'Dosyaların alınması kadınlardın şiddete açık hale getirilmesidir'

09:14

JINHA

ANKARA - Kayyım atamalarıyla kadın merkezlerinden alınan dosyaların kadınların yaşamını tehlikeye attığını belirten Kadın Dayanışma Vakfı Avukatı Fiden Demir Çıra, "Bu bilgilerin gizliliğine özen gösterilmemesi kadınları açık bir hedef haline getirir. Bunun çok açık ve net ifadesi kadınların öldürülmeye ve şiddet görmeye açık hale gelmesidir" dedi.


DBP'li belediyelere kayyım atanması ile beraberde ilk kadın kurumları hedef alındı. Atanan kayyımların ardından Cizre Belediyesi Kadın Politikaları Müdürlüğü'ne bağlı Sitiya Zin Kadın Danışmanlık Merkezi'nde bulunan kadın dosyalarına el konulurken, Silvan Belediyesi'ne bağlı Meya Kadın Merkezi'nin kilidi değiştirildi. Türkiye'de bir ilk olan Kadın Politikaları Daire Başkanı Yüksel Aslan Acer ise 20 gün gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakıldı. Kadın çalışmalarına saldırıları değerlendiren Kadın Dayanışma Vakfı Avukatı Figen Demir Çıra, veri toplama ve kişisel verilerin toplanmasında evrensel belgeler ve ilkelerden bahsederek Birleşmiş Milletler Bildirgesi'nin "Hiç kimsenin özel yaşamına, ailesine, konut dokunulmazlığına ya da yazışma özgürlüğüne keyfi olarak karışılamaz; kimsenin onur ve ününe karşı kötü davranışlarda bulunulamaz. Herkesin bu karışma ve kötü davranışlara karşı yasalarla korunma hakkı vardır" ibareli 12. Maddesini hatırlattı.

'İstanbul Sözleşmesi'nde de verilerin korunması açıklanmıştır'

Türkiye'nin de onayladığı ve sorumluluğu altına girdiği İstanbul Sözleşmesi'nin kadına yönelik şiddetle mücadelede veri toplama ve verilerin gizliliği ile ilgili önemli bir sözleşme olduğunu vurgulayan Figen, "Sözleşme veri toplamanın şiddetle mücadelede ne kadar önemli olduğunu, veri toplamanın ve izlemenin, sorunun tüm tablosunu çıkarmada, politika ve çözümler üretmede ve neyin ne kadar olumlu yönde değiştiğine dair tespitler yapmada ne kadar önemli olduğunu tespit eder. İstanbul Sözleşmesi'nin açıklayıcı belgesinde de verilerin korunması meselesi açıklanmaktadır" dedi.

'Bilgilerin korunmaması yaşam hakkı ihlalidir'

Kişisel verilerin gizliliğine ve mahremiyetine dikkat edilmemesinin doğrudan ve dolaylı sonuçlar doğurabileceğini belirten Figen, kadın sığınakları ve danışma merkezlerinin kadınlara çok yönlü destek veren kurumlar olduğunun altını çizdi. Kadın adreslerinin, şiddet hikâyelerinin, sağlık bilgileri ve çocuklara ile ilgili bilgilerin kadınların rızaları ile alındığını ifade eden Figen, bu bilgilerin korunamamasının kadınların yaşam haklarının, güvenlik içinde yaşama haklarının ihlali anlamına geldiğinin altını çizdi.

'Mücadelede sürekliliği ve güvenirliği zedeler'

Figen bu durumun kadınlar açısından nasıl bir tehlike oluşturduğunu şöyle anlattı: "Gizli tutulan adresleri deşifre olabilir, kadınlar sadece özel alanda, ev içinde ve yakınları tarafından değil kamusal alanda veya kamu görevlileri tarafından gerçekleştirilen şiddet hikâyelerini paylaşmış olabilir. Bu bilgilerin gizliliğine özen gösterilmemesi kadınları açık bir hedef haline getirir. Bunun çok açık ve net ifadesi kadınların öldürülmeye ve şiddet görmeye açık hale gelmesidir. Keza sağlık desteği verilmek üzere alınmış, hastalık geçmişleri korunmasız kalır. Danışma merkezlerinden ve sığınma evlerinden destek alan kadınlar mahremiyetlerinin korunacağına ve bilgilerinin gizli tutulacağına dair kendilerine söz verilmiş ama bu kurala uymamış bir yerde, durumda bir daha kırılan, zedelenen güven duygularını nasıl tekrar tesis edeceklerdir? Verilere el konulması kadına yönelik şiddetle mücadelede sürekliliğin ve güvenilirliğin zedelenmesine yol açar."

'Kadın mücadelesi bir bütündür'

Kadına yönelik şiddetle mücadelenin evrensel belgeleri, sözleşmeleri, kurum ve kuruluşları, danışma merkezleri ve sığınma evleri ile bir bütün olduğuna değinen Figen, bu bütünün bir halkasındaki eksiklik ve zafiyetin tüm süreci etkileyeceğini belirtti. Figen, ortaya çıkan tablodan kaynaklı hem insan hakları hem de kadının insan hakları açısından, "Bu meselede soyut, devletin güvenliği odaklı bir yaklaşım mı sergilenecek yoksa insan hakları ve kadının insan hakları odaklı bir yaklaşım mı sergilenecek" diye sorulması gerektiğini belirtti.

'Kadın için yaşam demek'

"Bunun cevabını kâğıt üzerinde basitçe verebiliriz. Ama bu cevap kadın için hayat, yaşamak, güven içinde yaşamak, korkmadan yaşamak, geleceğinin başkaları elinde har vurup harman savrulmadan kendisinin tayin etmesi demek" diyen Figen, bu meselenin uluslararası sözleşmeler ve Türkiye'nin yasal mevzuatı açısından sorumluluk doğurduğunu yasa uygulayıcıların unutmaması gerektiğini vurguladı.

(de/gc)