Şervin Mazlum'un anlatımlarıyla İran'da kadın olmak

09:04

Şengar Bradost/JINHA

SİLÊMANÎ - Kadınların eve hapsedilmesinden cinsel saldırıya, uyuşturucudan ajanlaştırılmaya kadar İran rejiminin kadına ve gençlere yönelik baskı ve politikalarına dikkat çeken KJAR Yürütme Konseyi Üyesi Şervin Mazlum, "Devlet toplumu bitiremez ama toplumlar devleti yıkabilecek güçtedir. Bunun öncü gücü olan Apocu Hareket, bu konuda tüm halklara bunun mümkün olduğu göstermiştir. Bu temelde kadın, genç ve halklara çağrımız; çözümün yolu kendini öldürmek değil direnmektir, özgürlük savaşçısı olarak tarihe geçmektir" dedi.

Kürdistan Özgür Kadın Hareketi (KJAR) Yürütme Konseyi Üyesi Şervin Mazlum, İran rejiminin kadına yönelik baskılarına yönelik değerlendirmelerde bulundu. Gelinen süreçte İran'da kadının durumuna ilişkin yeni bir aşamaya ulaşıldığını kaydeden Şervin, "Bu yeni aşamaya bakıldığında yeni gelişmeler görülmektedir. Bu gelişmeler İran'da gelişen iç çelişkilerden kaynağını almaktadır. İran siyaseti daha fazla kadının renginin ortaya çıkmamasına ve onun susturulmasına yönelik olmaktadır. Bu siyaseti sadece Kürt kadınlarına yönelik ele almak olmaz genel devlet bakış açısı bu yönde" diye belirtti.

'Devlet ve iktidar en fazla kadına yönelmektedir'

Kürt kadınının direnişçi olduğunu bu nedenle yönelimin daha fazla olduğunu söyleyen Şervin, "Bu gün Rojhilat'ta yaşadığımız durum varolan siyasete karşı kadın ve direniş sesini yükseltmektir. Tüm topluma karşı yürütülen özel bir politikanın yanında kadına yönelikte yürütülen sömürü politikaları en üst safhada. Kadının hakkı hiçbir biçimde tanınmamaktadır. Özelliklede İran devletinde din ve İslamiyet adı altında kadının rengi kaybolmaktadır. Bu tür yaklaşımlar toplumda kadının renginin bitirilmesi anlamına geliyor. Din ve İslamiyet adı altında kadın dört duvar arasına sıkıştırılmıştır. Kadın renginde yaşamın yok oluşu toplumun köksüzleşmesi anlamına gelmektedir. Bundan dolayı da devlet ve iktidar en fazla kadına yönelmektedir" ifadelerinde bulundu.

'Kadınlar toplumdan uzaklaştırılıyor'

İran'ın her zaman kendi sistemini koruduğunu ve içte var olan gerçeklikleri sakladığını kaydeden Şervin, sözlerine şöyle devam etti: "Sadece kadına yönelik değil farklı dil ve etnik oluşumlara karşıda her zaman var olan sistemini yürütmüştür. Aynı zamanda özel olarak kadını toplumdan uzaklaştırma yöntemlerini de esas almaktadır. Bu amaçla toplumsal olarak yapılması gereken hiçbir faaliyet ve etkinliklere izin vermemektedir. Yaşanılan sömürüye karşı toplumdan istenilen düzeyde ses çıkmamaktadır. Toplum var olana razı olduğu için değil var olan sistem bu çerçevede kurulduğu için sessiz kalmaktadır. Bu konular çoğu zaman dile gelmesine rağmen var olan sistem devam etmektedir. Bu sistemin gerçekliklerine en fazla maruz kalan kadınlar olmaktadır, özelliklede genç kadınlar."

