'Suriyelilere vatandaşlıktan önce mülteci statüsü verilmeli'

09:10

Ruken Tuncel/JINHA

İSTANBUL - Cumhurbaşkanının, 'Suriyeli mültecilere vatandaşlık verilebileceği' ifadelerinin ardından sosyal medyada başlayan sözlü saldırılara dair değerlendirmelerde bulunan mülteci hakları üzerine çalışma yürüten uzmanlar, saldırıları ırkçılık olarak yorumlarken; Türkiye'nin Suriyelilere önce mülteci statüsü vermesi gerektiğine dikkat çekti.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 2 Temmuz'da Kilis'te Suriyeli mültecilere vatandaşlık hakkının verileceğine dönük açıklamalarının ardından aynı gün twitter'da #ÜlkemdeSuriyeliİstemiyorum başlığıyla açılan hashtag TT'de birinci sıraya oturdu. Peki, savaştan kaçan bu insanlara sınır kapılarını dahi açmak istemeyen iktidar, mülteci statüsü dahi vermezken, hatta AB ile kendi deyimleriyle "Kayseri pazarlığı" yaparken, şimdi ne oldu da ağız değiştirdi. Konuya ilişkin görüşlerine başvurduğumuz 'göç, göçmen ve mülteci hakları' üzerine çalışan uzmanların ortak fikri ise; önce entegrasyon politikalarının konuşulması daha sonra vatandaşlık hakkını gündeme getirilmesi oldu.

'İktidarı eleştireyim derken ırkçılık yapılıyor'

Hamiş Suriye Kültür Merkezi Kurucu Üyesi Antropolog Şenay Özden, toplumun iktidara ilişkin eleştirilerini mülteciler üzerinden ortaya koymasını eleştirerek, açılan Twitter etiketine karşı tepki gelmemesini de utanç olarak değerlendirdi. #ÜlkemdeSuriyeliİstemiyorum etiketini ırkçı, zenofobik bir etiket olarak ifade eden Şenay, "İnsanlar artık hükümete olan eleştirilerini mültecilerden çıkarmanın yanlış bir şey olduğunun farkına varmalılar. Yaptıklarının hükümeti eleştirmek olmadığının ırkçılık olduğunun bilincine varmalılar" dedi.

'Yaptıkları tek iş mülteci karşıtlığı'

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın mültecilerle ilgili yaptığı açıklamaya değinen Şenay, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Vatandaşlık vermenin koşullarının ne olduğunu bilmeden tartışıyoruz. Bir gün içerisinde 3 milyon insana vatandaşlık verebilecek halleri yok. Suriyeli insanlarda hepimiz gibi rasyonel insanlar. Kim onların çıkarını savunursa ona oy verirler. Vatandaşlığa geçiş sözleşmesi imzalanırken orada 'AKP'ye oy verilecek' şeklinde bir ibare yok. Bu hashtagi açan insanların son 5 senedir yaptığı tek iş mülteci karşıtlığıysa ve herhangi bir politika üretemiyorlarsa; bu sadece ırkçılıktır başka bir şey değildir. Hashtagi paylaşan sayfalara bakıyorum profil belli. Ve bu profiller zaten Kürt karşıtı, zaten Ermeni karşıtı, zaten Arap karşıtı, Arapların hepsini cihatçı olarak gören bir anlayış. Önüne kim gelirse zaten onun karşısında duracak."

