Akademisyenler: Kaygı verici

09:08

Ruken Tuncel/ JINHA

İSTANBUL- Darbenin hiçbir koşulda savunulamayacağını ancak linççi grupların ortaya çıktığı, şeriat düzeninin önü açıldığı yönünde değerlendirmesinde bulunan akademisyenler, "Yaşananlar kaygı verici" dedi.

TSK içindeki bir grup askerin yaptığı belirtilen darbe girişimi 194 kişinin ölümü yüzlerce kişinin de yaralanmasıyla sonuçlandı. Yaşananları kaygı verici bulan akademisyenler, darbenin hiçbir şekilde savunulamayacağını vurguladı.

'Linç kültürüne davet eden ortam'

Yrd. Doç. Dr. Nil Mutluer tüm yaşananların barışa, sivil alana, kadına ve çocuğa zarar verdiğini belirterek şunları söyledi: "Hiçbir şekilde hiçbir durumda darbeyi savunmuyorum. Darbe yapanın halkın üzerine ateş açmasını onaylamıyorum ama diğer yandan birileri elinde silahla böyle ortadayken sivil halkın sokağa çağrılması hiç mi hiç doğru değil. Bu hepimizi linç kültürüne davet eden bir ortamı hazırlıyor. Bu çok tehlikeli bir şey, sokakta en üst düzeyde birileri birilerinin adına sokakta çatışmaya hazır halde, bu çok tehlikeli bir ortama bizi götürecek. Şu an baktığımızda üç yerde savaş var. Güneydoğu'da PKK ile ordu arasında, İstanbul'da polis ile ordu arasında ve orduyla halk arasında. Bütün bunlar bizi hiç iyi bir yere götürmeyecek. Ve bir yığın testosteron ortada diyorum. Bir yığın erkek ortada ve erkekler savaşıyor. Bu kimin çıkarına diye baktığımızda aktörler de belli. Bütün bunların seküler, özgürlükçü, eşit hukuk devletinden başka bir yere götürmesinden endişeliyim. Çünkü sabaha kadar ezanların okunması ve cihat çağrılarının yapılması çok huzurlu hissettirmiyor. Darbenin karşısındaki siyasi dil sorumluluğunu bilmeli ve halkını ne olduğu, kim olduğu belli olmayan o güruhla karşı karşıya getirmemeli. Bu şekilde yarını garanti edemeyeceğiz. Bu yaşananlar en çok barış alanına, sivil alana, kadına ve çocuğa zarar veriyor. "

'AKP sadece bir siyasi parti değil, şeriatçı bir halk hareketi'

Darbe girişiminin emir komuta zincirinin tepesinden gelmediğini, Mısır'daki Cemal Abdül Nasır'ın albaylar darbesine benzediğini belirten Doç. Dr. Zafer Yörük ise "Fakat sonu Cemal Abdül Nasır'ın ki gibi olmadı. Daha çok 1963'te yaşanan Talat Aydemir darbesi gibi oldu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın tavrı da Boris Yeltsin gibi oldu. Yeltsin, tankların üzerine çıkıp konuşma yapınca Rus ordusu geri çekildi ve böylece Sovyetler Birliği çöktü. Bu da Kemalizm'in çöküşü gibi görünüyor. Erdoğan, çok açık göstermese de Kur'an'dan güç alıyor. Gece yarısı camilerden ezan okunuyor. Neden böyle olduğuna gelirsek darbeyi yapan askerlerin göz ardı ettiği çok önemli bir mevzu var. O da AKP sadece bir siyasi parti değil, şeriatçı bir halk hareketi aynı zamanda. Buradaki en önemli nokta şu; bu darbe girişimi nedeniyle şeriat düzeninin önü açıldı" dedi.

'Hükümetin böyle bir girişimden haberi var'

Yrd. Doç. Bülent Küçük de teferruatlı bir değerlendirme yapmak için çok erken olduğunu fakat yaşananların oldukça tuhaf olduğunu vurgulayarak şu değerlendirmede bulundu: "Darbe girişimi olduğu ifade edilen bir durumu sabaha kadar televizyonlarımızdan seyrettik. Ordu içerisinde var olduğu ifade edilen sınırlı bir grubun İstanbul, Ankara başta olmak üzere kısmen akıl dışı bir yöntemle bir girişimde bulunduklarını gördük. Diğer taraftan hükümetin insanların sokağa çağırmasıyla seferber olan bir taban söz konusu ve bunu üzerinden bir gövde gösterisi yapılıyor. Bunun yanı sıra sabaha kadar camilerden ezan okunması, Türkiye tarihinde yaşanan sıra dışı bir olay. Yaşananların gerçekten ne ölçekte hükümetten habersiz olduğu konusunda derin şüpheler var. Yapılan açıklamalardan da anlaşılıyor ki hükümetin yetkili organlarının böyle bir girişimin olacağından haberi var. İktidar bu girişimi bitirebileceğini bildiği gibi sonuçları itibarıyla buradan karlı çıkacağının da farkında. Ayrıca devlet içinde konumlanmış olan 'Fethullahçı terör örgütü' denilen grubun faaliyetlerine bu vesileyle tamamıyla son nokta koymayı hedefliyorlar. Darbe girişiminin engellenmiş olması hayırlı bir şey, fakat bundan sonra daha hayırlı bir sürece girip girmeyeceğimize dönük endişelerim var. Bundan böyle Türkiye'de gerçekten kutuplaşmanın biteceği ve barış ortamının sağlanacağı üzerine derin kuşkularım var."

'Yaşananları imkâna dönüştürmek lazım'

Doç. Dr. Koray Çalışkan ise Türkiye'nin bir imtihan verdiğini ifade ederek, dört siyasi partinin girişinin karşısında durmasına işaret etti. Koray, "İnsanlar sokağa döküldü maalesef kan da döküldü. Keşke bütün bunlar hiç yaşanmasaydı. Şimdi bütün bu yaşananları demokratikleşme için bir imkâna dönüştürmek lazım" dedi.

(rt/ck/gc)