Cumartesi Anneleri 600’üncü kez ‘kayıplarımız nerede’ diyecek

10:52

Gülfidan Ataman/JINHA

İSTANBUL – Plaza de Mayo’dan Galatasaray’a kaybedilen evlatlarını arayan annelerin kıtaları aşan mücadelesi devam ediyor. Galatasaray Meydanı’nda Cumartesi Anneleri bu hafta 600’üncü kez biraraya gelecek. Kayıp yakınlarından Emine Kaya Erbek ve Zübeyde Tepe, kayıpları bulunana kadar eylemlerinin süreceğini belirtti.

Cumartesi Anneleri ilk kez beyaz tülbentleri ile 27 Mayıs 1995'de İstanbul'da Galatasaray Meydanı'nda oturmaya başladıklarında, aynı mücadele aynı beyaz tülbent ile 18 yıl önce Arjantin'de sürdürülmeye başlanmıştı aslında. General Videla ve ekibi tarafından evlatları gözaltına kaybedilen 14 kadın, her Perşembe günü ilki 30 Nisan 1977'de olmak üzere Plaza de Mayo Meydanı'nda 'adalet arayışı' için oturma eylemi başlatır. Plaza de Mayo Anneleri ismini alan bu kadınların 30 yıl süren eylemleri tüm dünyanın gözü önünde büyür ve beyaz tülbentli kadınların ilk mevziisi faşist cuntanın tüm baskı politikalarına rağmen kazanılır. Öyle ki 14 kadın ile başlayan mücadele yılsonuna gelindiğinde 300 kişiyi bulur. "Asla unutmamak, asla bağışlamamak" için eylemlerini ve direnişlerini sürdüren Plaza de Mayo Anneleri, ülkedeki faşist cuntanın son bulması için toplumsal dinamiklerin fitilini de ateşler aynı zamanda.

Plaza de Mayo Anneleri dünyanın bir ucunda eylemdeyken, faşist rejim başka bir ülkede, başka bir isimde, devrimcileri kaybetmeye devam eder. Türkiye'de gözaltında kayıpların simgesi olan Hasan Ocak'ta bunlardan biridir. Hasan kaybedildiğinde, Ocak ailesi bir basın toplantısı düzenler. Baba Hasan Ocak'ın "Oğlumun düğününe hoş geldiniz" dediği açıklama, ardından her Cumartesi yapılacak olan sessiz oturma eylemlerine dönüşür ve Galatasaray Meydanı ilk kez 27 Mayıs 1995 tarihinde olmakla beraber beyaz tülbentli annelerin direnişine tanıklık eder. Meydanların da, annelerin de, beyaz tülbentlerin de tanıklıkları birdir artık.

Kayıp yakınları 600’üncü haftayı geride bırakıyor

İstanbul Galatasaray Meydanı’nda her hafta biraraya gelen kayıp yakınları bu hafta 600’üncü kez gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini soracak. 600 haftadır eylemini sürdüren Cumartesi Anneleri’nden Emine Kaya Erbek, Kürdistan’da başlayan ve metropole uzanan direnişini anlattı. Kaybedilen yakınlarının bulunması için her hafta Galatasaray Meydanı’nda biraraya geldiklerini dile getiren Emine, "Yıllardır Kürtlerin yaşadığı ve gördüğü bu zulme bir baksınlar. 90’lı yıllarda her yerde büyük acılar yaşandı. Kürdistan’da yaşananların haddi hesabı yoktu. Şırnak, Cizre, Siirt ve ismini sayamadığım birçok il ve ilçede çok ağır şeyler yaşandı” dedi.

‘Amcamı ölü zannedip suyun kenarına attılar’

Devlet baskının yoğun yaşandığı 90’lı yılları anlatmaya devam eden Emine, "Devlet güçleri her gün yolumuzu keserek, ‘siz teröristsiniz’ diyorlardı. Daha sonra köylerimize baskınlar çoğaldı, yakmalar, yıkmalar arttı. Her gün köyden birini tutuklayıp kaybediyorlardı. Bir gün evi basıp amcam Halil Kaya’yı aldılar. Günler sonra bulabildik amcamı, işkence ettikten sonra öldüğünü zannedip suyun kenarına atmışlar. Donmuş bir vaziyette bulduk. Neden bunları bize yapıyorsunuz diye sorduğumuz da yine aynı cevapla karşılaşıyorduk ‘siz teröristsiniz PKK’ye yataklık yapıyorsunuz’ deniliyordu. Biz Kürt olduğumuzu inkar etmediğimiz için bu kadar acı yaşadık" dedi.

'İşkenceden dolayı babam gözlerini kaybetti’

Emine, babasının gördüğü işkencenin ardından yaşadıklarını öfke dolu gözyaşları ile anlattı. Emine, "Kapımıza geleni geri çevirmedik çünkü onlar bizim çocuklarımızdı. Her bahaneyle evlerimizi basıyorlardı. Bir gün yaptıkları baskında babam Ahmet Kaya’yı aldılar. 8 gün gözlerinin üstünde sigara söndürerek işkence ettiler. Babam yaşadıklarından dolayı görme duyusunu kaybetti. O dönemin komutanı Cemil Öz, köy muhtarını karakola götürüp babamı teşhis etmesini istedi. Eğer muhtar ‘ben tanımıyorum’ deseydi babamı infaz edecektiler" şeklinde konuştu.

