‘Kürtlere yönelik savaşın sonuçlarından alkışlayanlar da sorumludur’

09:10

JINHA

ANKARA -15 Temmuz’daki darbe girişimin ardından dün ilan edilen OHAL hakkında değerlendirmede bulunan kadınlar, ‘Savaş Meclisi’ne doğru bir yön alındığını belirtti. HDK’den Latife Demirci ise, “Egemenlerin Kürtlerin imhasına yönelik başlatacakları yeni bir savaşın dehşet verici sonuçlarından, başlatanlar kadar alkışlayanlarda sorumlu olacaktır” dedi.

15 Temmuz’daki darbe girişimin ardından dün ilan edilen OHAL hakkında değerlendirmede bulunan kadınlar, AKP’nin ‘Savaş Hükümeti’inden ‘Savaş Meclisi’ne doğru ilerlendiğini kaydetti. Darbe girişiminden sonra yapılanı demokrasi nöbeti değil, “hilafetin ilanı” olarak gören kadınlar, demokrasi cephesini büyütmek gerektiğini belirtti.

Halkların Demokratik Kongresi’nden (HDK) Latife Demirci, AKP’nin 14 yıldır Fethullah Gülen Cemaati’yle iktidar ortaklığı yaptığına dikkat çekti. Cemaat’in aldığı tüm pozisyonlara dayanak sağlayanın da AKP olduğunu belirten Latife, “Cemaat’in devlet içinde yapılanmasına zemin hazırlayan, güçlenmesine imkan tanıyan, yargıda, poliste hücreleşerek muhalif güçlere karşı intikam operasyonları gerçekleştirirken, ‘yargı bağımsızdır, açılan bütün davaların savcısıyım, polis destan yazıyor’ diyen Erdoğan’dır. Referandumla Cemaat’in yargı içinde neredeyse belirleyici bir pozisyon kazanmasına hukuki dayanak sağlayan da AKP’dir. O halde 14 yıldır bütün hukuksuzlukların, bütün anti demokratik baskıların ve yaratılmaya çalışılan korku imparatorluğunun müsebbibi bugün birbiriyle çatışma halindeki iktidar koalisyonudur. Daha çokta hükümet olma sorumluluğu taşıyan AKP’dir” diye konuştu.

‘Seçimler, yeni statüko için sıçrama noktasıydı’

“7 Haziran 2015 seçimi sonrasının temel gündemlerini yeni bir anayasanın yapılması ve Kürt sorununun çözümüne dair atılacak adımlar oluşturmaktaydı” diyen Latife,
her iki gündemin aslında birbiriyle iç içe geçmiş gündemleri ve Türkiye’nin demokratikleşmesiyle doğrudan ilgili olduğunu kaydetti.

Ancak AKP’nin her iki konuda da yön tayinini seçim sürecinde belirgin olarak ortaya koyduğunu söyleyen Latife, “12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum sonuçları üzerinden suratına ‘ileri demokrasi’ maskesini takan AKP, pervasızlaşarak bir yandan baskılarla, tutuklamalarla, yasaklamalarla, askeri operasyonlarla Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye politikalarına hız kazandırırken, diğer yandan otoriter bir polis devletine doğru gidişin zeminini hazırladı. Dahası her türden toplumsal muhalefeti ezmek ve eski statükonun yerine düşünülen yeni statükoyu inşa etmek ve başkanlık sistemi ile taçlandırmak için de seçimleri anayasayı tek başına yapacak milletvekili sayısına ulaşmanın sıçrama noktası haline getirdi” şeklinde konuştu.

‘Kürtlerin imhasına yönelik yeni bir savaş’

Şimdi daha tehlikeli bir döneme girildiğini, AKP hükümetinin bir savaş hükümeti olduğunu daha önce de söylediklerini belirten Latife, “Şimdi de Meclis savaş Meclisi oluyor. Savaşa karşı, hükümetten beklentileri olanların beklentilerinin boş olduğu görüldü” dedi.

“Egemenlerin Kürtlerin imhasına yönelik başlatacakları yeni bir savaşın dehşet verici sonuçlarından, başlatanlar kadar alkışlayanlarda sorumlu olacaktır” diyen Latife, şöyle devam etti: “Diyelim ki ulusalcı zeminde olanların meşrebi bellidir; ya bu zeminde olmayanların bu konuda sessiz kalmasına ne demeli? Kürt Özgürlük Hareketinin önderi Abdullah Öcalan’ a, aylardır fiziki ve siyasi tecrit uygulanırken ve akıbetinin ne olduğu bilinmezken bu konuda görüş bildirmekten dahi imtina edenler, Kürtlerin imhasına yönelik yeni bir savaşın yaratacağı sonuçlardan sorumlu olmayacaklar mıdır?”

