Özgür Gündem bir milat yeri ve direniş kalesidir
09:02
Gülfidan Ataman/JINHA
İSTANBUL - Özgür Gündem; yayın hayatına başladığı 24 yılda defalarca kapatıldı, çalışanları katledildi, binaları bombalandı ancak tüm baskılara karşı yayın hayatını dayanışma ruhu ile sürdürdü. Değişen iktidarlara rağmen aradan geçen yıllara rağmen devam eden baskılara ilişkin konuşan kapatılan Özgür Gündem gazetesinin editörü Reyhan Hacıoğlu, "Sistemden ayrı aynı zamanda diz çökmeyen bir halkın sorumluluğunu da üstlenerek aslında Özgür Gündem, bir milat yeri ve direniş kalesidir" dedi.
Özgür Gündem Gazetesi, 30 Mayıs 1992 tarihinde "Gerçekler Karanlıkta Kalmaz" sloganıyla yayın hayatına başladı. Gazete yayın hayatına başladıktan kısa bir süre sonra tirajı 30 bini aştı. 8 Haziran 1992 tarihinde henüz bir haftadır yayınlanan gazetenin Diyarbakır bürosu muhabirlerinden Hafız Akdemir silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Baskı ve saldırılara karşı yayınını durdurmayan gazetenin muhabir ve yazarlarının da aralarında bulunduğu 76 çalışanı katledildi. 10 Aralık 1993 Dünya İnsan Hakları Günü'nde İstanbul merkez bürosu yüzlerce polis tarafından basıldı, çalışanları gözaltına alındı ve gazete Nisan 1994 tarihinde kapatıldı. Gazetenin yayınlanan 580 sayısının 486'sı hakkında dava açıldı. Yazar ve editörleri toplam 147 hapis ve 21 bin lira para cezasına çarptırıldı.
Sürekli isim değiştirerek yayın hayatını sürdürdü
Özgür Gündem gazetesi kapatıldıktan sonra karşılaştığı sansür ve engelleri aşmak için sürekli isim değiştirerek, yayın hayatını sürdürdü. Basının büyük bir baskı altında bulunduğu Türkiye'de 17 yıl sonra yeniden yayın hayatına başlaması da yeni baskılarla karşılaşmasına neden oldu. Gazete merkez bürosu 5 Ekim 2011 tarihinde basıldı. Özgür Gündem'e baskılar bununla sınırlı kalmadı. Gazete merkez binası bu kez 20 Aralık'ta onlarca polis tarafından işgal edildi. Özgür Gündem 1990'lı yıllarda yaptığı gibi yine yayınına ara vermedi. 21 Kasım günü 4 sayfada da olsa "susturamayacaksınız" manşetiyle yayınlandı. Baskında 105 gazeteci gözaltına alınarak tutuklandı. 24 Mart 2012 tarihinde İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, gazete hakkında 'örgüt propagandası' yaptığı gerekçesiyle 1 ay kapatma cezası verdi. Ancak Özgür Gündem'in mahkeme kararıyla durdurulmasına yönelik gelen tepkiler üzerine aynı mahkeme 24 Mart'ta verdiği kararı 30 Mart tarihinde kaldırdı. Özgür Gündem yaşamlarını yitiren özgür basın şehitlerine bıraktığı mirası sahiplenerek, 31 Mart 2012'de tekrar yayına başladı.
Yıl 2016: Gazetenin çalışanları darp edildi kapısına mühür vuruldu
Özgür Gündem gazetesine baskılar devam ederken son olarak, AKP tarafında ilan edilen OHAL uygulamalarıyla birlikte Kanun Hükmünde Kararnameler ile 16 Ağustos tarihinde gazete binası polislerce basılarak çalışanları darp edilerek işkence ile gözaltına alındı. Gazetenin malzemeleri polisler tarafından tahrip edilirken, kapısına da mühür vuruldu. Ayrıca gazete ile dayanışan birçok kişi hakkında da davalar açılırken, aralarında İnan Kızılkaya, Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay'ın da bulunduğu birçok gazeteci-yazar da tutuklanarak, cezaevine gönderildi. Yayın hayatına başladığı 1992'den bu yana gazete üzerinde yaşanan baskıları kapatılan Özgür Gündem gazetesinin editörü Reyhan Hacıoğlu değerlendirdi.
