9 Ekim'le 'Güneşimizi karartamazsınız' diyen kadınlar

09:05

JINHA

AMED - PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın uluslararası güçlerin baskısıyla Suriye'den çıkmak zorunda olduğu "9 Ekim komplosu"nun üzerinde 18 yıl geçti. Kürt halkının yaşadığı her yerde ayaklandığı bu dönemde 60 yaşındaki Hatice Falay'dan Yunanistan'daki Elefteriya Fortulaki'ye "Güneşimizi karartamazsınız" eylemlerinde bir çok kadın yaşamını yitirdi.

PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye getirilişinin ilk ayağı 9 Ekim 1998'de Suriye'den çıkarılması oldu. 1998'de PKK Kürt sorununun barışçıl çözümü için 1 Eylül tarihinden itibaren geçerli olmak üzere bir kez daha ateşkes ilan etti. 17 Eylül 1998'de Washington'da KDP, YNK ve ABD arasında toplantı yapıldı. Türkiye devlet yetkililerinden Suriye'ye müdahaleye dönük tehdit içerikli açıklamalar gelmeye başladı. 19 Ekim'de Adana'da gerçekleşen Türkiye-Suriye görüşmelerinde ise "Öcalan şu andan itibaren Suriye'de değildir ve kesinlikle Suriye'ye girmesine izin verilmeyecektir" hükmünü de içeren mutabakat metni imzalandı ve 20 Ekim'de açıklandı.

Ortadoğu'dan çıkış kararı

"Rolümü siyasi kanallarda oynamak istiyorum" diyen Abdullah Öcalan, Ortadoğu'dan çıkış kararı aldı ve 9 Ekim'de Atina'ya hareket etti. Yunan yetkililerin verdiği sözler tutulmayınca Moskova'ya hareket etti ve 4 Kasım günü Rusya'nın Duma Meclisi, 298 milletvekilinin Abdullah Öcalan'a siyasi sığınma hakkı tanıması için hazırlanan karar tasarısını onayladı. Ancak ABD hiçbir ülkenin sığınma hakkı tanımasını kabul etmeyecekleri açıklamasını yaptı. Abdullah Öcalan 12 Kasım 1998'de uçakla İtalya'ya geçti. İtalya güvence verse de topraklarına gelmesinin ardından hakkında tutuklama kararı alındı. Hükümet Başkanı Massimo D'Alema, Abdulllah Öcalan'ı ölüm cezası olan Türkiye gibi bir ülkeye iade etmeyeceklerini ve kendi kanunlarına göre, bir yargılama yapacaklarını açıkladı.

Uçak Lahey'e götürecekti

Abdullah Öcalan, 16 Ocak 1999 günü Roma'dan ayrılarak yeniden Rusya'ya gitti. Rusya kabul etmeyeceğini açıklamış, Ermenistan ve Karabağ üzeri Kürdistan'a dönme kararı verilmişti. Ancak uçak Duşanbe'ye indirilmişti. 26 Ocak günü Rusya'da kalma koşulu olmadığı için yeniden Yunanistan'a geçti. Yunanistan'da kalmasına izin verilmeyen Abdullah Öcalan, bu kez yetkililere Hollanda'ya gitme önerisini sundu. Bir uçak Öcalan'ı Atina'dan Beyaz Rusya'nın Minsk kentine götürecek, burada da ikinci bir uçak Minsk kentinden alarak Lahey'e götürecekti. Ancak Minsk Havaalanı'nda inildiğinde Lahey'e gidecek olan uçak ortada yoktu. Çünkü Hollanda ve Beyaz Rusya havaalanlarında uçak izni verilmemişti. Bunun üzerine
Uçağın rotası Kenya'ya çevrildi

Yunanistan'a dönmek zorunda kalan Abdullah Öcalan'ın yeniden ülkeyi terk etmesi için baskılar yapılınca bu kez aynı uçakla Korfu Adası'na gidildi. Korfu'da tutuklu muamelesi gören Abdullah Öcalan'a kendi iradesiyle adayı terk etme şansı da verilmemişti. Korfu Adası'nda istihbaratçı Sava, bu kez Abdullah Öcalan'a "Pangalos'la konuştum, sizden özür diliyor. Çözüm bulduk" diyerek, Afrika ülkelerine rotayı çevirdiklerini söyledi. Önce bu plana karşı çıkan Abdullah Öcalan, daha sonra bu planı kabul etmek zorunda kaldı. Abdullah Öcalan plana göre önce Afrika ülkelerine geçecek, buradan da Güney Afrika Cumhuriyeti'ne götürülecekti. Ancak uçağın rotası 2 Şubat günü Kenya'ya çevrildi.

