'Vazgeçmeyeceğiz çünkü hakkımız olanı istiyoruz'

09:03

Şehriban Aslan/JINHA

AMED - 90'lı yıllarda devlet zulmü sonucu yakınlarını kaybeden ve işkencelerden geçen Müyesser Ülker, "O yıllar yetmedi şimdi de aynı şeyler yaşatılıyor. Fakat ne yaparlarsa yapsınlar Kürt halkı bugüne kadar davasından vazgeçmedi vazgeçmeyecek de. Çünkü hakkımız olanı istiyoruz" diyor.

90'lı yıllarda yoğun devlet şiddetine, faili meçhullere ve köy boşaltmalara tanıklık eden Diyarbakır'ın Kulp ilçesinden Müyesser Ülker, o yıllarda birçok yakınını kaybediyor. Amcasını 'faili meçhul' cinayette kaybeden Müyesser ardından kız kardeşini kaybediyor, annesi de işkence sonucu yaşamını yitiriyor. Müyesser'in yaşadıkları sadece yakınları ile de sınırlı kalmıyor, kendisi de günlerce gözaltında işkenceye maruz kalıyor. Müyesser, "90'lı yılarda ne yaşadıysak şimdi de aynısını yaşıyoruz. O dönemde korkmadık şimdi de korkmuyoruz" diyor.

'Yaşadığım sürece unutmayacağım'

1992 yılında Kulp'ta büyük bir vahşet yaşandığını söyleyen Müyesser'in kız kardeşinin hamileyken sancıları tutuyor ancak hastaneye gitmesine izin verilmiyor ve bu yüzden yaşamını yitiriyor. "Sağ olduğum müddetçe bu vahşeti asla unutmayacağım" diyen Müyesser, o günden sonra devlet baskısının giderek arttığını ifade ediyor. Erkek kardeşi gözaltında ağır işkencelere maruz kaldıktan sonra tutuklanıyor ve annesi yaşananlara dayanamayarak felç geçiriyor.

'Oğlum 'intikam' için gitti'

Daha sonra felçli annesinin de gözaltına alındığını söyleyen Müyesser şöyle devam ediyor: "Sağlık durumu gittikçe kötüye gidiyordu. 20 günün ardından annemi cezaevine gönderdiler. Hapishanede gözümüz önünde yaşlı, genç demeden tüm tutsaklara işkence yapılıyordu. Oğlum arkadaşlarına, 'nineme yapılan işkenceleri asla unutmayacağım ve intikamını almak için gidiyorum' diyerek çıkış yaptı."

'Bir kez daha gözaltına alındı'

Müyesser, daha sonra annesinin serbest bırakıldığını ve dönemin başbakanı Tansu Çiller ile görüşmek için Ankara'ya diğer annelerle birlikte gittiğini söylüyor. Müyesser, o dönem Tansu Çiller'in annesine hakaret davası açması ile ikinci kez gözaltına alınarak ağır işkencelere maruz kaldığını anlatıyor: "Annem saçlarını çok seviyordu, iki uzun örgüsü vardı. Polisler annemin iki örgüsünden tutup yukarı kaldırıyorlardı, 'bunlar nedir kamçı mı 'diye dalga geçiyorlardı. Annem, 'polissen görevini yap saçlarımla uğraşma' dedi. Annem kalkamadığı için onu battaniyeye koyup işkence yapmaya götürdüler."

'Kürtlerin acısını bilseydin…'

Annesinin 70 yaşında polislerin ağır işkencesine maruz kaldığını ancak yine de davasından vazgeçmediğimi ifade eden Müyesser, "Savcı, 'neden Tansu Çiller'e hakaret ettin' diye sordu annem de cevap vermeyerek sadece zafer işareti yapıyordu. Savcı yine, 'Ankara'ya niye gittin' diyordu annem, 'Biji Serok Apo' diyordu. Ağzından kelimeler zorla çıkıyordu. Annem savcıya dönüp, 'He savcı bey he sen oturmuşsun koltuğunda yerin rahat iyi. Anlaşılıyor ki Kürtlerin acısını bilmiyorsun, bilseydin bugün beni mahkemede bile tutmazdın' dedi. Anneme 7 yıl ceza verildi fakat ertelendi. Annem daha sonra hiç ayağa kalkamadı ve yaşamını yitirdi" diye anlatıyor.

Kendisinin de günlerce gözaltında işkencede kalan Müyesser, "90'lı yıllardan beri Kürt halkına yapılmayan işkence, zulüm kalmadı. O yıllar yetmedi bir de şimdi ki dönemde de aynı şeyler yaşatılıyor. Fakat ne yaparlarsa yapsınlar Kürt halkı bugüne kadar davasından vazgeçmedi vazgeçmeyecek de. Asla mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz çünkü biz hakkımız olanı istiyoruz" diyor.

(be/hu/gc)