'Nefret dolu erkekliğe karşı hamleler geliştirmeliyiz'

09:08

JINHA

ANKARA - 15 Temmuz'da yaşanan 'darbe girişiminden sonra Tayip Erdoğan ve AKP hükümetinin 'demokrasimize sahip çıkıyoruz' sloganıyla sokaklara çağırdığı güruh; kadınlara, Alevilere ve Suriyelilere yönelik saldırılarda bulundu. IŞİD zihniyetindeki bu güruhun kadınlara yönelik saldırılarını JINHA'ya değerlendiren kadın örgütleri tüm kadınları saldırılara karşı öz savunma yapmaya çağırdı.

15 Temmuz günü yaşanan 'darbe girişimi'nin ardından Tayip Erdoğan ve AKP hükümeti halkı 'demokrasimize sahip çıkalım' diyerek sokağa çağırdı. Sokağa çıkan IŞİD zihniyetli güruh, kadınlara açık giyindikleri, alkol aldıkları ve dövmesi olduğu gerekçesiyle saldırıp darp etmiş, birçok kadını da taciz etti.

'Darbeden de AKP'den de demokrasi beklemiyoruz'

Demokrasi için sokağa çıktığını iddia eden bu güruhun kadınlara yönelik saldırılarını değerlendiren Nar Kadın Dayanışması'ndan Göksu Cengiz 15 Temmuz'da ki 'darbe girişimi'nin devlet içerisindeki güçlerin iktidar savaşı olduğunu belirterek, "Halklar açısından umutlu sonuçlar yok ortada. Kafa kesip cihat çağrıları yapan bir AKP kitlesinden demokrasi bekleyemeyiz. Darbeden de AKP'den de demokrasi beklemiyoruz" dedi.

'Kadınları sokağa çıkarmayanlardan iyi bir gelecek kurmaları beklenemez'

14 yıldır IŞİD zihniyetine sahip olan AKP tarafından yönetildiğimizi söyleyen Göksu, "Yıllardır bu zihniyet iktidarda. Bugünde bu kadar rahat saldırmalarının, katliam yapmalarının, linç etmelerinin sebebi bu. Bu kitlenin içinde bulunamıyor kadınlar. Kadınlar sokağa çıkmasın diye bildiri yayınladılar. Bu kitlenin kendi içindeki kadınlar bile rahatsızdır bu tavırlardan dolayı. Kadınlar bunların bulunduğu yerden istediği gibi geçemiyor bile. Kadını sokağa bile çıkarmayanlardan iyi bir gelecek kurmaları beklenemez" diye konuştu.

'Kadınlara sistematik cinsel işkence yapan asker ve polisler yargılanmadı'

Türkiye siyasi tarihinin askeri darbeler ile örülü bir geçmişi olduğunu vurgulayan Yeryüzü Kadınları'ndan Damla Karaca ise, 80 Darbesi'nin cuntacı askerlerinin kadınlara taciz, tecavüz ve sistematik işkenceler yaşattığını ancak AKP'nin "demokratikleşme" ve "askeri vesayetle hesaplaşma"yı sürdürdüğünü söylediği yıllarda bile bunları yapanların yargılanmadıklarını dile getirdi. Kürt illerinde ve metropollerde gözaltına alınan kadınlara sistematik cinsel işkence uygulayan polis ve askerin, bu iki egemen kliğin ortak çıkarları doğrultusunda hareket ettiğine de değinen Damla, iki kliğinde şimdi iktidar savaşı içerisinde olduğunu söyledi.

