90'ların çocukları, Nusaybinli çocukların travmasına dokunuyor

09:09

JINHA

MÊRDÎN - Nusaybinli çocuklar için oluşturulan psiko-sosyal destek çalışması, Mardin Kadın Politikaları Şiddet Birimi ve Mezopotamya Psikologlar Derneği ortaklıyla yürütülüyor. Ailelerin Nusaybin'e dönmesiyle birlikte son bulan 6 haftalık çalışmayı ve savaşın çocuklar üzerindeki etkisini anlatan Şiddet Birimi'nden Sosyolog Melek Kızıl Ari, gönüllüler arasında 90'larda çocuk olanların kendi travmalarından yola çıkarak bugün Nusaybinli çocukların travmalarına dokunduğunu belirtti.

Mardin Büyükşehir Belediyesi Kadın Politikaları Daire Başkanlığı ile Mezopotamya Psikologlar Derneği'nin, Nusaybinli çocuklar için ortak yürütmüş olduğu psiko-sosyal destek çalışması 6. haftasında ailelerin Nusaybin'e dönecek olmasıyla son buldu. Çalışmaların içeriğini, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Şubesi gönüllülerinin oluşturduğu "Êzidî Kampı Deneyimleri ve Savaş Travmasının Onarımı Programı"nı zenginleştirerek belirleyen gönüllüler, ailelerin Nusaybin'e dönmesiyle birlikte Nusaybin'de çalışmalarına devam edecek. Gönüllülerin 6 haftalık deneyimlerini ve çocukların yaşadığı travmayı Şiddet Birimi'nden Sosyolog Melek Kızıl Ari, çocuklar için asıl travmanın Nusaybin'e döndükten sonra başlayacağını kaydediyor.

'Biz neden buraya geldik?'

Asıl olarak kadın çalışması yürüttüklerini ancak aileleri ziyaretleri esnasında çocuklara yönelik bir çalışma yürütme ihtiyacının ortaya çıktığını belirten Melek, "Kadınlar, onlara dokunmamızı istiyorlardı. Buradan yola çıktık. Mezopotamya psikologlar derneği ile TİHV' in Diyarbakır şubesindeki gönüllüler bu çalışmayı yürütüyordu. TİHV' in Şengal kampı deneyimleri ve travmayla mücadele programı vardı. Bizde burada doğalında başlayan aile görüşmeleriyle bu çalışmaya dâhil olduk" diye konuştu.
Aile ziyaretleri esnasında ailelerin, "Biz bu süreci atlatabiliriz ama çocuklara cevap olamıyoruz" dediklerini ifade eden Melek, çocukların ailelerine "Biz neden buraya geldik, neden parka gidemiyoruz?" sorularını yönelttiğine değiniyor.

'Travma sonrası davranış bozuklukları'

Çalışma kapsamında 280'e yakın aile ile görüştüklerini söyleyen Melek, "Bir kadın 5 yaşındaki çocuğu için, 'Benim oğlum polis arabasını görünce sürekli silah istiyor. Ben, onları öldüreceğim' dediğini aktardı. Kadın, çocuğunu dışarı çıkaramadığını anlatarak yardım istedi. Bir başka kadın, iki çocuğundan birinin burada okula gitmek istemediğini Nusaybin'deki okulunu ve arkadaşlarını isterken diğer çocuğunun patlama seslerinden korktuğu için Nusaybin'e dönmek istemediğini anlattı" şeklinde konuştu.

Nusaybin ve Mardin'in çok farklı kültürler olmadığını ancak çocukların yaşadıkları evi, kedine ait olan alanı istediğini kaydeden Melek, yürüttükleri çalışmanın içeriğini şu şekilde açıklıyor: "Profesyonel ve gönüllü arkadaşlarla, 6 grup şeklinde yaklaşık 100 ila 150 arasında çocukla çalışma yürüttük. Her grupta iki gönüllü yer aldı. Bazı çocuklarda o travmayı birebir gözlemledik. Çocuklar içe kapanıklık, altını ıslatma (özellikle bizim çalıştığımız 4-5 yaş gurubunda), tırnak yeme, tek başına tuvalete gidememe, karanlıktan korkma, atölye çalışmalarına dahil olmama gibi travma sonrası davranış bozuklukları yaşıyor. Çocuklar, savaşı ve kaybettiklerini anlamlandıramıyor. Bu coğrafyada kadın olmak da çocuk olmak da çok zor. En büyük bedeli kadınlar öderken çocuklarda bundan payını alıyor."

'Çalışma Nusaybin'e taşınacak'

"Çocuklarla başlattığımız psiko-sosyal destek çalışması şuan devam ediyor" diyen Melek, Nusaybin'in yakın dönemde açılmasıyla birlikte çalışmanın Nusaybin'e taşınacağını vurguluyor. Gönüllülük ağını genişleterek ve daha fazla çocuğa ulaşarak Nusaybin'de çalışmaya devam edeceklerinin altını çizen Melek, "Daha zor olacak. Çünkü uyum, adaptasyon süreci ve travmayla baş etme Nusaybin'e dönüşle beraber farklı bir hal alacak. Asıl travma o zaman başlayacak. Çocuklar, orada kaybettiklerini ve yıkıntıları görecek. Gezdiği sokağın bir savaş alanına döndüğünü birebir görmesi çocukta ayrı bir travmadır. Bu hemen ortaya çıkmayabilir. Belli bir süreçte yaşamında davranış bozuklukları şeklinde ortaya çıkacaktır mutlaka. Bizi bekleyen asıl iş Nusaybin'e dönüş ile oradaki kadın ve çocuklarla ilgili çalışmadır. Bizi de zor bir süreç bekliyor" şeklinde konuştu.