‘Babam ikinci kez gözaltına alınıp katledildi’

"Aradan çok zaman geçmeden komşunun şikâyeti ile amcamı aldılar. Babam kardeşine çok düşkündü, kardeşini düşmanın eline bırakmak istemedi ve babamın bu çabasını devlet görünce babamı da tekrar aldılar. Babamın kimseye bir zararı yoktu sadece Kürt olduğu için ve davasına sahip çıktığı için babamı katlettiler. Baskının en büyüğünü koruculardan gördük. Zengin köy bulduklarında askerlerle birlikte korucular o köyü talan ederlerdi, üstüne bide korucu olmayan köy erkeklerini gözaltına alıp kaybediyorlardı. İnsan çocuğuna karşı nasıl silah kaldırır, korucular kendi elleriyle çocuklarını katlettiler" dedi.

‘Benim babam devrimciydi’

Babasını katletmelerinin üzerinden yıllar geçtiğini ve her cümlesinde babasına olan özlemini anlatan Emine, "Çocukluktan bu yana baba sözcüğü bende büyük bir yara… Anne babasız çocukların bel kemiği kırık olur. Babasız olmak çok zor çünkü benim babam devrimci biriydi. O gittikten sonra biz kız çocuklarına çok çektirdiler. Köyden göç ettiğimiz dönem babamızın olmamasından kaynaklı o köy bizi kabul etmedi. Korucuların köyüydü ve bize orada çok işkence ettiler, korucular annemin elini kırdı. Oradan da göç ettik, Nusaybin’e geldik. 90’lı yıllardan hiçbir farkı olmadı, devlet aynı sistemle devam etti. İstanbul’a göç ettik burada 1986 yılında kurulan İnsan Hakları Derneği ile tanıştım ve burada her hafta düzenlenen Cumartesi Annelerine katıldım kayıp yakınları kayıplarını arıyordu bende belki faili belli olan babamın hakkını aradım" şeklide konuştu.

‘Babama, amcama gidiyorum gibi koşuyorum her Cumartesi...’

Emine, "Ne zaman Galatasaray Meydanı’na gitsem, babam ve amcamın mezarına gidiyormuşum gibi hissediyorum. Babama amcama gidiyorum gibi koşuyorum her Cumartesi... Mücadelemden asla vazgeçmeyeceğim kanımın son damlasına kadar babam ve amcamın katilerinin hesabını soracağım."

‘Oğlum gerçekleri yazdığı için katledildi’

Gözaltından kaybedilenler arasında birçok gazeteci gibi Özgür Gündem muhabiri Ferhat Tepe de bulunuyor. 1993 yılında Bitlis’te yakılan köylerin haberini yaptıktan kısa bir süre sonra kaldığı evin önünden kaçırılarak katledildi. Ferhat’ın annesi Zübeyde Tepe, "Oğlum 28 Temmuz günü evinin önünden Türk İntikam Tugayı tarafından kaçırıldı. Sadece devletin Kürtlere yaptığını kamerası ile gerçekleri gündeme getirdiği için katledildi. Kaçırılmasının bir hafta sonrası Elazığ’da bir cenazenin olduğunu söylediler. Hazar Gölü’nde intihar ettiğini söylediler. Bitlis’ten Elazığ’a neden gidip intihar etsin ki benim oğlum? Getirdik Ferhat’ı, gömdük. Biliyorum katledilen sadece benim oğlum olmadı, Apê Musa’yı nice Özgür Gündem çalışanlarını katlettiler. Faili meçhul değil hepsinin de faili belli" ifadelerini kullandı.

'Galatasaray benim için bir sembol'

Kenan Evren döneminde sayısızca Kürdün katledildiğini söyleyen Zübeyde, "O dönem farklı dilden, dinden ve düşüncede olan herkese yöneldiler ama en büyük katliam Kürtlere yönelik oldu. Kenan Evren cuntası, o dönem ana dilini isteyen, özgür bir yaşam isteyen kim varsa katletti. 1995 yılında İnsan Hakları Derneği’ni tanıdım ve hukuk arayışım başladı. O günden bu güne bu davanın peşindeyim ve her zamanda olacağım. Hepsi benim çocuklarım. Galatasaray Meydanı’ndaki arayış benim için bir sembol” ifadelerinde bulundu.

‘Anne sen beni görmüyorsun ama ben hep buradayım’

Gözyaşları içinde sözlerine devam eden Zübeyde, "Cumartesi günü Galatasaray Meydanı’nda yaptığımız eylemi bir gece rüyamda gördüm. Her zaman yaptığımız gibi kayıplarımızın fotoğraflarını yine sermiştik her yere ve o fotoğrafların ortasında oğlum Ferhat oturuyordu. Ferhat’a neden burada olduğunu sordum ve Ferhat her zaman burada olduğunu söyledi. ‘Ben seni görmüyorum’ dedim o ‘evet anne sen beni görmüyorsun ama ben hep buradayım’ dedi. Bana ‘bekle gidip arkadaşlarımı da getireceğim’ dedi" şeklinde gördüğü rüyayı anlattı. Bu hafta 600’üncü kez biraraya geleceklerini dile getiren Zübeyde, yılmadan, bıkmadan eylemlerine devam edeceklerinin altını çizdi.

(mg)