11 yaşındaki F.'nin gözünden Sur ve direnenler
09:05
Medine Mamedoğlu\JINHA
AMED - 11 yaşındaki F.'nin Sur'daki tanıklığı ve anlatımları, tarihi ve bellekleri yok etmek için yapılan saldırılara karşı hafızalarda en fazla kalanın direnenler olduğunu gösterdi.
Toplamda 6 kez "sokağa çıkma yasağı" ilan edilen Sur'da 2 Aralık 2015 tarihinde başlatılan yasak hala devam ediyor. AKP hükümeti tarafından Mart ayında "operasyonların bittiği" yönündeki açıklamalara rağmen ilçedeki kuşatma hala devam ediyor. Yakıp, yıkan, katleden saldırılar değil direnenlerin anısı kaldı Sur'da. Dokunulan ve bir saat de olsa kaldığı sokakta direnişte olan gençleri gören herkes onları anlatıyor. Bir de çocuklar… Onlar için birer kahraman olan gençleri 29'uncu gününe kadar ailesiyle yasaklı alanda kalan 11 yaşındaki F., anlatıyor.
'Sürekli yanlarındaydık'
Hendeklerin ilk kazılmaya başladığı andan son ana kadar yaşadığı ve tanık olduklarını anlatıyor F: "En başta Sur'a gelen benden büyük ağabeyler kapımızın önüne hendek kazdı. Başta ne yaptıklarını çok anlamadım. Bana ve kardeşlerime çok iyi davranıyorlardı. Daha sonra ilk 'sokağa çıkma yasağı' ilan edildiğinde televizyonlarda onlar için 'terörist' diyorlardı. Ama onların ne bize ne de mahalle halkına zararı dokunmuyordu. O haberleri gördükten sonra ben de onlara yardım etmeye başladım. Yanlarına gidip konuşuyordum, ne kadar izin vermeseler de hendek kazmada onlara yardım ediyordum. Gece saat 03.00'e kadar onların yanında kalıyordum. Ben, kardeşim ve mahallenin diğer çocukları sürekli onların yanındaydık bizimle konuşup şaka yapıyorlardı."
'Heval Andok gibi olmak istiyorum'
YPS ve YPS-JIN güçlerinin sürekli olarak kendilerine yardım ettiğini ifade eden F., çatışma anlarında annesinin dışarı çıkmasına engel olduğunu ve bu nedenle her patlamada endişelendiğini söylüyor. Kaldıkları evin yakınında mevzilenen YPS'li Andok ve Zozan isimli iki kişinin olduğunu kaydeden F., onlarla geçirdiği anları şu şekilde aktarıyor: "Ben ikisini de çok seviyordum. Onlar defalarca benim ve annemin hayatını kurtardı. Askerler onlara 'terörist' diyordu ama bizi hedef alıyordu. Onlar da gelip bizi kurtarıyorlardı. Askerler su için, ekmek için dışarı çıktığımızda bile bizi tanklarla tarıyorlardı. Annem ve babam sürekli 'ölsek de buradan çıkmayız' diyorlardı. Ben de onlara 'siz çıksanız bile ben çıkmam' diyordum. Orada olan herkesi çok seviyordum. Ama heval Andok'u ayrıca seviyordum. Büyünce bende onun gibi biri olmak istiyorum. İçeride çatışmalarda çok kaldım. O zaman boyunca gördüğüm tek şey asker ve polislerin zulmü oldu" diye konuştu.
'Helin Şen'i tankla taradılar'
"Siz dışarıda o top seslerini duyduğunuzda onlar kimi öldürüyordu biliyor musunuz" diye soran F., 11 yaşında olmasına rağmen gördüğü her şeyi soğukkanlılıkla anlatıyor. 12 yaşındaki Helin Şen'in katledildiği yasak sürecine de tanık olduğunu kaydederek o günü anlatmaya başlayan F., "Teker teker evlere girip insanları zorla yalın ayak evlerinden çıkarıp tehdit ediyorlardı. Yasak zamanı 12 yaşındaki Helin Şen'in üç kurşunla kafasından vurularak öldürüldüğü sırada onun hemen önündeki duvarın dibindeydim. İnsanlar fırında sıra bekliyorlardı. O da ekmek almak için duvara sırtını vererek korka korka geliyordu. Daha sonra hemen karşısında bulunan tank onu hedef alarak taradı, sonra yere düştü. Polisler halkın onun cenazesini almasına izin vermiyorlardı. Yerde kaldığı süre boyunca ben de kendi yerimden çıkmadım. Sonra her yerden ses çıkmaya başladı. Herkes kepenklere vuruyordu, cenaze o şekilde yerden kaldırıldı. O olayı gördükten sonra Andok'ların yanına daha çok gitmeye başladım. Biz onların yanındayken asla çatışmaya girmezlerdi" ifadelerini kullanıyor.
'Büyüyünce bende Sur'da direnenler gibi olacağım'
Evlerinin yıkıldığını ama Sur'daki anılarına bir şey olmadığını ifade eden F., evine gitmek için yasağın kalkmasını bekliyor. F., "'Ne olursa olsun çıkmam, onları asla yalnız bırakmam' diyordum. Sonra bir gün bizimde evimize geldiler. Annem hamileydi, polisler babamı darp etti. Tam o sırada annemin sancısı tuttu çıkmak zorunda kaldık. Babam bana söz vermişti 'geri gideceğiz Sur'a diye. O zaman Şubat ayıydı, yerde kar vardı. Çıktığımda onlarla vedalaşamadım bile, her gün Sur kapısına gidiyorum. Onlar bizi korumak için oradaydı. Sur'a yapılan her yürüyüşte bu yaşıma rağmen vardım. Onların kurtulma ihtimali bile beni o kadar sevindiriyordu ki. Sonra hepsinin şehit düştüğünü annemden öğrendim. Her gün birisi… Anneme 'ben de onların yanına gideceğim' diyordum, o da 'yaşın küçük' diyordu. Ben de büyümeyi bekliyorum. Onları asla unutmayacağım. Şimdi mahalledeki evimiz eşyalarımızın hepsi yanmış ama onların anıları hala aynı yerde duruyordur. O anları hatırlamak için oraya yeniden girebilmek için yasağın kalkmasını bekliyorum. Oraya tekrar gideceğim ailemle birlikte o evde yine yaşayacağım" diyor.
(şa/be/gc)