'Başyazarları katledilmiş bir gazetenin şu an ardılıyım'
Özgür Gündem'in basının önemli halkalarından biri olduğunu ve 25 yıllık mücadelenin ismi olduğunu belirten Reyhan, "30 Mayıs 1992'de mücadele tarihi başladı. Özellikle 92'de arkadaşlarımız açısından verdiğimiz büyük kayıplar faili meçhullerle geçen o yıldan sonra aslında Özgür Gündem'le başladığı o mücadele ve direnişin nasıl süreceğini gösterdi" dedi. Reyhan, 92'de kurulan Özgür Gündem'in bir yıl sonrasında hemen kapatma kararı verildiğini ve ardından saldırıların hızını kesmeden art arda geldiğini ifade etti. Reyhan, "94'ün Aralık ayında gazetemiz bombalandı. Ertesi gün gazetemiz arkadaşların mücadelesi ve direnişi ile birlikte tekrar bayilerde yerini aldı. 580 sayısı çıkan, 486 sayısına soruşturma açılan bir gazete. Faili meçhul cinayetlerde 27 yoldaşımızı kaybettiğimiz bir mücadele; defalarca kapatılmış, soruşturmalar açılmış ve cezalar verilmiş, başyazarları katledilmiş bir gazetenin şuan bir ardılıyım" diye konuştu.
'Habere giderken bir daha haber alamadığımız…'
Reyhan, başı olan fakat sonu olmayan basın şehidinin olduğu ve habere giderken bir daha haber alınamayan gazetecilerin gazetesi diye söz ettiği Özgür Gündem ile ilgili sözlerine şöyle devam etti: "İlk Özgür Gündem'e geldiğimde Nazım Babaoğlu ile sohbet ettim. Faili meçhul arkadaşlarımızdan biri ve o habere giderken bir daha haber alamadığımız bir arkadaşımızdı. Bu çok korkunç bir şey, hak ihlallerinin de ötesinde bir insanlık suçu" sözlerini kaydetti.
'Gerçekler karanlıkta kalmayacak'
Özgür Gündemin "Gerçekler Karanlıkta Kalmayacak" sloganın bilincinde ve bu bilinçle mücadele ettiklerinin altını çizen Reyhan, "Sorumluluğumuzun sadece gazetecilik olduğunu düşünmüyorum. Sistemden ayrı aynı zamanda diz çökmeyen bir halkın sorumluluğunu da üstlenerek, aslında Özgür Gündem, bir milat yeri ve direniş kalesidir. Buraya gelen arkadaşlarda bunun sorumluluğunu bilerek bu direnişin bu mücadelenin bir parçası oluyor. 16 Ağustos'ta gazeteye yapılan saldırıda bunun bir göstergesiydi" ifadelerini kullandı.
'Kürt halkına uygulanan soykırımı ortaya çıkarıyordu'
Reyhan, Kürt halkına yıllardır soykırım uygulandığını ve Özgür Gündem'in bu soykırımı yansıttığını söyledi. Reyhan, "Son bir senede özellikle özyönetim taleplerine karşı bir halkın kendi kaderini tayin etme hakkı nasıl başka uluslar için öngörebiliyorsa bu Kürt halkının da hakkı. Yalnız buna rağmen son bir yıldır Kürt bölgelerinde bir soykırım uygulanıyordu. Özgür Gündem de uygulanan soykırımı yansıtmaya çalışıyordu. Çünkü büyük insanlık suçları orada ortaya çıkıyordu" şeklinde konuştu.
'O gün yazdıklarımızın bir daha gerçekliğine vardık'
Özgür Gündem'in ardılı olan Reyhan, gazetenin kapatılması esnasında yaşadıklarını da şu sözlerle anlattı: "Gözaltına alındığımız gün araba içerisinde 7 saat darp edildik. Orada nasıl bir sistemle birebir karşılaştığımızı gördük. Bir yıldır biz onun haberini yapıyorduk. Nusaybin'de tahliye edilen insanlar işkenceye uğradı, Gever'de evleri başlarına yıkılan insanlar ve günlerce gözaltına da yaşananları yazıyorduk ama o gün yazdıklarımızın bir daha gerçekliğine vardık."
(mg)