'Soykırım sonuçlandırılmak isteniyor'

Tüm bu gelişmeler olurken, MİT ve CIA arasında yapılan protokolle Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye teslim edilmesi kararlaştırıldı. Abdullah Öcalan, Şemse Kılıç'ı yanına çağırarak İmralı öncesi son açıklamasını yaparak, tüm bu sürecin neden yaşandığını özetlemişti: "Türkiye'nin halkımıza dayattığı soykırım girişimi, şahsıma yönelik komployla en vahim bir biçimde sonuçlandırılmak isteniyor."

Kenya, 15 Şubat'ta Öcalan'ın sınır dışı edilmesini talep etti. Öcalan da Hollanda'ya gitmek koşuluyla binayı terk etmeyi kabul etti. Ancak Öcalan'ı havalimanına götüren araç, aniden konvoydan ayrılarak kayboldu. Öcalan, 16 Şubat saat 03.00'te Türkiye'ye kaçırıldı.

İmralı'da tecrit

Abdullah Öcalan'ın İmralı Cezaevi'nde 2007 yılında zehirlenmeye çalışılması ve 2008'de saçlarının zorla kazıtılması da komplonun devamı olarak kabul edildi. Abdullah Öcalan son 5 yıldır avukatlarıyla, Nisan 2015'ten bu yana da İmralı Heyeti ile görüştürülmüyor. Abdullah Öcalan son kez kendisi için Diyarbakır'da 50 gönüllünün başlattığı açlık grevinin 7. gününde kardeşi Mehmet Öcalan ile görüştürüldü. 11 Eylül günü İmarlı'ya giden Mehmet Öcalan, Abdullah Öcalan'ın mesajını açlık grevi gönüllüleriyle birlikte açıkladı.

'Güneşimizi karartamazsınız'

Kürt halkı, Abdullah Öcalan'a yönelik komplonun kendilerine karşı yapıldığını, şahsında Kürt halkına soykırım ve tecrit dayatıldığını belirterek "Güneşimizi Karartamazsınız" eylemleri başlattı. Maraş Cezaevinden başlayarak tüm Kürdistan ve Türkiye, Avrupa'ya ve diğer ülkelere kadar yayıldı. 24 Aralık 1998'e kadar cezaevleri başta olmak üzere, 60'ın üzerinde kişi bedenini ateşe verdi.

Hatice Falay: Batman'da köyleri yakılarak İstanbul'a göç eden 60 yaşındaki Hatice Falay, Barış Anneleri'nin kurucularındandı. Televizyonda Abdullah Öcalan'a yönelik komployu gördüğünde "Dünyamızı kararttılar" diyerek, İstanbul Güngören ilçesine bağlı Güneştepe Mahallesi'ndeki evinde 13 Aralık 1998'de bedenini ateşe verdi.

Serpil Polat: Sakarya Cezaevi'nde tutuklu bulunan Marksist-Leninist Silahlı Propaganda Birliği (MLSPB) Onur Üyesi Serpil Polat da 17 Şubat 1999 'da Sakarya Cezaevi'nde bedenini ateşe verdi. Serpil mektubunda "Emperyalizmin, oligarşilerin Devrimci Önder Abdullah Öcalan şahsında genelde halklara, özelde Kürt halkına yönelik saldırılarını kınıyor, Devrimci Önder Abdullah Öcalan'ın yargılanamayacağını belirterek öfkemin büyüklüğünü bedenimdeki ateşle düşmana kusmanın hazırlığını tamamlıyorum" dedi.

Selamet Menteş ve Aynur Artan: 23 Ekim 1998 gecesi Midyat Cezavi'nde üzerlerine döktükleri kolonyayla bedenleri ateşe verdi. Selamet Menteş cezaevinde, Aynur Artan da kaldırıldığı Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yaşamını yitirdi. Selamet ve Aynur şu notu bırakmıştı: "Önderliği korumak; kendini aşmak ve anlaşmakla mümkündür. Önderliği korumak; tek bir ses, tek bir vücut olmakla mümkündür. Önderliği korumak; özgürleşen alevlere ulaşmakla mümkündür."

