Çiçek Tahaoğlu: Sistem kadın muhabiri iki kez değersizleştiriyor - SÖYLEŞİ
09:15
Ceren Karlıdağ/ JINHA
İSTANBUL - Kadın odaklı habercilik ve kadın gazetecilerin sorunları üzerine konuşan Çiçek Tahaoğlu, "Genel olarak sistem her şeyi değersizleştiriyor. Haberi getireni de değersizleştiriyor, cinsiyetinden doğru kadın muhabiri iki kez değersizleştiriyor" dedi.
Uzun zamandır hazırladığı 'erkek şiddeti çeteleleri' ile farkındalık yaratan Bianet Kadın ve LGBTİ haberleri editörü Çiçek Tahaoğlu ile kadın gazetecilerin görünürlüğünden basın örgütlerinde kadın gazetecilerin azlığa, künyelerdeki görünmeyen emek sorunundan eril dile karşı verilen mücadeleye pek çok konuda konuştuk.
*Haber odalarından karar olma pozisyonlarına kadın gazeteci oranı gittikçe düşüyor veya kadın gazeteciler yaşam ve magazin haberleri kategorilerine yönlendiriliyor. Bu durum medyada cinsiyetçiliğin devamlılığını sağlıyor mu?
Aslında bu durumda bütün geleneksel değerler devam ediyor. Son dönemde kadın muhabir oranı çok arttı ama sadece muhabir oranı arttı. Bir ara künyeleri incelemiştik ve yeni medyalarda daha çok kadın olduğunu gördük. Bu karar alma mekanizmaları için de öyle. Ne kadar gelenekselse o kadar az kadın oluyor medyada… Yazılı medyada en az internet medyasında en çok! Toplumsal algı sabit bir şekilde korunuyor.
* Yine yaptığınız çalışmada internet gazeteciliği yapan kadınların güvencesiz çalışma sorunuyla karşı karşıya kaldığı tespitini yapmıştınız. İnternet gazeteciliğinde kadınlar ucuz iş gücü olarak görüldüğü için mi sayıları fazla?
Öncelikle internet haberciliğinin yasalarda gazetecilikten ayrı tutulması çok büyük sorun. Biz internet gazeteciliğinde kadın oranının çok olduğunu görünce heyecanlandık ama bunu bir iletişim akademisyenine değerlendirdiğimizde güvencesiz çalışma sorunuyla karşılaştık. Muhabirlerin isimleri zaten medya kuruluşlarının künyelerinde bile yazmaz. Bu güvencesiz ve ucuz iş gücü için de en çok kadınlar seçiliyor. Elbette sigortalı ve güvenceli çalışmaları gerek. Ama bir yandan da internet gazeteciliğini kadınların doldurmasını olumlu görüyorum. Yeni medyada kadın odaklı dilin etkili olduğunu hepimiz okuduğumuz haberlerden fark ediyoruz.
* "Künyelerdeki görünmeyen emek" bana ev içinde görünmeyen emeği anımsatıyor…
Evet, haberi muhabir getir ama künyede yer almaz. Herkes köşe yazarlarını tanır, köşe yazarlarına gazeteci der oysaki köşe yazarları gazeteci değildir. Sokağa çıktığında darp edilen, haberi haber merkezine taşımak için her şeyi yapan muhabirdir. Genel olarak sistem her şeyi değersizleştiriyor. Haberi getireni de değersizleştiriyor, cinsiyetinden doğru kadın muhabiri iki kez değersizleştiriyor. Kadın muhabirlerin alanda yaşadığı zorluklar var. Bir erkek kameraman barikatı var önümüzde ve bir de onlarla mücadele ediyoruz.
* Basın örgütleri bir basın açıklaması yaptığında sendika temsilcilerinin de genellikle erkek olduğunu görüyoruz. Sanırım kadın gazeteciler bu örgütlerde de ikincil durumda kalabiliyor?
Bütün basın açıklamaları böyle aslında. 5 kişi masada oturuyor ve hepsi erkek. Ya da sadece bir tane kadın var. Sonuç olarak toplumsal cinsiyet eşitliği savunan kesimde de eşitliğin içselleştirildiği bir durum yok. İnsan hakları konusunda duyarlı bir ortamda bile kadınların ekstra mücadele etmesi gerekiyor. Yüzyıllardır gelen bir erkek egemen algı var. Bunu kırmak çok zor ama artık kadınlar çok daha güçlüler ve eşit pozisyonlarını istiyor.
* Basın örgütlerindeki erkek egemenliğe karşı da sahadaki erkek egemen çalışma tarzına karşı da kadın gazeteciler arasında bir ağın oluşması ve örgütlenmesi elzem gibi duruyor?