'Sistem din adı altında kadın ve gençliğe yöneliyor'

Toplumu ayakta tutanın yürütenin ve yön verenin kadın olduğunu dile getiren Şervin, "Toplumsallığın esas renklerindendir kadın. Bunun içinde sistem bilinçli olarak kadın ve gençliği hedef almaktadır. Bunlara karşıda farklı yönelimler geliştirmektedir. Çünkü kadın ve gençlik değişim ve dönüşümün esas gücüdür. Eşitliğin, özgürlüğün ve mücadele etmenin temel güçleridirler. Her iki dinamik güce bilinçli bir yönelim olmaktadır. Bizde hareket olarak her iki gücü esas aldığımız için devletlerde özel olarak her iki güce özel olarak yönelmektedir. Çünkü toplumların temel değişim ve dönüşüm gücü kadın ve gençliktir. Bunlar din ve İslamiyet adı altında yapılmaktadır. Ama yürütülen sistemin hiçbir bağlantısı din, İslamiyet ve kutsal olan Kuran ile alakası yok. Kendi sistemlerini yürütmeleri için bunları da kendilerine göre uyarlayıp topluma kabul ettirmeye çalışıyorlar. Kadına yönelik yürütülen politikalarda bu biçimde yürümektedir. Bu konuda binlerce örnekler vardır."

'İran fuhuşun en yaygın olduğu ülke'

İran'da fuhuşun yaygınlığına dikkat çeken Şervin, şöyle konuştu: "İran gibi İslami bir devlette fuhuşun en fazla yapıldığı devlet olması aslında rejimin gerçek yüzünü ortaya koymaktadır. İran bu sistemini çok açıktan yapmıyor gibi görünse de aslında bu sistemini neredeyse her evde uygulamak istemektedir. Bu İslamiyet ile alakası olmadığı gibi toplumun ahlakı ile alakası yoktur. Özellikle İran'da var olan paralı evlilik bunun en somut özelliğidir. Bu evlilik hem hastalık yaydığı gibi psikolojik sorunlar yaratmaktadır. Birçok kadın bundan dolayı intihara sürüklenmiştir. Bu yöntem dünyanın hiçbir yerinde yok ama İran gibi İslami bir devlette vardır. Sadece bir saat bile evlenilebiliniyor. Bu erkeğe bırakılan bir tercih; isterse bir saat evli kalabilir isterse ömür boyu. Bunun anlamı şudur; kadın senin mülkün istediğin gibi kullanabilirsin. Bu yaklaşımlardan kaynaklı İran'da AİDS hastalığı en üst düzeydedir.

'İran'da kadınların rahmi kiralanıyor'

İran'da çocukları olmayanlar için 'rahim kiralamak' diye bir sistemin olduğuna da işaret eden Şervin, "Bu insan ahlakına en büyük saldırıdır. Bunun zeminini devlet vermektedir. Bunlar yazılı olarak yasalarda olmasa da somut olarak yürütülmektedir. Kadına yönelik tecavüzler ise en üst düzeyde. Kadın kendi meşru müdafaa hakkını kullanmak istese de en ağır biçimde idamla cezalandırılmaktadır. Çünkü kadın 'haram' erkek 'kutsal' görülmekte onun içinde erkek için her şey haktır. Erkek için kadına yönelik yapılan her şey hak ama kadının kendisini savunması suçtur" dedi.


'Kimsesiz çocuklar ajanlaştırılıyor'

Ayrıca İran'da kimsesiz çocuklar için özel merkezlerin olduğunu söyleyen Şervin, "Bunlarda varolan bir saatlik evliliklerin sonucudur. Devlet bunları bilerek yapmakta. Bu çocuklar ya ordu için yada devlet içinde ajan olarak büyütülmektedir. Uyuşturucu kullanmanın resmiyeti de sadece İran devletinde var olmaktadır. Bunları özel olarak ta Kürtlerin olduğu bölgelerde yapmak istemektedir. İran'da ve özellikle de Kürt halkı içerisinde var olan direniş potansiyelini bu yöntemlerle söndürmek istemektedir. Kürt halkını kendi için en büyük tehlike olarak görmektedir. Kürtlere olan yönelim İran'ın hiçbir bölgesinde yoktur. İran'da Kürtler içinde uyuşturucu vb çoğalmış durumdadır. İran'da istediğin her yerde bunları bulabilirsin. Bu toplumu teşvik etmeye yönelik yapılan yöntemlerdir. Var olan krizden dolayı insanlar günü birlik yaşamakta ve zamanlarını bu tür şeyleri kullanmakla geçirmektedirler. Devletin yaklaşımı toplumu uyutmaya yöneliktir. Var olan direniş potansiyelini böylelikle ortaya çıkmasını engellemektedir. Böylelikle toplumsal değerler çürümektedir. İnançsızlık en üst düzeye ulaşmıştır. Var olan yönelimler toplumu susturmaya yöneliktir. Devlet kendine karşı tehlike gördüğünü sindirmektedir. Bu yönelimler topluma olduğu kadar kadınadır, kadına olduğu kadar da toplumadır" diye kaydetti.

