Tiryaki Kedi farklı gruplara alternatif niteliği taşıyor

09:08

Manolya Bulut-Özgü Öztok/JINHA

İZMİR - Alsancak'ta sadece kadınlardan oluşan Tiryaki Kedi Çay Ocağı, farklı gruplara alternatif bir mekan niteliği taşıyor. "Ben bir kadın olarak açtım bu mekanı ve kadınlarla devam etmek istiyorum" diyen çay ocağı kurucusu Esin Bilge Yılmazer, "Gelen kişinin ilk başta çay ocağının haricinde kalbine dokunmak gibi bir derdim var" diyor.

İzmir Alsancak'ta 2015 yılının Ocak ayı itibariyle açılan ve tüm işletmecileri kadınlardan oluşan Tiryaki Kedi Çay Ocağı, diğer mekanların aksine bir alternatif niteliği taşıyor. Tiryaki Kedi'nin kurucusu Esin Bilge Yılmazer, bir hayalden yola çıktıklarını belirterek, "Kendi çevremizdeki arkadaşların gelip gittiği bir yer olsun istedik. İlk başlarda sadece mekanı tutacak kadar para vardı. Sonra arkadaşlarıma çağrı yaptım. Herkes gelip yardımcı oldu. Boyasından badanasına kadar her şeyde yanımızda oldular. Arkamda kimse olsun istemedim. Tek başıma ayakta durmak gibi bir derdim var her zaman. Birlikte çalıştığımız arkadaşlar da öyle" ifadelerinde bulunuyor.

'Çalışanların tamamı kadınlardan oluşuyor'

Çay ocağını işletenlerin sadece kadınlardan oluşması da dikkat çekiyor. Ayrıca Tiryaki Kedi'de sadece LGBTİ bayrağı bulunuyor. Onun dışında simgesel bir bayrak ve flama benzeri herhangi bir şey yok. LGBTİ'lere de alternatif bir mekan niteliği taşıyor. Esin, bu durumu şu sözlerle dile getiriyor: "Çok sorgulayan oldu 'neden kadın?' diye. Ben kadın olarak açtım ve kadınlarla devam etmek istiyorum. Bu işletme devam ederse diğer aşamada da trans bireyleri ile çalışabilirim. Ama direkt erkek kimliği istemiyorum. Hayat benim için böyle. Gelen kişinin ilk başta çay ocağının haricinde kalbine dokunmak gibi bir derdim var."

'Burası mekandan çok ev gibi'

Çay ocağında çeşitli etkinliklerin de düzenlendiğini söyleyen Esin, "Burası mekandan çok bir ev gibi. Burası kutsal bir alan değil. Kutsallaştırmadığım için belki de bu zamana kadar geldi. Etkinlikler de düzenliyoruz. Kış boyunca her hafta düzenlediğimiz bir 'felsefe etkinliğimiz' vardı. Konulara hep katılımcıların kendisi karar verdi. Biz belirlemiyorduk. Forum şeklinde ilerliyorduk. Şu an devam eden 'fotoğraf atölyemiz' var. Kitabı olan bir arkadaşa imza günü de düzenlemiştik" diyor.

Tiryaki Kedi'nin dikkat çeken başka bir tarafı ise her gün gündemle alakalı birkaç dizenin tebeşirle bir tahtaya yazılması. OHAL'den tutun Suruç Katliamı'nın yıldönümüne dek her gün bir şey yazılmış o tahtaya. Röportajı gerçekleştirdiğimiz sıralarda ise tahtada şu dizeler yer alıyordu: "Ömürler söner, çaylar tüter. Eylemler sürer. Dünya yine yine döner! #Eylem Ataşı İstiyoruz."

'Çay ile kediyi özdeşleştirdik'

Çay ocağının Müjgan ve Cevriye isimli iki kedisi de bulunuyor. Müjgan ve Cevriye'den de bahseden Esin, "Biz kedilerin insanıyız. Kediler bize ait değil. Zaten sokaktaydılar. Sonra beslemeye başladık. Çay ocağının adından da anlaşılacağı üzere çay ile kediyi özdeşleştirdik. Onlar için mama parası kutusu oluşturduk. Gelen insanlar karşılıyor. Daha çok mamalardan uzak beslemeye çalışıyoruz. Bir gün canım sıkıldı yazmak istedim, paylaştım. Sonra bunun devam etmesini istedik. O gün hangi arkadaş açıyorsa o istediğini yazıyor tahtaya. Herkesin de kendine göre bir bilgi birikimi var. Bu da bizi başka bir yere taşıdı" ifadelerinde bulunuyor.

'Hizaya geldiğiniz noktada mutsuzlaşmaya başlıyorsunuz'

Son olarak Esin'e çay ocağı öncesi hayatını soruyoruz. 37 yaşında olduğunu belirten Esin, çay ocağı öncesi hayatı ile ilgili şunları anlatıyor: "15 yaşından beri de çalışma hayatı içerisindeyim. Öğrenciyken fotoğraf çekiyordum. Analog makinelerle başladım. Sonra bir şekilde bankada çalışmaya başladım. 3 ayrı bankada toplam 8 yıl çalıştım. Ayrılmadan önce kel kalmıştım. Orada da hiyerarşi çok yatay gibi gözükür. Hiçbir zaman patronu göremezsiniz mesela. Ama başka baskılara maruz kalırsınız. Mutsuz olduğumu fark ettiğimde kapattım o defteri. Daha sonra kendi egolarımı yenebilmek için pazarcılık yaptım bir süre. İnternet reklamcılığı üzerine de bir iş yeri açtım. Sonra kapattım. Daha sonra fotoğrafçılıkla ilgilendim. Bundan para kazandım. Sevdiğiniz bir şeyi 'şey' haline getirdiğiniz zaman ve hizaya geldiğiniz noktada mutsuzlaşmaya başlıyorsunuz. Fotoğraf beni hizaya getirdi, bankacılık beni hizaya getirdi. Buradaki derdimizde; kimse bizi hizaya getiremez. Bizim de aynı şekilde kimseyi hizaya getirmek gibi bir derdimiz yok. Burada küfür olmadı hiçbir zaman. O dili hissetmedik."

(mg)