Aslında bu çok önemli çünkü kadın gazetecilerin örgütlenmesi ise yeni bir alan. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) 70 yıllık bir örgüt ama kadın komisyonunu iki sene önce kurdu. Bu aslında toplumsal değişimle çok alakalı bir şey. Kadın hareketi insanların marjinalleştirmesinden çıkıp kabul gördüğü anda genç kadın muhabirler örgütlenmeye başlamıştı. İlk başta Kadın Gazeteciler Takipte kuruldu. Kadın gazeteciler toplu tecavüz davasını hep birlikte izliyordu ve bu birliktelik adliye önünde kuruldu. Ardından Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın Kadın ve LGBTİ Komisyonu kuruldu. Bu örgütlenmenin hızlanması çok önemli şeylere de sebep oldu. Hiçbir kadın muhabir o erkek kameraman barikatını tek başına aşamazdı. Bir mücadele ve örgütlenme başladı, ben bunu çok önemsiyorum. Evet, hala pek çok olumsuzluk var ama beş sene önceye göre daha güçlüyüz. Yaygın medyada da önemli değişimler var. Kanal D'nin ana haber bülteninde 'erkek şiddeti' lafını ilk duyduğum günü hatırlıyorum… Evdeydim koltuktan zıpladım. Bazen ne diyeceklerini, ne yapacaklarını bilemiyorlar ama olumlu dönüşümler var.
* Değişim ve dönüşümden bahsetmişken dönüp baktığınızda kendi yaptığınız mücadeleyi nasıl değerlendiriyorsunuz. Kadın haberleri yapmak sizde ne gibi değişimlere sebep oldu?
Aslında yaptığım çeteleler (erkek şiddeti çetelesi) hayata bakışımı çok etkiledi. Ben onları 5 senedir yapıyorum ve onları yapan herkes feminist olur. Ben onları yapmadan önce kendimi feminist olarak nitelendirmiyordum. O çeteleleri yapmak için medyada çıkan bütün kadına yönelik şiddet haberlerini okuyorum ve okurken hissettiğim öfkeden güç almaya başladım. Bir yandan çok travmatize oluyorum çünkü kadınlara yönelen bu erkek şiddeti o kadar çeşitli ki! Gittiğim her yerde aklıma vakayı getirecek bir şey bulabiliyorum. Yine de tüm bunları okumak bende güç alacağım bir öfke yarattı ve o öfkeye tutunuyorum.
* Ben bir süreden sonra haberini yaptığımız veya okuduğumuz kadınlarla birlikte yaşıyormuşum gibi hissediyorum…
O benim haberlerime yansıyor. Bazen soruyorlar 'neden failin değil de katledilen kadının fotoğrafını açık kullanıyorsunuz' diye. Ben öldürülen bir kadının haberini yaptığım zaman onun mutlaka hayatın içinden bir fotoğrafını kullanmak isterim. Gülümsediği, o an mutlu olduğu… Çünkü öyle anımsansın istiyorum. Bunun bir çeşit saygı duruşu olduğunu düşünüyorum. Çünkü o kadınlar kötü bir hayat yaşadı ve kurtulamadıkları şiddet sarmalının bir yerinde öldürüldü. Şu da oluyor: Ağır yaralanan bir kadının ismini o ayki çeteleye koyuyorum iki ay sonraki çetelede o kadın öldürülmüş oluyor. Çok yorucu süreçler elbette.
*Erkek egemen medya dediğimizde biz kadın gazetecilerin aklına ilk gelen dilin eril olması. Eril dilin yıkılması için sadece kadın gazeteci sayısının artması yeterli mi?
Bir insanın biyolojik cinsiyetinin kadın olması eşitlikçi algıyı beraberinde getirmiyor. Her şeyden önce Cinsiyet bilinci gerekiyor ama kadın oranının artması da çok önemli. Bir nevi kısır döngü… Medyadaki kadınlar çok eril bir ortamda rekabet ediyor. Rekabeti aşmak için eril yöntemleri kullanmak zorunda kalıyorlar. O yüzden sadece sayı önemli değil ama sayı artmadıkça dönüşüm de sağlanamaz. Kadınların sayısının artması bir anda dile yansımayabilir çünkü bu bir süreç. Kadınların çok olduğu ofislerde yapılan sohbetlerin nasıl değiştiğini siz JINHA olarak çok iyi biliyorsunuz. Bizim Bianet'de de kadın oranı daha fazla ve bu erkeklerin bakış açısını da değiştiriyor.
*Bu değişime bir örnek verebilir misin, ofiste ne gözlemlediniz mesela?
Sonuçta, biz kadınlar da öğreniyoruz bu dili. Biz kadınlar öğrenip kendi aramızda o dili kurduğumuz zaman erkekler de öyle olması gerektiğini öğreniyor. Ofiste bizden önce erkeklerin eril bir söylemi düzelttiğine tanıklık ediyoruz ve çok mutlu oluyoruz.
*Kadın hareketinin güçlenerek toplumsal bir dinamik haline gelmesi, kadın haberlerinin çoğalması ve kadın gazetecilerinin artması sonucunu da doğuruyor mu sizce yani arada bir paralellik var mı?
Toplumsal talepler her şeyi dönüştürüyor. Medyayı da dönüşüyor. Ana akım medyadaki olumlu gelişmeler de erkeklerin talepleriyle olmadı. Kadınların kendi haklarına daha fazla sahip çıkmasıyla birlikte kadın haberleri de fazla yapılmaya başladı. Bütün toplum dönüşüyor, medya dönüşüyor, siyaset dönüşüyor ve bu kadınların zorlamasıyla oluyor.
*Erkek medya, erkek künye, erkek dil ve erkek meslek örgütleri... Bu dörtlü sicimi kırmak için kadın gazetecilere bir tavsiyeniz var mı?
Kadın gazetecilerin pes etmemesi gerekiyor. Bütün hayatımız mobbingle geçiyor ve çözüm buna inat daha fazla kadın haberi yapmak.
(ck-tm/dk)