'Tarihsel alanlardan koparılmak toplumsal belleğe saldırı'

09:15

Öykü Dilara Keskin/JINHA

İSTANBUL - Sur hakikatinden yola çıkarak insanların bulundukları yerlerde yaşaması gerektiğini vurgulayan YSGP Eş Sözcüsü ve Çevre Mühendisi Eylem Tuncaelli, , tarihsel alanlardan kopartılmanın toplumsal belleğe yapılmış bir saldırı olduğunu ifade etti. Sorunları çözmek için yerinden yönetmenin daha önemli olduğunu söyleyen Eylem, "Orada yıkımlar yapıldı ve yeni bir model koymak istiyorlar. Yerelin ihtiyaçlarına uymayan uygulamalarla sorunlar çözülemez. Anti-kapitalist çerçeveden bakmak lazımdır" dedi.

Doğal toplumların yok olmasıyla birlikte artan tahakküm, kadına olduğu gibi doğaya da yaşam alanı bırakmıyor. Üstelik devletli uygarlığın doğaya tahakkümü aynı zamanda tarihsel belleği de paramparça etmekten geri durmuyor. İlk devletli toplumların yaratmış olduğu tahribatları bugün sürdüren AKP hükümeti ise rant ve talan politikalarını arttırmaya devam ediyor. Yaşanan savaş ve tahripler ise yalnızca doğaya değil, toplumsal kültüre, tarihe ve belleğe de geri dönüşü olmayan zararlar veriyor.

'Ekoloji erkeğin kadına tahakkümünü ret ediyor'

Konuya ilişkin değerlendirme bulunan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (YSGP) Eş Sözcüsü ve Çevre Mühendisi olan Eylem Tuncaelli, toplumsal ekolojide hayatın tüm birleşenlerinin eşit olduğunu belirtti. Eylem, "Ekoloji dediğimiz şeyi sadece doğanın tahribatı olarak düşünmeyin. İnsanın insan üzerindeki tahakkümü yavaşça doğaya da gidiyor. Ekoloji mücadelesi benim için insanın doğaya tahakkümünü, erkeğin kadına tahakkümünü ret etmek demek" dedi. Savaşın da çok ciddi anlamda ekolojik dengeye zarar verdiğini dile getiren Eylem, "Bunu söylerken sadece nehirlerin kirlenmesinden bahsetmiyorum. Kadının yaşam alanları gibi her alandan bahsediyorum. Savaş durumlarında kadının yaşam alanları çok daha kısıtlanıyor. Yaşam ve kadın örgüsü itibariyle de bu saldırı direk kadınlara yönelik bir saldırıdır" diye konuştu.

'Mevcut iktidara tavır göstermeli'

"Savaşlar bitse insanlar yerlerine dönse de eskisi gibi bir yaşam kurmayacaklar. Çünkü artık su kirlenmiş, yeraltı yapısı zarar görmüş durumda. Göçün büyük bir nedeni savaş ama savaşın sonlanmasıyla, dönme şansları çok yok" diyen Eylem, "Oradaki insanları yurtlarından, çocukluğundan koparıyoruz. Mevcut iktidarın politikalarına karşı bir tavır geliştirilmedikçe de bu durum devam edecektir" dedi.

Sur'da yaşatılan durumun ise farklı olduğunu söyleyen Eylem, "Orada yıkımlar yapıldı ve yeni bir model koymak istiyorlar. Sur'da bir tarihi yok ettiler, orada toplum yaşamından kopartılmalar oldu ve çok ciddi bir bağ yitirilmiş durumda" şeklinde konuştu. İktidarın politikasının ekolojik dengeye karşı olduğunu söyleyen Eylem, Kürdistan'dan farklı olarak Batı'da da tahribatların olduğunu dile getirdi. Artvin'deki altın madenlerinden, Fatsa'daki kirlilikten ve Kuzey Ormanları'nı yok eden 3. Köprü'den bahseden Eylem, kentsel dönüşümlerin de bu tahribatın bir ayağı olduğunu dile getirdi.

'Sorunun çözümü yerinden yönetim'

İnsanların bulundukları yerlerde yaşaması gerektiğini vurgulayan Eylem, tarihsel alanlardan kopartılmanın toplumsal belleğe yapılmış bir saldırı olduğunu ifade etti. Sorunları çözmek için yerinden yönetmenin daha önemli olduğunu söyleyen Eylem, "Orada insanların ne istediğine ve nasıl yaşamak istediğine bakmak gerekir. Yerelin ihtiyaçlarına uymayan uygulamalarla sorunlar çözülemez. Anti-kapitalist çerçeveden bakmak lazımdır" diyerek, çözüm için yerinden yönetime vurgu yaptı.

(sy)