'AKP kadın düşmanıdır'

AKP iktidarının bu girişime karşı sokağa davet ettiği cihatçı, eli kanlı, kadın düşmanı güruhlar tarafından "Demokrasiye sahip çıkma" adı altında gerçekleştirilen linçlere de değinen Damla, "Gelecek günlerde tüm ötekilere uygulanacak olan sistematik şiddetin ön-gösterimi olmuştur adeta. Hatta sokağa çıkan faşist güruhun kadınlara saldırısına şahit olduk bile. Darbe girişimine katılan askerlerin eşlerini 'milletin ganimeti' olarak adlandırıp halka kadınlara karşı taciz ve tecavüz çağrılarında bulunanlar, AKP'nin darbeciler ile kendi varlığı arasında adeta bir tampon işlevine büründürerek milis gücü olarak sokağa sürdüğü tabanının kadın düşmanlığını bir kez daha gözler önüne sermiştir" diye konuştu.

'Katliamların hesabını kadınlar soracak'

Yeryüzü Kadınları olarak, askeri darbeye de, saray darbesine de direneceklerini vurgulayan damla, "Kurtuluşumuz, ne cuntacıların ne AKP iktidarının ne de AKP'nin IŞİD tedrisatından geçmiş cihatçı, kadın düşmanı paramiliter tabanının elindedir. Kurtuluşumuz, bu toprakların tüm ezilenleri ile kendi ellerimizdedir. AKP'nin artık toplum nezdinde teşhir olmuş olan tüm suçlarının, kurumsallaşmış faşizme giden bu yolda mubah gördüğü her katliamın hesabını kadınlar soracak" dedi.

'Nefret dolu erkekliğe karşı hamleler geliştirmeliyiz'

"Ne askeri ne sivil hiçbir darbeden birini tercih etmeden alternatif yolumuzu üretmek zorundayız" diyen KJA'dan Mizgin Tayşan ise 15 Temmuz gecesi yapılan 'darbe girişimi'nin Kürt halkına ve demokrasi güçlerine karşı başlatılan bir savaş olduğunu dile getirdi. İktidar çatışmasına karşı demokratik cumhuriyetin inşasının esas alınması gerektiğini söyleyen Mizgin, "Sokaklar IŞİD benzeri insanlarla dolu kadınların üzerinde yarattıkları baskı çok çirkin. Sokaklarda kadınların kıyafetlerinden ötürü 'Müslüman bir ülkede böyle dolaşamazsın' deyip, 'sizin de zamanınız gelecek elbet' diyen zihniyetlere karşı öz savunmamızı geliştirmeliyiz. Siyasi iktidar askeri darbe ile beraber sivil halkı da sokağa dökerek ikili darbe mekaniğini yürütmüş oldu. Bu durumda biz kadınlar olarak bu caddeleri dolduran şeriatçı nefret dolu erkekliğe karşı her türlü tacize karşı gerek sözel gerek fiziksel hamle geliştirmek zorundayız" açıklamasında bulundu.

'Varoluşumuz ciddi tehlike altında'

Sokakların çirkin ve kirli bir hal aldığını anlatan Mizgin, "Bu çirkinliği bitirmenin yolu kadın mücadelesinin estetiği ile mümkün olacaktır. Ve biz tarihten de çok iyi biliyoruz ki faşizmin yükseliş gösterdiği durumlarda özgürlük hali daha keskinleşir ve koşullarını oluşturur, işte tamda bu dönemde mücadeleyi daha da yükseltmek zorundayız. Kürdistan'da süren mücadelede de yöntem farklılıkları ile mücadeleye çok yönlü devam etmek gerekir. Metropollerde de OHAL'e rağmen sokağa çıkma halini yaratmalı ve biz kadınlar alanlarda daha çok var olmalıyız. Biliyoruz ki varlık amacımızda bunu gerektirir diğer türlü varoluşumuz her zamankinden daha ciddi tehlikededir" dedi.

'Kadınlar olarak mücadelemizi yükseltmeliyiz'

Mizgin son olarak şunları kaydetti: "Kadınlar olarak faşist darbeye karşı özgürlük halini sokakta var etmek ve mücadeleyi yükseltmek doğasal konumumuz gereğidir ve kadınlar olarak bu misyonun farkındalığını da yaratarak mücadelemizi geniş kapsamlı olarak yükselteceğiz."

(mc/dk)