Deniz Kaya: Faşizan politikalara karşı direneceğiz

11:21

JINHA

İSTANBUL - 15 Temmuz darbe girişiminin ardından cezaevlerinde devreye konulan politikalara ilişkin açıklama yapan Deniz Kaya, cezaevlerinin darbe süreci sonrası yürürlülüğe konulan "OHAL'in laboratuarına" dönüştüğünü söyledi. Faşizan politikalara karşı direneceklerini vurgulayan Deniz Kaya, yaşanan hak ihlallerinin tüm ulusal ve uluslararası kurumlara iletilmesi çağrısında bulundu.

Kürdistan ve Türkiye cezaevlerinde 15 Temmuz darbe girişimi ardından sol, sosyalist, demokrat ve Kürt tutsaklar üzerinde başlayan hak gaspı, baskı, işkence ve kötü muameleler artarak devam ediyor. Cezaevlerinde darbe girişimi ardından başlayan uygulamalara ilişkin PKK'li ve PAJK'lı tutsaklar adına Deniz Kaya yazılı açıklama yaptı.

15 Temmuz tarihi itibariyle sistemsel olarak iktidarı pay edemeyen iki klik arasındaki savaşın bir bütünen gün yüzüne çıktığını söyleyen Deniz Kaya, "7 Haziran'da darbe yapan Saray Gladyosu ve iktidarına karşı bir darbe girişiminde bulunulmuştur. Bu iktidar kliği tanklarla, uçaklarla, devletin birçok kurumunu bombalamıştır, sivil insanlara ateş etmiştir. Buna rağmen bir meşruiyet zemini oluşturmak için kendisine 'Yurtta Sulh Konseyi' adını vermiştir. Hakeza 7 Haziran'dan bu yana halkın iradesini hiçe sayan, meclisi baypas eden Saray darbesi de kendisine meşruiyet zemini oluşturmak için 'demokrasiye sahip çıkıyoruz' adı altında halkı sokağa, direnme hakkını kullanmaya çağırmıştır. Bununla birlikte tüm paramiliter çete güçlerini de sokağa salarak başta Kürtlerin, Alevilerin bulunduğu mahalleler başta olmak üzere tüm muhalif kesimler üzerinde dehşet, korku yaratmak istemişlerdir. Medyayı da arkasına alan bu iktidar kliği tüm bu dehşet saçan saldırıları, işkenceleri 'demokrasiyi savunuyoruz' adı altında meşrulaştırma gayreti içindedir" dedi.

Cezaevlerinden demokrasi cephesi çağrısı

Deniz, iki darbeci klik arasındaki savaşın sona erer ermez, esas savaşın Kürtlere, Alevilere, demokratik İslami unsurlarına, sosyalistlere, emekçilere ve farklı özgürlük arayışı olan her kesime dönük olacağını da ifade etti. Deniz, "Bu tehlikenin büyüklüğü görülerek tüm bu toplumsal kesimler bir an önce ortak demokrasi cephesinde yan yana gelmelidirler. Bunu başardıkları takdirde darbeyi yenilgiye uğratacakları kesindir. Esas görev ve sorumluluk; 'tam demokrasi' sloganı etrafında bir mücadele çizgisi geliştirmektir" diye vurguladı.

'Alt etme mücadelelerinin verildiği alanlara dönmüştür'

"Zindanda bulunan binlerce siyasi tutsak olarak bizler de bu çizginin birer mücadelecisi olarak kendimizi tanımlıyoruz" diyen Deniz, devamında şunları kaydetti:

"Egemenlikçi iktidarcı sistemlerin en çetin ve acımasız savaşlarının bir boyutunu da zindandaki tutsaklar üzerinde uyguladıkları bilinmektedir. AKP iktidarları döneminde zindanlardaki işkence, sürgün, tecrit, hak gaspları neredeyse rutin, olağan politikalara dönüşmüştür. Şu an itibariyle zindanlar bu darbeci kliklerin birbirlerini alt etme mücadelelerinin verildiği alanlara dönmüştür. Zindanlar adeta 'darbe süreci' sonrası yürürlülüğe konulan OHAL'in laboratuarına dönüşmüştür. Dikkat edilirse OHAL uygulamalarının pratikleştiği alan İmralı, yöneldiği ilk kişi de Önder Apo'dur. Uzun bir zamandır fiilen uygulanan ağırlaştırılmış tecrit uygulamaları resmileştirilmiş; görüş, telefon, mektup, fax gibi tüm iletişim haklarından yoksun bırakılmıştır. Bunların da ötesinde darbe gecesi ve sonrasında İmralı'da ne yaşandığı bilinmemektedir. Önderliğimizden herhangi bir haber alınamıyor. Bu durum çok açıktır ki, AKP iktidarı tarafından Kürt halkının sinir uçlarıyla oynaması anlamına geliyor. Oysa herkes biliyor ki; Önder Apo bu ülke için barışın ve demokrasinin tek adresi ve güvencesidir. Aynı zamanda Kürt halkının ve onun öncüsü olan Özgürlük Hareketinin kırmızıçizgisidir. Dolayısıyla bir an önce Önderliğimiz ailesi, avukatlarıyla ve heyetlerle görüştürülmelidir. Kürt halkının sabrı taşırılmadan özgür koşullarda müzakere etme imkanları sağlanmalıdır. Biz zindanlardaki PKK ve PAJK'lı tutsaklar olarak, Önderliğimizin yaşamını kendi yaşamımız olarak görüyoruz. Onun yaşamına kast edilecek herhangi bir saldırı karşısında en üst seviyede eylem sahibi olacağımızı buradan tüm kamuoyuna duyuruyoruz."

'Baskılar arttı'

Cezaevlerinde yaşananların tüm kamuoyunca bilinmesi gerektiğinin açık olduğunu vurgulayan Deniz, darbe girişimi sonrası AKP iktidarının zindana dönük politikalarından, sürgün, tecrit, işkence ve hak gasplarının adeta normal bir hal aldığını kaydetti. Deniz, "Darbeye karşı mücadele ediyorum adı altında bu meşruiyet arayışı ve zemini de AKP tarafından kullanılarak daha suçlu olup olmadığı bile belli olmayan mahkemeleri devam eden tutuklular başta olmak üzere tüm tutsaklar için yeni baskı, işkence, hak gaspı devreye konmuş durumdadır. Tutukluların hafta da bir olan 10 dakikalık telefon görüşme ve haftalık görüş hakları olağanüstü kararnamelerle gasp edilerek 15 günde bir yapılacak şekilde yeniden düzenlenmiştir. Tutukluların avukatlarıyla görüşmeleri hiçbir ulusal ve uluslararası hukukta yeri olmamasına rağmen kayıt altına alınmaktadır. Çok keyfi bir şekilde olur olmaz her anda koğuşlara baskın yapılmakta, kitaplara, kişilerin bireysel yazımlarına el konulmakta, buna karşı duran, direnen tutsaklar darp edilmekte, işkence edilerek tekli hücrelere alınmaktadırlar" sözleriyle aktardı.

Deniz, yine disiplin cezaları ve adli soruşturmalarla tutsakların teslim alınmaya çalışıldığını, ağır hasta tutsakların tedavilerinin yapılmadığını ve hastaneye sevklerinin durdurulduğunu da kaydetti.