90'larda çocuk olanların çocukları…

Tiyatro, oyun, atölye gibi çalışmalarla az da olsa çocukların özgürce yaşadığı alanı burada oluşturma ve o çocuk dünyasını yaratmayı hedeflediklerinin altını çizen Melek, "90'ları birebir yaşayan kuşağız. Gönüllüler içinde o süreci atlatmayan yoktu herhalde. Gönüllülük ağının oluşması belki o yaşanmışlıklardandı. Bizi bu çalışmaya götüren o duyguydu. Ve bugün 90'lardan daha farklı bir süreç yaşıyoruz. Kadınlar ve çocuklar birebir tanık oluyor. Çocukların gözlerinin önünde yaşananları çocuklara unutturmak, hayatlarından o kesintiyi silmek mümkün değil. Bizlerde olduğu gibi. Hiçbirimiz o dönemi unutmadık" dedi.

90'larda çocuk olanların, çocuklarının bugün aynı travmaları daha şiddetli yaşadığını hatırlatan Melek, çalışmaya amatörce başladıklarını ancak bundan sonraki süreçte daha sistemli çalışacaklarını ve çocuklar için eğitim, sosyal aktiviteler, yaşam alanını yeniden kurma gibi hedefleri olduğunu kaydediyor.

Barış kelimesi

"Çocuklar, kaybettiklerini hatırlayınca daha çok üzülüyor. Ama normal bir süreç gibi anlattığında ise savaşı normalleştirmiş oluyorsun" diyerek nasıl bir dil kullanacaklarını tartıştıklarını ve çok zorlandıklarını belirten Melek, "Barış kelimesi, bize o kadar itici geldi ki! Tüm bunlara rağmen bu dili çocuklarla konuşmak bizim için çok zorlayıcıydı. Biz kurtarıcı değildik. Biz onların hayatını birebir değiştireceğiz diye yola çıkmadık. Biz sizi anlıyoruz, yaşadığınız şeyi biliyoruz. O duyguda ortaklaşabiliyoruz" diye konuştu.

'Gidelim, burası bizim değil'

Çalışma yürüttüğü 4-5 yaş gurubunda öfke kontrolü olmadığına değinen Melek yaşanan durumu, "Yanındaki çocuğa zarar verebiliyordu. Çünkü yaşanan şiddete, savaşa birebir şahit olmuştu ve onu bir şekilde yansıtması gerekiyordu. Akranlarına, beraber oynadığı arkadaşlarına yansıtıyordu. Oyuna ve gruba dahil etmede sıkıntı yaşıyorduk. Çocukların güvenini kazandıktan sonra çalışmaya başladık. İlk iki-üç hafta sadece ağlamalarla geçti. Özellikle de küçük olanlar. Bu süreç bizim için de zordu. Ama sonra öyle bir alıştılar ki ders saatlerinin ne zaman olacağını sormaya başladılar. Amacımız, yaşama kaldıkları yerden devam etmelerini sağlamak. Burada kalmak istemeyen çocuklar vardı, annelerle görüştüğümüzde, 'Gidelim, biz burada yaşamak istemiyoruz. Burası bizim değil" diye belirtti.

'Sessiz olmayacağız'

Savaşın kadınlar ve çocuklar üzerindeki etkisine medya dahil hiçbir kurumun ve bireyin değinmemiş olmasının kendilerini bu çalışmaya iten nedenlerden olduğunu söyleyen Melek, "Bir duyarsızlık vardı ve sessizlik. Ama biz sessiz olmayacağız. Bunlar bizim insanımız" şeklinde ifade etti. Çocukların en çok patlama seslerinin ürküttüğünü dile getiren Melek, "En ufak bir gürültüde, patlamada o anı yeniden yaşıyorlardı. Ve bu durum çalışmayı aksatabiliyordu. Aile de aynı şiddete maruz kaldığı için çocuğa cevap olma noktasında tıkandı. Çalışma biteceği için hüzünlüydük ama çocuklar geri dönecekleri için çok mutlulardı. Bütün çocuklarla paylaştığımız şey, Nusaybin'de tekrar bir arada olacağımıza dair söz vermemizdi. Artık onlardan biriyiz. Çok temiz masum duygularla geliyorlar size. Bazen birlikte çizgi film izledik, oyunlar oynadık, parka gittik" şeklinde anlattı.

'Bütün çocuklara ulaşmak istiyoruz'

Nusaybin'deki yasağın diğer mahallelerde kalkmayacak olmasının çalışmayı etkileyeceğini ifade eden Melek, "İnsanlar bulundukları alanı terk etmek istemiyor, dönmek istiyorlar. Yasağın fiili bir kalkışı var ama orada kısmi yasak devam edecek ve alanlara ulaşım sınırlı olacak. Uzun bir süre giriş çıkışlar rahat olmayacak. 6 mahallenin tellerle örülü olması da çalışmamızı etkileyecek. Yine 120 binlik nüfustan bahsediyoruz. Çocukların yarısından daha azına ulaşmışız. Bütün çocuklara ulaşmak istiyoruz. Burada çalıştığımız çocuklarla Nusaybin'de çalışmaya devam edeceğiz. Alana gidip onlarla yaşayarak yaşamlarına ortak olacağız ve beraber bir program çıkaracağız. Onarla birlikte mücadele edebiliriz. Biz bu işi gönüllü yapıyoruz yapmaya devam edeceğiz. O çocuk dünyasını onlarla birlikte öreceğiz" dedi.

(ce-ea/dk)