamız gerekiyor, çok yönlü mücadeleyi kendi aramızda sağlayabiliriz" dedi.
'Tüm cinsel şiddet biçimleri devlet kaynaklıdır'
Kıvılcım Arat , tüm çağlarda yaşanan savaşlarda kadına yaklaşımı değerlendirdi. Kıvılcım konuşmasında şunları dile getirdi: "Tüm cinsel şiddet biçimlerinin devlet kaynaklı şiddet biçimi olduğunu görüyoruz. Tüm bunların yaşadığı şiddet pratiklerine baktığımızda devlet ya direk uyguluyor yada kurum ve kuruluşlarına destek veriyor. Ensar Vakfı gibi. Yargılanan olmadı, açığa alınan olmadı ve halen bu vakıfta öğrenciler eğitime devam ediyor. Yaşanan bütün savaşlarda en büyük yöntem olarak karşımıza cinsel şiddet çıkıyor. Erkek devlet anlayışının binlerce yıllık bir tecavüz geleneği var. Kadın kurumlarının bu noktada bir perspektifi yok. Ancak Özgecan gibi dönemsel olarak bir araya gelme durumu var.
'Ortak platformlar kurulmalı'
90'lı yıllarda Kürdistan'a baktığımız zaman cezaevlerinde kadına yönelik cinsel saldırı bir tehdit aracı olarak kullanılıyordu. Nusaybinli kadınların yaşadıkları, IŞID'in uyguladıkları yöntemler bunun bir parçası olarak görülüyor. 15 Temmuz sonrası yaşananlara bakalım. Darbeci bir askerin çocuğuna tecavüz tehdidi örneği var. Bunun yanı sıra kapatılan muhalif televizyon ve radyoların mallarının TRT'ye devredilmesi. Bu talan kültürünün bir devamı olarak karşımıza çıkıyor. Darbe girişiminden sonra evsiz kaldım. Yaşadığım mahallede güven sorunu yaşadım bana yaptıkları tek şey 'sana tecavüz edeceğiz' tehdidi oldu. Son olarak şunu belirtmek istiyorum; Türkiye ve Kürdistan'da ortak bir platform kurulmalı, ulusal platformlar kurulmalı, hayatta kalan kadınları cesaretlendirecek destek mekanizmaları yaygınlaşmalı, gözaltında taciz ve tecavüzler için hukuki danışmanlıklar oluşturulmalı."
Son olarak, "Kadınlar ne için mücadele ediyor? Yaşam hakkı, özgürlük ve laiklik için ne yapmalı?" konulu sunumunu yapan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'ndan Ayşen Ece Kavas da Türkiye'de giderek artan kadın katliamlarına dikkat çekerek özsavunmanın önemine vurgu yaptı.
Sempozyum soru-cevapların ardından dördüncü oturum ile devam edecek.
(ekip/fk)