Gülsüm Kav: Bireysel silahlanma kadın cinayetlerini arttıracak
09:10
JINHA
İSTANBUL– Çatışmalı sürece girildiğinden beri ateşli silahlarla işlenen kadın cinayetlerinin yüzde 50 oranında arttığını hatırlatan KCDP Türkiye temsilcisi Gülsüm Kav, Cumhubaşkanı başdanışmanın bireysel silahlanma çağrısına yönelik olarak, “Bireysel silahlanma kadın cinayetlerini arttıracak. Silahlar kullanılmasa bile yalnızca varlığıyla kadınların birçok şeye boyun eğmesine yol açacak” dedi.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) darbe girişiminin ardından sokakta kendini yeniden biçimlendiren şiddet sarmalından etkilenenler kuşkusuz kadınlar oldu. Kitleler tarafından darp edilen ve tacize maruz bırakılan kadınlar, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Şeref Malkoç’un “Milletimizin ruhsatlı silah almasının önü açılacak. Ha Türkiye’de olay oluyor birbirini vurmalar bakın çoğu ruhsatsız silahlarla oluyor. Ama darbeye teşebbüs edenlere karşı milletin meşru müdafaa hakkını korumak için silah ruhsatı vermenin önünün açılması lazım” ifadelerinin şiddeti daha da arttıracağını belirtti. Öyle ki TÜİK’in (2011) verdiği bilgilere göre 9 milyon bireysel silah olduğu tahmin edilen Türkiye’de, 2009 yılında; suç türü ve medeni durumuna göre ceza infaz kurumuna giren hükümlüler; toplam 74 bin 404 kişiden oluşmaktadır; bunun 71 bin 349’u erkek; 3 bin 43’ü kadın, 12’si de “bilinmeyen” olarak kaydedilmiştir. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) Türkiye temsilcisi Gülsüm Kav, bireysel silahlanma durumunun gerçekleşmesi halinde ilk olarak kadınların hedef haline getirileceğini söyledi.
‘Başdanışman gerilimi körüklüyor’
Gülsüm Kav, açıklamanın adeta bir iç savaş çağrısı anlamına geldiğini belirtirken, bunun sadece kadınlar için değil, içinde bulunduğumuz kutuplaşma ikliminde toplumun tamamı için büyük bir tehlike anlamına geldiğinin altını çizdi. Kutuplaşmanın örneğinin en net olarak darbe gecesinin ardından Alevi mahallelerine, HDP binalarına ve sokaklarda kadınlara yönelik gerçekleşen saldırılar nezdinde gözlemlenebildiğini belirten Gülsüm, silahların darbeleri önlemek amacı ile değil, muhalif kesimleri susturmak amacı ile kullanılacağını söyledi. Darbeleri önlemenin yolunun ülkelerdeki demokrasinin güçlendirilmesi ve köklendirilmesinden geçtiğini ifade eden Gülsüm, Başbakan dahil herkesin Cumhurbaşkanı'nı sakinleştirmeye çalıştığı bir ortamda, Başdanışmanın gerilimi körükleyen ifadelerle savaşı tercih ettiğini dile getirdi.
'Silahlanma acı sonuçlar doğurabilir'
Genel şiddet ortamında en büyük zararı gören kesim olan kadınların, bireysel silahlanma durumunda hedef tahtasında olacak ilk grup olduğunun altını çizen Gülsüm, çatışmalı sürece girildiğinden beri ateşli silahlarla işlenen kadın cinayetlerinin yüzde 50 oranında arttığını hatırlattı. Bireysel silahlanmanın kadın cinayetlerini daha da artıracağını belirten Gülsüm, silahlar kullanılmasa bile yalnızca varlığıyla kadınların birçok şeye boyun eğmesine yol açacağını söyledi. Gülsüm şunları kaydetti: "Sinemada şöyle bir kural vardır; bir filmde silah görünürse mutlaka kullanılır… Hayatımızı kurgusal olarak bile zor bulunur olan mafya filmlerine çevirmekten hiç geri durmuyorlar. Ama yaşadığımız bu hayat film değil, gerçek. Silahlanma artığında hem kadınlar hem de bütün insanlık için çok acı sonuçlar doğurabilir.”
'Militarizmin sembolleri dahi kadını aşağılıyor'
Erkeklerin silahlandığı bir ortamda kadınların da meşru müdafaa için silahlanabileceğinin düşünülmesi gerektiğini belirten Gülsüm, toplumun şiddet sarmalından çekip çıkarılmadığı sürece bireysel kurtuluşların çözüm getirmeyeceğinin altını çizdi. Kadınların genel olarak militarizmden zarar gören taraf olduğunu ve darbeye karşı demokrasiyi savunmak durumunda kaldıklarını dile getiren Gülsüm, militarizmin çoğu kez erkek egemen bir cinsiyetçilikle işlediğini, tüm sembollerinin dahi kadınların aşağılanması üzerine kurulu olduğunu ve şu anki “demokrasi bayramı” esnasında da durumun bundan farklı olmadığını hatırlattı.
İçinde bulunulan sürecin daha ilk gününden kadınların ganimet olarak görülerek tecavüz edilebileceği çağrılarını, sokaktaki kadınlara taciz edildiğini ve saldırıların arttığını söyleyen Gülsüm, militarizmin erkeklikle olan ilgisinin, tankların üzerinde oturan erkeklerin olduğu karelerde görüldüğünü belirtti. Bir süredir devam eden “etnik temizlik” sürecinin şimdi de “laikçi temizliği”ne dönüştüğünü dile getiren Gülsüm, kadınlara, toplumun tüm farklı kesimlerine ve hakkını arayan herkese bu mesajın verilmek istendiğini ifade etti.
'Kadınlar için zorlu süreç darbeyle başlamadı'
Kadınlar için zorlu sürecin uzun süredir devam ettiğini ve kadınların cinayet, şiddet, artarak yayılan cinsel şiddet ve kazanılan hakları geri almaya dönük saldırılara karşı uzun zamandır mücadele ettiklerini dile getiren Gülsüm, "Son gelişmeler, mücadelenin yükseltilmesi gerektiğini gösteriyor. Hiçbir saldırının tepkisiz kalmaması gerekiyor. Kadınlar, bu yoğun tehdide karşı sessiz kalmayacaklarını bilmeli" dedi.
Hızlı tepki vermek için sosyal medyayı etkin olarak kullanmanın ve sık sık sokağa çıkılmasının öneminin altını çizen Gülsüm, "Kadınlar mücadelenin öznesi haline gelerek meydanları yalnızca erkeklere bırakmamalıdır. Dağınık halde yürütülen kadın mücadelesinin birleşmesi ve daha da güçlü biçimde sürdürülmelidir" diye kaydetti.
(ss/ck/dk)