‘Savaş Hükümeti’nden ‘Savaş Meclisi’ne

Meclisin ‘savaş meclisi’ olacağına işaret eden Latife, şöyle devam etti: “Şimdi Tayyip Erdoğan ve Binali Yıldırım, maskelerini atarak gerçek yüzleriyle ortaya çıktılar. ‘Ülke çıkarları’ gerekçesiyle, ‘devletin bekası’ için ‘olağanüstü hal’le iç savaşa gireceklerini ilan ettiler. Sıra meclisin ‘savaş meclisi’ haline getirilmesine geldi. Milletvekilleri, ‘ülkenin çıkarları’ gerekçesiyle birer savaş vekilleri haline getirilecekler. Ülkenin, hangi pazarlıklarla ve kimlerin çıkarları için sonu belirsiz savaşlar sürecine sürüklendiğini halka anlatmak gerekiyor. Hükümet bir ‘Savaş Hükümeti’ ydi, şimdi de meclis bir ‘Savaş Meclisi’ haline gelecek.”

“Artık bundan sonra savaş karşıtlarının hareket alanı daha da daralacak. Savaş anı yakınlaştıkça baskılar artacak ve diktatörlük yüzünü daha da çok gösterecek. Savaş hazırlıkları sürecinde bunun sinyalleri verildi” diyen Latife, savaş karşıtlarının iç savaşla Kürtlerin imhası savaşı bağlantılarını kurarak, savaş karşıtı ekseni muğlaklıktan kurtarıp güçlendirmeleri gerektiğini belirtti.

‘Teklik siyasetinden vazgeçilmeli’

Ankara Demokratik Alevi Derneği (ADAD) Eş Başkanı Songül Çelik ise, devletin bugüne kadar darbelerle geldiğini, ancak artık sistemin tıkandığını belirtti. Devletin her şekilde aynı olduğuna ve AKP’nin de devletin bir yüzü olduğuna dikkat çeken Songül, “Bütün kimlikleri, cinsleri, kültürleri ötelersen, tek tip üzerine bir sistem inşa edersen darbeler süreklileşir. Bu ülkede tek halk, tek dil, tek inanç yaşamıyor. Devlet, hep aynı devlet. Dün başka partiler aracılığıyla bu politikalar yürütülüyordu, bugün AKP yönetiyor. Ancak bu ülke artık teklik üzerinden yaptığı siyasetten vazgeçmeli” dedi.

‘Hilafetin ilanıdır’

“Demokrasi nöbeti” adı altında faşist kitlelerinin alanlara çıkarıldığını söyleyen Songül, “Halkları birbirine kışkırtmak, çarpıştırmak istiyorlar. Halkları birbirine vurdurarak, kargaşa yaratarak kendi sistemlerini sürdürmek istiyorlar. Bu bir demokrasi nöbeti değil, hilafetin ilanıdır aslında. Tek düşüncenin, tek sesliliğin kitlesidir bunlar. Halkın tek bir kısmı sokağa çıkmış, onun dışındaki kesimlere baskı var. Sindirmeye, ötekileştirmeye çalışıyorlar.

Sistem bütün kimlikleri, Kürtleri, Alevileri, ötekilerin hepsini tanıyıp hepsinin ortak eşit yaşam alanını açmalı. Tüm ötekiler demokrasi bloğunu, cephesini genişletip faşizan uygulamalara son diyelim. OHAL bizler için yeni değildir. Zaten Kürtler, Aleviler olarak OHAL’i hep yaşıyoruz” dedi.

‘OHAL kadınları etkileyecek’

Halkevleri Kadın Sekreteri Gülşah Öztürk de, “Halkevci kadınlar olarak şu gerçekliğin farkındayız. Özgürlük ve demokrasi, darbeyle gelmeyeceği gibi, OHAL gibi sistemlerle de gerçekleşmeyecektir. Darbe sürecinde özel olarak kadınlar üzerinden yaşanan tacizler, şiddet olayları gibi her türlü olayın karşısında bir duruş sergiledik. OHAL’in getirdikleri, getirecekleri konusunda kadınları etkileyeceğini biliyoruz. Aynı zamanda bu ülkede darbelerin, OHAL’lerin geçmişte yaşattığı şeyleri biliyoruz. Mücadelemiz devam edecek” diye konuştu.

(mc/sy)