Suriyeli mültecilere ayrımcılıkta devlet-medya el ele!

09:13

Duygu Erol / JINHA

ANKARA - Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Suriyeli mültecilere vatandaşlık verileceği yönündeki açıklamasının ardından ırkçı saldırılar ve nefret söylemleri arttı. Haber metinlerinde ve sosyal paylaşım sitelerinde karşılaştığımız ırkçı saldırılar, “darbe girişiminden” sonra devlet yetkililerin çağrısıyla sokaklara dökülen güruhta karşılık buldu.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 2 Temmuz’da Kilis’te Suriyeli mültecilere vatandaşlık hakkının verileceği yönündeki açıklamalarından sonra, gerek sosyal medyada gerek sokaklarda Suriyeli mültecilere yönelik ırkçı ve ayrımcı saldırılar hızla artmaya başladı. Bazı basın yayın organlarının Suriyelilere hakaret içeren manşetleriyle başı çektiği bu dalga, sosyal medyada başlatılan "#ÜlkemdeSuriyeliİstemiyorum" hashtagi gibi ırkçı kampanyalarla ciddi bir ivme kazandı. Cumhurbaşkanının bu açıklamasından muhalefet parti genel başkanlarından da ırkçı söylemler gelmeye devam etti. Devlet yetkililerinin ve medyanın ırkçılığı ve ayrımcılığı körükleyen bu açıklamaları ve bu yöndeki haberlerden sonra da Suriyeli mültecilere yönelik nefret söylemleri ve ırkçı saldırılarda artış yaşandı.

Devlet yetkilileri ile muhalefet partileri ne dedi?

Suriye iç savaşından kaçan ve Türkiye’ye sığınan Suriyeli mültecileri kendine oy argümanı olarak gören AKP hükümetini, Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan'ın konuşması takip etti. Tayyip, Kilis’te katıldığı iftar programında yaptığı açıklamada, “Bakanlığımız oluşturduğu bir ofisle takip etmek suretiyle bu kardeşlerimize bu yardımı, desteği yaparak onlara vatandaşlık imkânını vereceğiz” dedi. Cumhurbaşkanının bu açıklamalarından sonra muhalefet partisi genel başkanlarından da tepkiler ve ırkçı söylemler gelmeye başladı. Öyle ki Suriyeli mülteciler referandum konusu dahi oldu.

Cumhurbaşkanının Suriyeli mültecilere vatandaşlık verileceği yönündeki açıklamasından sonra ise, muhalefet parti liderlerinin açıklamaları da ırkçılık ve ayrımcılık içeriyordu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Türkiye vatandaşlığı Cumhurbaşkanı'nın keyfine bırakılmış bir unvan değildir. Türk vatandaşlığının bir saygınlığı, itibarı vardır. Buna gölge düşürmek hiçbir devlet adamının haddi değildir. Milyonlarca Suriyeliye vatandaşlık ikramı milli birliğimize engel çıkarmak anlamına gelmektedir. Vatan Türk'tür, vatandaş Türk'tür, gelecek Türk'tür. Türklüğün geleceğini kırmaya kalkan kim varsa ayağını denk alsın” şeklinde bir açıklama yaptı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da yaptığı açıklamada, yine Türklük ve milli irade vurgusu yaparken, Suriyeli mültecileri referandum konusu yaptı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Sen düne kadar milli irade diyordun, referandum yapalım, hodri meydan” dedi.

'Temel hak ve özgürlükler referandum konusu olamaz'

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise önce, “Çok güveniyorsan kendine referanduma götür" şeklinde bir açıklama yaptı. Diğer muhalefet parti liderlerinin aksine yalnızca Selahattin Demirtaş yaptığı açıklamayı düzelterek, “Partimizin resmi politikası olmayan bir durumu ben yanlış ifade ettim. Referanduma götürelim diyerek bu insanlara haksızlık yaptım. Referandum temel hak ve özgürlüklerde olmaz" dedi.

Medya nasıl yansıttı?

Devlet yetkilileri ile muhalefet partisi liderlerinin bu açıklamalarından sonra, toplumu yönlendirmede aktif rol oynayan medya da haber başlıkları ve içerikleri ile ayrımcılık, ırkçılık ve nefret söylemleri içeren haberlere sıkça yer verdi. Medyada yükselen bu nefret içerikli söylemler, günlük yaşamda Suriyelilere dönük ırkçı saldırılar biçiminde yansımasını buldu. Konuyla ilgili haber başlıkları ise şöyle:

"Suriyeliler suç işlemeye devam ediyor", "Suriyeliler baba ve oğlunu bıçakladı", "Suriyeliler kriz çıkardı", "Suriyeliler akıllı olun", "Suriyelilere sınavsız üniversite", "Türk esnaf kepenk kapatıyor Suriyeli açıyor", "Suriyeler vatandaş yapılırsa yandık", "Bunları mı Türk vatandaşı yapacağız.”

Açıklama ve haberlerden sonra saldırılar başladı

Bu tür açıklamalar ve haberlerden sonra halkta Suriyeli mültecilerin ancak misafir olarak Türkiye’de ağırlanabileceği ve vatandaşlık verilerek kendiyle aynı haklara sahip olmalarının mümkün olmayacağı yönünde bir tepki gelişti. Tepkiler sadece sözlü olarak sınırlı kalmayıp, kitleler halinde Suriyeli mültecilerin çoğunlukta yaşadığı mahallelere ve iş yerlerine yönelik saldırılar başladı. Bu açıklamalardan sonra ilk saldırı ise, “darbe girişiminden” sonra devlet yetkililerin “Demokrasiye sahip çıkıyoruz” şiarı ile sokağa çıkardığı güruhtan geldi.

Suriyeli mültecilerin dükkânları ateşe verildi

Buna bir örnek ise, Ankara’da 15 Temmuz’dan önce sosyal medya üzerinden örgütlenen ve Altındağ ilçesi Önder mahallesinde yaşayan Suriyeli mültecilere yönelik linç çağrısıyla yaşandı. 16-17 Temmuz gecesi ise Selçuk caddesi ile Şehit Rafet Sever caddesi üzerindeki Suriyelilere ait 50’ye yakın iş yeri yağmalanarak ateşe verildi. Alınan bilgiye göre, Suriyelilere ait bazı evleri de taşlayan ırkçı saldırganlar her iki cadde boyunca arabalardan korna çalarken, bazı saldırganlar da silah sıkmaya başladı. Türk bayraklarıyla tekbir getiren güruh, Suriyeli mültecilere de saldırdı. Üç çocuğun darp edildiği ve ikisinin iyi olduğu aktarılırken, bir çocuktan ise haber alınamadığı bildirildi.

(mc/sy)