'Sokaktakiler gücünü yüceltilen erkekliğinden alıyor!'
09:33
Sibel Yükler / JINHA
ANKARA - 15 Temmuz'dan bu yana kitlelerin sokağa inmesinin ardından kadınlara cinsel saldırı gerçekleşti. Sokaktakilerin gücünü yüceltilen erkeklikten aldığını söyleyen erktolia ekibi, çoğunun darbeyi 'püskürtmek' için değil, erkekliklerini kanıtlamak için orada olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanının ve AKP'lilerin "sokağa inin" çağrısından sonra, sokağa inenlerin sosyal medyaya düşen görüntülerinde, cinsel saldırı tehditlerinden cinsiyetçi küfürlere kadar eril hakimiyet kendini bir kez daha gösterdi. Aynı zamanda sokağa çıkan bu güruhun, sokaktaki kadınları sözlü ve fiziksel tacize maruz bıraktığını ve cinsel saldırıyla tehdit ettiğini gördük. erktolia ekibi, AKP'nin bu tabanını, sokağa hakimiyet kuran bu eril zihniyeti, hem tecavüz kültürünü, hem de militarizmin bu kültür ile erkekliği nasıl beslediğini JINHA'ya değerlendirdi.
Dilara Gürcü: Gücünü yüceltilen erkekliğinden alıyor
erktolia'dan Dilara Gürcü, AKP'nin bu tabanının ve sokağa çıkanların çoğunluğunun "İslamcı" olan erkekler olduğunun altını çizerek, bu nedenle Türkiye'de zaten var olan tabanın birden ortaya çıkmadığını vurguladı. Tayyip Erdoğan'ın Gezi döneminde "Evde zor tutuyorum" dediği yüzde 50'nin temsili kısmının sokağa döküldüğünü belirten Dilara, "14 yıldır empoze edilen siyasal İslam'ın, Ortadoğu topraklarında var olan biat kültürünün de bunda çok etkisi var. İktidarın DAİŞ'e karşı 'öfkeli gençlik' duruşu ile yaklaşmasının altında yatan da buydu çünkü hitap ettikleri taban da benzer mantalitede. Yoksa neden Erdoğan'ın sokaklara çıkın çağrısından sonra camilerden anonslar yapılsın? Ancak bu güruh, gücünü birincil olarak yüceltilen erkekliğinden alıyor. Erkekliğine güvenerek çıkıyor yani sokaklara" diye konuştu.
"Bu kadar kontrolsüz bir şekilde, hem de askere karşı 'savaşmak' için sokağa dökülmüş bu erkeklerin, eril şiddetle hareket etmemelerini beklemek absürt olurdu" diyen Dilara, bunun örneklerini bu tarz kitlesel hareketlerin içinde gözlemlediklerini söyleyerek, şöyle devam etti:
"Mısır'da Tahrir Meydanı'ndaki toplu taciz ve tecavüz vakalarını biliyoruz. Asla darbe yanlısı biri değilim, feminist hareketin içinde de antimilitarist tutumumuzu sıklıkla dile getiriyoruz. 15 Temmuz gecesi sokaklara dökülenlerin çoğunluğu darbeyi 'püskürtmek' için değil, erkekliklerini kanıtlamak için oradaydılar. Eril şiddet, erkekliği kanıtlamak için kullanılan bir silah. Savaşın içinde bile etik kurallar vardır. Silahını bırakmış, teslim olmuş bir askere işkence yapılmaz mesela. Darbe girişimi sonrası askerlere yapılanları bir 'tepki' olarak adlandırmak bu şiddetin kaynağı olan erkekliği yok saymak olur."
'Her türlü şiddeti hak gören erkekler var'
Dilara, cinsel şiddetin tanınmış bir savaş suçu olduğunu ve savaşlarda bir silah olarak kullanılmaya devam ettiğini hatırlattı. Aynı zamanda şiddetin vakıf olduğu bu kaos ortamında en çok zararı görenlerin azınlıklar olduğunu belirten Dilara, azınlıkların içinde de hangi kimlikten olursa olsun yine ilk hedef alınan kadınlar olduğunu vurguladı.
Dışarıda kadınlara her türlü şiddet uygulamayı kendilerinde bir hak olarak gören erkeklerin gezdiğini söyleyen Dilara, kamusal alanda iktidarı ele geçiren erkeklerin yaydığı bu korkunun endişe verici olduğunu söyledi.
