OHAL tanıklığı: Baskıdan ölülerimizi dahi arayamıyorduk
09:33
Piroz Zırığ / JINHA
DİLOK - Kürdistan'da yıllar süren OHAL'in canlı tanıklarından Zeynep Kaygusuz, yaşadıkları işkence zulüm ve baskıyı anlattı. OHAL döneminde Siirt'in Eruh ilçesine bağlı Birgüllü köyünde yaşayan Zeynep, halkın köy meydanlarında çıplak işkenceye maruz kaldığını ve insanların 3 gün boyunca elektrik direklerine aç susuz asıldığını söyledi.
Kürdistan'da 1987 yılından 2002 yılına kadar süren Olağanüstü Hal'in (OHAL) canlı tanıklarında Zeynep Kaygusuz, 1987 yılından 1994 yılında kadar Siirt'e yaşadıkları işkence ve baskıyı anlattı. Siirt'in Eruh ilçesine bağlı Birgüllü köyünde yaşananlara tanıklık eden Zeynep, o dönemde yaşanan OHAL'i nasıl karşıladıklarını şöyle anlattı: "OHAL sürecinde köyde oturuyorduk. 2 çocuğum vardı, 22 yaşındaydım. O zamanlar bu kadar teknolojik imkan yoktu. Hiçbir şeyden haberimiz olmuyordu. Ne olduğunun farkında değildik. Dışarıda bir işimiz varsa hemen halledip evimize gelirdik, dünyanın her yerinde bunun böyle olduğunu zannediyorduk. Dışarıda bir çatışma olduğunda asker 7 gün evden çıkmamıza izin vermezdi."
OHAL döneminde koruculuk sisteminin kendilerine dayatıldığını ifade eden Zeynep, asker baskısından kaynaklı üzüm toplanmasına dahi izin verilmediğini söyledi. Zeynep, "O kadar üzüm bağımız vardı. Ama çocuklarımıza doya doya üzüm yediremiyorduk, ekinlerimiz vardı bahçelerimiz vardı, askerler hiçbirine dokunmamıza izin vermezlerdi. Gidip oradan üzüm veya domates getiremiyorduk. Sürekli üzerimizde koruyuculuk baskısı vardı. Bize dayatıyorlardı ama biz istemiyorduk. ‘Bizim tarlalarımız var, topraklarımız var ekinlerimiz var. Bizi rahat bırakın, biz korucu olmak istemiyoruz’ diyorduk "diye konuştu.
'O dönemde insanlar nedensiz öldürülüyordu'
OHAL döneminde yaşatılan baskı, işkence, yıldırma ve korku politikası sonucu faili meçhul cinayetle ölen yakınlarının cenazesini aramaya dahi korktuklarını söyleyen Zeynep, "Bizim köyün çevresinde 22'ye yakın köy vardı. Bu köylerin pek çoğu korucu oldu. Bir de o dönemde insanlar nedensiz öldürülüyordu. Neden öldürüldüğünü de bilmiyorduk, o dönem OHAL vardı. Askeri darbe ve OHAL yaşıyorduk ama ne olduğunu, nasıl bir şeydi bilmiyorduk. O zamanlar korku ve baskı çok olduğu için ölülerimizin cenazelerini arayamıyorduk. Sahip çıkamıyorduk. Şimdi bile o zaman kaybedilmiş cenazesi nerede olduğunu bilmediğimiz insanlar var" dedi.
'Halk çıplak işkenceye maruz kaldı'
PKK ile asker arasında bir çatışma veya beklenmeyen bir durum geliştiğinde köylülere işkence yapıldığını belirten Zeynep, "Dış köylerde kadın, çocuk, yaşlı, genç, kim varsa köy çevresinde bir olay oldu mu hepsini köy meydanına toplayıp giysilerini çıkartıp işkence ederlerdi. Bizim köyde o birkaç kişiyi alıp köyün meydanında veya dışında elektrik direklerine asarlardı, üç gün boyunca aç susuz kalırlardı. Bazen üç gün boyunca bu insanlar tuvaletlerini yapamıyordu mecbur altlarına yapıyorlardı. Pek çok insanı böyle kendi gözlerimizle gördük. Biz dönemi bilmiyorduk" şeklinde konuştu.
'Taşındığımda her şeyimi bıraktım'
Köyde doğal bir hayat yaşadığını ve koruculuk sistemi dayatması nedeniyle köyde daha fazla kalamadıklarını ve Antep'e taşındıklarını söyleyen Zeynep, şunları söyledi: "30 - 4O arası tavuğum vardı. Haftada bir o tavukların yumurtalarını toplayıp satmaya götürürdüm. Üzüm, domates aklınıza gelebilecek her şeyi her iki günde bir satmaya götürürdüm. Üzerimize koruculuk sistemi bastırılmaya çalışıldı. Biz daha fazla o işkenceye dayanamadık ve 1994 yılında Antep'e taşındık. Taşındığımda tavuklarımı, arsamı, bahçemi, bağımı bıraktım. Hepsini bırakıp geldik, bir tanesini bile satamadık.”
(pz/sy)