'Hurşit Külter nerede çağrısı insanlığadır, ses verin'
13:14
JINHA
İSTANBUL - Cumartesi Anneleri adalet arayışlarının 588. Haftasında da bir araya gelerek 1992 yılında gözaltında kaybedilen Hasan Gülünay’ı ve Hurşit Külter’in akıbetini sordu. Cumartesi Anneleri, “Hurşit Külter'in yaşam hakkını kayıtsız şartsız korumakla görevli devlet yetkililerinden ses yok. Bir tek susmayan, Kerime Külter'in 'Bütün anneler sorsun, Hurşit Külter nerede’ çağrısı. Bu çağrı insanlığadır. Bu çağrı hepimizedir. Susmayın Kerime Külter'in sesine ses verin” dedi.
Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebi ile sürdürdükleri adalet arayışlarının 588’inci haftasında da Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi. "Failler belli kayıplar nerede" pankartı açılan eylemde kayıpların fotoğrafları ve adalet arayışlarının simgeleyen karanfil taşındı. Anneler bu hafta, 92 yılında gözaltında kaybedilen Hasan Gülünay’ı ve Hurşit Külter’i sordu. İlk olarak Sivas katliamından beri devam eden katliamlara tepki gösterilerek, Türkiye’nin katliamlar ülkesine döndüğü kaydedildi.
'Lice'nin onuruyla kimse oynayamaz'
Eylemde ilk söz alan 1995 yılında gözaltında katledilen Hasan Ocak'ın ağabeyi Ali Ocak, “Katliam sorumluları yargılanmalıdır Sivas'ın da yıldönümündeyiz, bu katliamı yapanlar ödüllendiriliyor" dedi. Adaletin hak arayışçıları sayesinde sağlanabileceğini ifade eden Ali, Hurşit Külter'in akıbetinin açıklanmasını istedi. 15 yıl önce babasını kaybettiğini söyleyen Ali, "Babam bize hak ve özgürlük mirasını bıraktı. Onun sabrıyla bu vasiyeti yerine getireceğiz" dedi. 1995 yılında gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun'un eşi Hanım Tosun ise, "Bizim çocuklarımız bu meydanda büyüdü. Ama bu ülkeyi yönetenler bunu görmedi. Biz onları bu meydan da büyüttük başkaları babasız kalmasın diye" dedi.
Hurşit Külter'in sağ alındığını ve sağ istediklerini vurgulayan Hanım, "Hangi katliamı kınayacağımız şaşırdık. Şimdi Lice'yi ateşe veriyorlar. Bunu yapmaya hakkınız yok Lice'nin onuruyla kimse oynayamaz. Lice ayakta kalmaya devam edecektir" diye konuştu.
‘Kayıplar olmasın diye mücadele ettik’
Hurşit Külter'in annesi Kerime Külter ise gönderdiği ses kaydında şunları ifade etti: " Mücadelenizi saygıyla selamlıyorum. Bilmeniz isterim ki ruhum ve canımla sizlerleyim. Oğlum hala kayıp o sadece benim çocuğum değil hepiniz çocuğudur. Hurşit’i sormadığımız kimse kalmadı, ama ondan tek bir haber alamadık. Kimsenin çocuğu kaybolmasın diye mücadele ettik. Bir gün bunu mutlaka anlayacaklar. Onurlu ve sürekli bir barış olsun istiyoruz. Oğlum Hurşit başta olmak üzere tüm kayıplar bulunsun, bir daha analar ağlamasın.”
‘Senle barikat başında olduğumu hayal ettim’
Daha sonra ise Hasan Gülünay’ın oğlu Cihan Gülünay söz alarak, “Onun yarım bıraktığı türküyü, şimdi yoldaşları söylüyor. Önder İbrahim Kaypakkaya’nın Amed zindanlarında gösterdiği direnişi izledi babam ve devleti yenilgiye uğrattı onunla gurur duyuyoruz” dedi. Cihan’ın ardından ise Hasan’ın kızı Deniz Gülünay’ın yolladığı mektup okundu. “Bu sana ilk mektubum. Seninle paylaşmak istediğimiz çok şey var. Tek hatırladığım denize götüremezdin. Sen gittikten sonra denizin anahtarını almaya gittin sanmıştım.
"En son gördüğüm günü hatırlamıyorum. Bunlar insanın canını yakıyor” diye duygularını ifade eden Deniz’in mektubu şöyle devam etti: "Senden sonra hep devrimci olmak istedim, senle barikat başında olduğumu hayal ettim. Hayal kurarken beni gördüğünü düşünmüştüm. Sana ilk aldığım karneyi veremedim. Sen bir gün gelirsin diye bekledim. Babasız kalmak savaşta komutansız kalmaya benziyor.”
‘Faillerin cezasızlık zırhıyla korunması ülkenin utancıdır’
Deniz’in mektubun ardından haftanın basın açıklamasını okuyan Hepgül Bozoğlu, 1992 yılında gözaltında kaybedilen Hasan Gülünay’ın kaybediliş hikâyesini anlatarak, “Gülünay ailesi Cumhurbaşkanı Demirel, İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu başta olmak üzere tüm mercilere başvurdu. Af Örgütü ve İnsan Hakları Derneği kampanyalar düzenledi ama Hasan Gülünay'dan haber alınamadı” diye konuştu. “Kaybedenlerden hesap sormayan yargı, eşini arayan Birsen Gülünay’ı hapse mahkûm etti. Gülünay Ailesinin ve İHD'nin yaptığı bütün başvurular sonuçsuz kaldı” diyen Hepgül, davanın hukuka aykırı bir biçimde 20 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, daha sonra davanın AİHM’e taşındığını ifade etti. “Hasan Gülünay'ın gizlenen akıbetinin 24 yıldır açığa çıkartılmamış olması, bilinen faillerinin 24 yıldır cezasızlık zırhıyla korunması bu ülkenin utancıdır” diye kaydeden Hepgül, ceza adaletinin sağlanmasını istedi.
‘Kerime Külter'in sesine ses verin’
Hukuksuzluğu normalleştiren bir siyasal anlayışın var olduğunu ifade eden Hepgül, “Bu topraklarda çatışma ve şiddetin sona ermesini, toplumsal dengelerin eşitlik ve özgürlük temelinde şekillenmesini talep eden herkesi düşmanlaştıran ve hedef alan bir siyaset geleneği var” dedi. 37 gündür Hurşit Külter’den haber alınamadığına dikkat çeken Hepgül, şöyle devam etti:
“Hurşit Külter'in yaşam hakkını kayıtsız şartsız korumakla görevli devlet yetkililerinden ses yok. Her konuda konuşan, her konuda açıklama yapan Cumhurbaşkanı susuyor. Sorularımızı cevaplamaları gereken Başbakan susuyor. İçişleri Bakanı susuyor. Genel Kurmay Başkanı susuyor. Emniyet Genel Müdürü susuyor. Şırnak Valisi, Şırnak Emniyet Müdürü, Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı susuyor. Bir tek susmayan, Kerime Külter'in ‘Oğlumu istiyorum’diyen sesi ve ‘Bütün anneler sorsun, Hurşit Külter nerede’ çağrısı. Bu çağrı insanlığadır. Bu çağrı hepimizedir. Susmayın Kerime Külter'in sesine ses verin."
(ödk-tm/sy)