'Türkiye önce Suriyelilere mülteci statüsü vermeli'

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İnsan Hakları Merkez'inden Dr. Cavidan Soykan ise; saha çalışmalarından yola çıkarak yaptığı değerlendirmede, Türkiye'de ırkçılığa varacak derecede yabancı düşmanlığı olduğunu farkında olduklarını söyledi. Kimi illerde Suriyelilere yönelik çok fazla tepki olduğunu buna ilişkin çok kez uyarıda bulunduklarını belirten Cavidan, "Biz alanda çalışan insan hakları savunucuları ve Mültecilerle Dayanışma Derneği olarak entegrasyon politikalarını savunuyoruz. Türkiye, önce Suriyelilere mülteci statüsü vermeli, hukuki sistem içinde haklarını tanımalı ve entegrasyon politikalarının devamı olarak uzun vadede vatandaşlığı hedeflemeli. Ve tüm bunların öncesi çok iyi planlanmalı. Mesela; şu an bu insanların çok ciddi bir dil sorunu var. Henüz iş yaşamına tam olarak erişim sağlanmadı. Bir kısım yönetmelikler çıkartıldı ama hala daha bir uygulamasını görmedik. Yine eğitim hayatında çok ciddi sıkıntılar var. Arapça eğitim denendi ama devam edecek mi, bilmiyoruz. Eğitim, sağlık, iş yaşamı ve kültürel adaptasyon politikalarını bir bütün olarak düşünüp; bunun bir ayağı olarak vatandaşlık düşünülmelidir" ifadelerinde bulundu.

'Saldırılar başlamadan harekete geçilmeli'

Sosyal medyadaki sözlü saldırıların sokağa yansımadan siyasi partilerin entegrasyon politikalarını tartışılmaları gerektiğini vurgulayan Cavidan, şunları söyledi: "Türkiye'de hiçbir partinin mülteci politikası yok. Buna AKP'de dahil. Ayrıca bu tür açıklamalar genellikle dış politikadaki bir takım gelişmelere bağlı olarak yapılıyor. Ben bunların biraz da kısa vadeli çıkarlar için edilen sözler olduğunu düşünüyorum. Fakat bu tehlikeli sonuçlar doğurabilir bunun farkında olmaları gerekiyor. Aynen şu an tanıklık ettiğimiz gibi... Suriyeliler ne gibi sıkıntılar yaşıyor, ne zorluklar yaşıyor bunu medya ve politikacılar hiç dile getirmedi. Topluma insan hakları hukuku ve mülteci hukukunun gereği sınırların açılması ve statü verilmesi gerektiği hiçbir zaman söylenmedi. Bunlar söylenmediği için bu şekilde ırkçı söylemler çok kolaylıkla ortaya çıkıyor. Göçmenler savaş durumlarında en kolay suçlanacak ve harcanacak kesim. Ve sağ politikanın çok kolay aracı olabiliyor. Bu dünyada da şu an böyle ilerliyor. Bu nedenle tüm siyasiler, saldırılar olmadan bir an önce harekete geçmeli ve entegrasyon politikalarını en sağlıklı şekilde tartışmalılar."

'Vatandaşlık 'biz yaptık oldu' denilecek bir konu değil'

Savaş sonrası göç ve göçmen politikaları üzerine çalışmalar yürüten Doç. Dr. Deniz Şenol Sert de konuya ilişkin şu değerlendirmede bulundu: "Türkiye, bu insanlara mültecilik statüsü dahi vermezken birden cumhurbaşkanın 'vatandaşlık veriyoruz' demesi doğru bir söylem değil. Bu söylem Twitter'da 'ülkemde Suriyeli istemiyorum' şeklinde hashtag açılmasına ve birinci sıraya oturmasına sebep olur. 'Biz yaptık oldu' denilecek bir konu değil, ciddi önem arz eden bir konu; bu nedenle geniş kapsamlı ele alınmalı. Ayrıca 2003 yılında çıkan bir vatandaşlık kanunu var. Bu kanun 5 yılını doldurmuş ailesini ve kendisini geçindirebilen, belli bir düzeyde Türkçe konuşabilen insanların vatandaşlık başvurusu yapabileceğini söylüyor. Yani geçmek isteyen olursa bu şekilde kanunda var ama ciddi sorunları olan bu insanların önceliği vatandaşlık mı, acaba? Onlara da bir sormak gerekiyor. Bu insanlar ciddi sıkıntılar yaşıyorlar önce sorunlara eğilmek gerekiyor."

(mg)