Hükmiye Seyhan : Aralık 1999'da Bağımsız Devletler Topluluğu'nda bedenini ateşe verdi. Hükmiye Kürt halkına hitaben yazdığı mesajında şunlara yer verdi: "Yıllardır çok büyük acılar ve ızdıraplar çektiniz. Katmerli bir sömürüye uğradınız. Yokluğu, sefaleti, sürgünü, yurtsuzluğun acısını siz yaşadınız. Uygarlığın beşiği Kürdistan'da tarihin en acımasız zoruna siz göğüs gerdiniz. Ve tarihte ilk defa sahip olduğunuz Başkan Apo komploya getirilerek önderliksiz bırakılmak istendiniz. Kürdün, eski köle yaşamına karşı çıkarak, yol gösteren biricik ve tek önderimiz Başkan Apo'yu, uluslararası komployla Türkiye'ye teslim eden gerici ve emperyalist çevreler, tarihte ilk defa yolumuz aydınlanmışken, Başkan Apo'nun şahsında geleceğimizi karartmak istemiştir. Güneşimiz O'dur."

Nesrin Teke: Diyarbakır'da 1981 yılında doğan Nesrin Teke, Özgür Halk dergisinin Diyarbakır büro temsilcisiydi. 'Güneşimizi Karartamazsınız' eyleminde 9 Temmuz 2000 günü yaşamını yitirdi. Annesinin gözü önünde kendisini yakan Nesrin, annesine "Eylemimin anlamını daha sonra anlayacaksın" demişti.

Esen Aslan: Özgür Halk dergisi çalışanı Esen, 3 Ağustos 2000 yılında PKK Lideri Öcalan'a yönelik geliştirilen uluslararası komplo ve Kürt halkına dayatılan imha politikalarına karşı bedenini ateşe verdi.

Viyan Soran: 1 Şubat 2006'da Medya Savunma Alanları'nda yer alan Haftanin bölgesinde bedenini ateşe verdi. HPG ve YJA-Star Meclis Üyesi Soran geride bıraktığı mektupta şu mesajı verdi: "Her 15 Şubat gecesinde, Mazlum Dağan, Zekiye Alkan, Berivan, Ronahi, Rehşan, Sema, Fikri Baygeldi, Serdar ve binlerce şehit yoldaşımın kalbi kalbimle atıyor. Onların 'Biji Serok Apo' sloganı her zaman kalbimde atıyor. Eylemimi kabul etmeyebilir, eleştirebilirsiniz. Ama biz sizden öğrendik ki, bedel verilmeden özgürlük sağlanamaz."

Elefteriya Fortulaki: Yunan Elefteriya (Yunanca'da özgürlük anlamına geliyor) 24 Mart 2006'da Yunanistan'ın başkenti Atina'da bedenini ateşe verdi. Komploda başrolde oynayan Yunan devletin olduğunu söyleyen Elefteriya şunları söylemişti: "Bu yıl Newroz'u kutluyorum ama biraz geç, Zekiye Alkan gibi, Sema Yüce gibi, Ronahi, Berivan ve Rahşan Demirel gibi ve diğer yüce eylemlerde bulunanlar gibi. Kararlılıkları Kürt halkı ve Kürdistan'ı yüceltti. Kürtlerin tarihini büyüttü... Saygım var size ve sizin gibi Kürdistan için mücadele edenlere. Hoşçakalın sağlıcakla kalın. Kimse Güneşimizi Karartamaz! Kürt halkı ve Başkan Apo'nun özgürlüğü, tüm dünya halklarının özgürlüğüdür! Yaşasın halkların kardeşliği!"

Meral Kaşoturacak 20 Ekim 1998'de Çanakkale Cezaevi'nde, Cennet Güneş 24 Ekim 1998'de Antep Cezaevi'nde, Aysel Ceylan 24 Ekim 1998'de Sakarya Cezaevi'nde, Azime İnan 16 Kasım 1998'de Batman Cezaevi'nde, Remziye Zengin 16 Kasım 1998'de Batman Cezaevi'nde, Gülistan Taş 16 Aralık 1998'de Batman'da, 11 yaşındaki Zehra Rızgar 27 Kasım 1998'de Doğu Kürdistan'da bedenini ateşe verdi.

(gc)