'İran meclisinde kadının yeri yok'

"İran'da mecliste kadının rengi yoktur" diyen Şervin, "İran rejimi kadını katletme ve yok etme rejimidir. Çünkü kadının renginin ve sesinin olmadığı bir meclis kadına yönelik kurulan bir rejimdir. Birçok toplumsal kuruluşlarda kadın yer almamaktadır. Bunların için de doktorluk, avukatlık vb kadın bunları yapmamaktadır. Eğer kadın avukat varsa da iki kadın olmalı ki bir erkek avukat temsiliyetini yapabilmelidir. Şimdi bile bu biçimde yürütülmektedir. Devlet zihniyeti ne ise pratik olarak yürürlükte olan da o olur. Kadın kara çarşaflara bürünürken diğer yandan da ahlaki konularda en büyük ahlaksızlık yürütülmekte. Bu yaklaşımların ne İslamiyet nede toplum ahlakı ile hiçbir bağı yoktur" dedi.

'İnsanlara farklı çıkış yolu bırakılmıyor'

"Hiçbir iktidar ahlaklı toplumu kabul etmez çünkü bu kapitalist sistemin bitişidir" sözleriyle konuşmasına devam eden Şervin, son olarak şunları dile getirdi: "Ahlaklı topluma karşı kapitalizm geliştirilmiştir. İktidar hiçbir zaman ahlaklı toplumu kabul etmez buna karşı da ahlaki ve politik toplumlarda buna karşı en büyük savaşı yani ahlaki ve politik toplumu koruyarak ve yücelterek cevap vermeliler. En büyük yönelimler topluma karşı ahlaki olarak yapıldığı kadar kültürel olarak ta yapılmaktadır. Bu yönelimlere karşı kadınlarda olduğu kadar gençlerde de kendini öldürmeler çoğalmaktadır. Çünkü sistem insanlara farklı çıkış yolunu bırakmamaktadır. Her türlü yönelime maruz kalacak ama kendini koruma hatta ifade etme hakkı bile olmayacak; onun için insanlar intihar ederek kurtuluş yolunu görmektedirler.

'Tüm gençleri özgürlük saflarında yer almaya çağırıyoruz'

Ama biz özgürlük hareketi olarak mücadele ve direnişin mümkün olduğunu ve var olan sistemi de yıkacak tek faktörün toplum olduğuna inanıyoruz. Bunu tüm dünyaya da ispatladık. Zaten devletler toplumu intihara sürüklemektedir. Var olan sistemler de bu eksende kurulmaktadır. Devlet toplumu bitiremez ama toplumlar devleti yıkabilecek güçtedir. Bu sorun İran'da sadece Kürtlere yönelik olan bir durum değil onun için de sadece Kürt halkı değil tüm halklar var olan sisteme karşı en üst düzeyde mücadele etmelidir. Bu halkların kaderi değildir. Olsa bile bunu değiştirecek halkların ve toplumun kendisidir. Başka hiç kimse bu hakkı topluma vermez. Toplumun kendisi kendi özgürlüğünü sağlar. Hiç kimseden beklemez elde eder. Bunun yolu da varolan sömürgeci ve faşist rejimlere karşı mücadele ederek direnerek cevap vermektir. Var olan sisteme tabi olmak toplumun tükenişi anlamına gelir. Bunun öncü gücü olan Apocu hareket bu konuda tüm halklara bunun mümkün olduğu göstermiştir. Bu konuda İran'da da bu öncülüğünü yapmaktadır. Verdiğimiz ağır bedeller oldu. Çünkü özgürlük elbette bedelsiz olmaz. Anlamlı ve büyük bedellerin sonu anlamlı ve yüce değerlerin kazanımı olmuştur. Bu temelde kadın, genç ve halklara çağrımız; çözümün yolu kendini öldürmek değil direnmektir, özgürlük savaşçısı olarak tarihe geçmektir. Bu anlamıyla tüm gençleri özgürlük saflarında yer almaya çağırıyoruz."

(mg)