Melis Uluğ: Erkeklerin karşısına erkekler çıktı
"Neredeyse tamamını erkeklerin oluşturduğu bir güruh görüyorum" diyen Melis Uluğ ise, bu grup sokağa inmeden önceden, sokağa inen askerin de yine 'erkek' olduğunu vurguladı. "Erkeklerden oluşan askerlerin karşısına yine devleti temsil eden başka bir erkeğin (Cumhurbaşkanı) çağrısıyla başka bir erkek grubu çıktı" diyen Melis, böylece sokakları, diğer bir deyişle "kamusal alanı", yeniden erkeklerin ele geçirdiğini kaydetti. Sokaktaki grubun içinde neredeyse hiç kadın olmamasına rağmen kendilerini "halk hareketi" olarak tanıttıklarını söyleyen Melis, şu noktaya ise özellikle dikkat çekti:
'Taciz ve tecavüz kültürü hak iddia ettiriyor'
"Taciz ve tecavüz kültürü erkeklerin kadınlar, çocuklar ve hayvanlar üzerinde hakkı olduğunu düşünmesiyle ve sayılan bu gruplar üzerinde istediği her şeyi yapabileceğini zannetmesiyle yakından ilişkilidir. O yüzden daha ilk dakikalardan hemen Veysel Taşkın 'Darbeci askerlerin ve pilotların eşleri ganimet olarak kabul edilmelidir' dedi. Kadınları 'mal' olarak gören bir zihniyetten bahsediyoruz. Bu cümleyi söyleyen adam denklemi şu şekilde kuruyor: Bu kadınlar vatana ihanet eden erkeklerin 'malı'ydı, şimdi de bu kadınlar üzerinde biz hak iddia edebiliriz. Aynı şekilde 10 aylık bebeği istismar edebileceğini söyleyen adam da aynı zihniyetten besleniyor. Karşısındaki erkeğin de bu şekilde, böyle cümleler kullanarak 'canını' acıtacağını düşünüyor."
Militarizmle erkeklik arasındaki yakın ilişki
Bu durumun zaten gün içerisinde kullanılan cinsiyetçi küfürlerle de yakından ilişkisi olduğunu belirten Melis, aynı zamanda militarizmle erkeklik arasındaki yakın ilişkiye dikkat çekti. Tankın namlusunun üzerine oturan erkek fotoğrafının bahsedilen her şeyi özetlediğine dikkat çeken Melis, "Güç, erkeklik, militarizm… Bir nevi 'anavatanı' koruyan erkeklerle, 'demokrasiyi' koruyan erkekler arasında güç ilişkileri gidip geldi. Bu noktada erkekliğin militarizmi, militarizmin de erkekliği beslediğini söylemeliyiz" diye belirtti.
Burçin Tetik: Hegemonik erkek dayanışmasının pür hali
Burçin Tetik ise, bu yaşananların kendisine "6-7 Eylül pogromu"nu hatırlattığını söyleyerek, 'ötekini yok etme' ateşine dikkat çekti. Burçin, "Başka zamanlarda kadınlar çok rahattı da bir gecede tacizler ve şiddet başlamadı elbette, ama nasıl siyasetçilerin söylemlerinden güç bulan kadın katilleri başlarına bir iş gelmeyeceğini bilerek rahat rahat cinayet işliyorsa, arkasında hükümetin ve dinin desteğini taşıyan erkekler de nefretlerini ve şiddetlerini korkusuzca uygular hale geliyorlar" diye konuştu.
"Kaç kadın meclisin önünde idam isteyen, topluca gazeteci linç eden, linçlerini keyifle videoya çekip paylaşan, neredeyse sadece erkeklerden oluşan bir grubun yanında kendini güvende hissedebilir?" diye soran Burçin, şöyle devam etti: "Bu izlediğimiz adeta hegemonik erkek dayanışmasının pür hali. Militer şiddeti 'bile' yendiğini hisseden erkekliğin kadın nefretinin önünde hiçbir engel kalmıyor. Tankın tepesine çıkmış, 'koskoca' askeri linç etmiş, bir kadının lafı mı olacak? Siyasi olarak bizi bekleyen dönüşümlerin yanında beni en çok korkutan, o yenilmezlik hissine ulaşan, ulaştırılan erkekliğin yapacakları."
'Tecavüzün iktidarla ilgisi var'
Burçin, "Kadınların nesneliğinden bahsettiğimizde bu feminist görüşlerden pek sıkılanlar, polisin tutukladığı askerin 10 aylık bebeğine cinsel saldırı tehdidini düşünsünler. O an karşısında bir birey yok, istediğini yapabileceği bir eşya var. Tutuklayarak iktidarını kırdığı erkeğin 'bir kadın gibi' eşyalaşması, kendisinin de ailesinin de insan olarak görülmemesi bu yüzden. Tecavüzün cinsellikle değil tamamen iktidarla alakası vardır derken bunu kastediyoruz" diye devam etti. Tüm bunlara rağmen kadın mücadelesinin her yerde ve her koşulda devam ettiğinin altını çizen Burçin, dayanışarak, konuşarak, umutlu anları da paylaşarak ilerlemek gerektiğini belirtti.
(gc)