1972'den 2016'ya devlet zulmü değişmedi
09:10
JINHA
MÊRDÎN - Feyruza Özer ve ailesi bundan 44 yıl önce Siirt'in Çeme Gewr köyünde devletin göçertme politikalarıyla karşılaşırken, bugünde göç ettikleri Nusaybin'deki evinden zorla çıkarıldı. Devletin iki kere zulmüne tanıklık ettiğini söyleyen Feyruza, "44 yıl önce çadırda yaşıyorduk. Gerekirse tekrar yaşarım" diyor.
Kürdistan'da soykırım saldırılarının devreye alınmasıyla birlikte birçok aile yaşadığı yerlerden göç etmek durumunda kaldı. Devletin göçertme politikalarına karşı Kürtler ise evlerine, topraklarına yakın olan yerlere göç ederek soykırıma, imha ve asimilasyona karşı direnişe geçmiş durumda. Mardin'in Nusaybin ilçesinde ilan edilen "sokağa çıkma yasağı"nda zorla evinden çıkarılan Feyruza Özer ve ailesi şimdi Kızıltepe'de kalıyor.
Feyruza ve ailesi 1972 senesinde aynı göç ve zulmü yaşamış. Bundan 44 yıl önce koçer olan Feyruza, Siirt'in Çeme Gewr köyünde çadırlarda yaşayarak hayvancılıkla geçimlerini sağlıyordu. Devlet o yıllarda Feyruza'nın köyünü boşalttı, çadırlarını yaktı ve yaşam alanlarından kopardı. Feyruza ve ailesi, Nusaybin'e yerleşti ve 44 yıl sonra yine devletin aynı zulmünü gördü. Nusaybin'de devlet güçlerinin saldırılarıyla karşılaşan ve saldırıların artmasıyla birlikte yaşam alanlarından evlerinden ayrılmak durumunda kalan Feyruza şimdi Kızıltepe'de göçertmeye karşı direnişin içinde yer alıyor.
Feyruza, yaşadığı devlet zulmünden bahsederken ilk olarak şunu söylüyor: "44 yıl önce çadırda yaşıyorduk. Gerekirse tekrar yaşarım."
Nusaybin'de yasağın kalkmasıyla topraklarına geri döneceklerini ifade eden Feyruza, "İki kez zorla göç ettirildik, çadırlarımızı yaktılar, şimdi de evimizi yakıp yıkmışlar. Köyden çıkardıkları zaman nasıl zulüm edildiyse, şimdi aynı zulmü tekrar yaşıyoruz. Nusaybin'i yeniden inşa etmek zorundayız" dedi.
'İki kez zorla göç ettirildik'
Feyruza, kendilerine dayatılan ilk göçertmeden bahsederek, "Siirt'te bağlı Çeme Gewr köyünde yaşıyorduk, Koçer olduğumuz için çadırımızda yaşıyorduk. Bizim çadırlarımızı yaktılar, hayvancılıkla uğraşıyorduk, bizi oradan göç ettirdiler. Köyümüzden çıkardıkları zaman hayvanlarımızı satıp, Nusaybin'e yerleştik. Nusaybin'de Alika Mahallesinde kalıyorduk. Şimdi de Nusaybin'den öç ettirildik. İki kez zorla göç ettirildik, çadırlarımızı yaktılar, şimdi de evimizi yakıp yıkmışlar. Köyden çıkardıkları zaman nasıl zulüm edildiyse, şimdi aynı zulmü tekrardan yaşıyoruz. Biz Kızıltepe'de kalıyoruz üç aileyle birlikte bir evde yaşıyoruz. Buraya göç ettik. Nusaybin'deki evimizden hiçbir şeyimizi almadan geldik, şimdi hiçbir şeyimiz kalmadı. Üç ay Nusaybin'de kaldım, akşama kadar top, tank seslerinden başımızı kaldıramıyorduk. Nusaybin'de unutmayacağım kötü günler oldu" diye konuştu.
'Nusaybin bizim hududumuzdur, Türklerin değil'
Feyruza, Nusaybin'den, toprağından asla vazgeçmeyeceğini belirterek son olarak şunları söylüyor: "Üç aydır Nusaybin'den göç ettik. Üç ay boyunca Nusaybin halkı direndi. Bizim bir damla kaşık kanımız kalsa bile direnmeye devam edeceğiz. Ya öleceğiz ya da hep birlikte direneceğiz. Nusaybin evimizdir, toprağımızdır, hududumuzdur, akacak tek kanımız kalsa bile terk etmeyiz. İşimiz, yaşamımız orada, Nusaybin Türklerin değil, Türkler bizim yaşam alanlarımızdan, işimizden çıksınlar. O kadar kadın ve gençler savaştı Nusaybin için. Toprağımız olduğu sürece, memleketimize gideceğiz. Evimiz yanmış olsa bile gideceğim, çadır açıp yerleşeceğiz."
(ea-ce/dk)