'Mazlum, Kemal, Hayri, Ferhat ve Önderliğimizin İmralı'daki direniş tarzı esas çizgimizdir'

PKK'li ve PAJK'lı tutsakların esas gündeminin darbecilerin gündemi olmadığını da belirten Deniz, şöyle devam etti:

"Esas gündemimiz Kürdistan'daki öz yönetim inşası, demokratik Türkiye ve projenin mimarı olan Önder Apo'nun özgürlüğüdür. Siyasal kimliğimize, onurumuza dönük geliştirilen her türlü saldırı karşısında halkımızın birer fedaileri olduğumuz ve bu uğurda direnme ve mücadele edeceğimiz açıktır. Her birimiz zindan direniş geleneğimizi biliyoruz. Bu mirasın anlam dünyası, bilinç, varlık ve form oluşturmada tarihi rolünü ve misyonunu oynamıştır. 12 Eylül askeri cuntasının vahşet politikaları karşısında mücadele ve direniş önderlerimiz Mazlum, Kemal, Hayri, Ferhat ve Önderliğimizin İmralı'daki direniş tarzı esas çizgimizdir. Bu anlamda en üst düzeydeki eylemlerden tutalım da kısa vadeli her türlü çeşitliliği içeren eylem diline ve yöntemine sahip olduğumuz biliniyor. Hangi eylemin nerede ne zaman yapacağımızı biliyoruz. Ayakta sayım verme, bir cezaevinden başka bir cezaevine sürgün edilirken zorla soyundurma türü onursuz hiçbir dayatmayı kabul etmiyoruz. Telekonferansla ifade vermeyi şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da kabul etmeyeceğiz. Zorla SEGBİS'e götürüldüğümüzde ise ifade vermeyeceğiz. Çünkü SEGBİS yöntemi sürgün politikalarını meşrulaştırmaktadır. Öz yönetim savunmasını çıkacağımız mahkemelerde yapmaya devam edeceğiz. Avukatlarımızla görüşme esasındaki kayıtları kabul etmeyeceğiz. Bu durumla karşılaşan her arkadaşımız söylenmesi gerekenleri kendi avukatlarıyla paylaşıp bu uygulamayı protesto ederek görüşmeden ayrılır. İletişim hakkından muaf tutma, sık sık odalara baskın yapma, arama adı altında kitaplara el koyma, sohbet, spor hakkını engelleme haklarından muaf tutma türü uygulamaları da kabul etmeyeceğimizi belirtiyoruz."

'Bireysel hiçbir eylem tarzını kabul etmiyoruz'

Devreye konulan uygulamalar karşısında esas eylemliliklerinin örgütlülüklerini koruma, kendini yenileme, üretir duruma getirme olduğu yönünde olduğunun altını çizen Deniz, "Bununla birlikte merkezi eylemliklerimiz dışında her zindan alanımız provokasyonlara gelmeden bu uygulamalar karşısında gerekli tavırları sergilemelidir. Sorunları çözme yöntemimiz diyalog olduğu unutulmamalıdır. Ama bunun koşulları sağlanmadığı takdirde sivil itaatsizlik eylemleri, slogan atma, mazgal vurma, bürokrasi işlerini yavaşlatma vb. eylemsellikler yapılmalıdır. Elbistan zindanında ölüm orucuna giren Selver Yıldırım arkadaş bir an önce eylemine son vermelidir. Bireysel hiçbir eylem tarzını kabul etmediğimizi, kendi başına ferdi eylem süreçlerini geliştirmenin doğru olmadığını bir kez daha açık bir biçimde ifade ediyoruz" dedi.

'Faşizan politikalara karşı direneceğiz'

"Türkiye'de hukuki zemin koşulları ortadan kalkmış olsa da, hem ulusal hem uluslararası zemini mümkün mertebede sonuna kadar kullanmak gerekmektedir" diyen Deniz Kaya, "Demokratik kurumlara, siyasi partilere insanlık dışı hak gaspları iletilmelidir. Her PKK'li ve PAJK'lı tutsağın bu tarihi rol ve misyonuna denk yürüyüş, örgütlenme ve bir bütünlük içinde oluş halinde olması kaçınılmazdır. Bu görev ve sorumluluk bilinciyle; faşizan politikalara karşı direneceğimizi bir kez daha vurguluyor, halkımızı selamlıyoruz" dedi.

(gc)