'Başımıza silah dayayıp ölümle tehdit ettiler'

12:18

JINHA

WAN - Tuşba ilçesine bağlı Yeşilköy Mahallesi'nde 14 Haziran günü mahallede bulunan bir eve baskın düzenleyen özel harekat polisleri, evde bulunan yurttaşları darp ederek, ölümle tehdit etti. Gülçin Sayıner, kızının kafasının tandıra koyularak ölümle tehdit edildiğini belirtirken, Hediye Sayıner de, "Benimde başıma silah dayadılar. Evde bulunan Kuran-ı Kerimi parçaladılar. Ekmek pişirmek için yaptığımız hamura bastılar" dedi.

AKP'nin Kuzey Kürdistan kentlerinde devreye koyduğu savaş konsepti beraberinde sayısızca hak ihlallerinin yaşanmasına da neden oluyor. Kürt halkına yönelik savaş hukukunu aşan insanlık dışı uygulamalar her gün yeni bir boyutuyla ortaya çıkıyor. Bunlardan biri de Gülçin Sayıner'in yaşadıkları. Van'ın Tuşba ilçesine bağlı Yeşilköy Mahallesi'nde yaşayan Gülçin'in evi 14 Haziran tarihinde özel harekat polisleri tarafından basıldı. Baskın günü sabahın erken saatlerinde helikopter sesleri nedeniyle pencereden dışarı baktığını belirten Gülçin, bu sırada evinin etrafının özel harekat polisleri tarafından sarıldığını gördüğünü ve hemen devamında evinin kapıları kırılarak baskın düzenlendiğini söyledi.

'Kızımın kafasını tandıra koyup ölümle tehdit ettiler'

Baskın sırasında özel harekat polislerinin insanlık dışı uygulamalarını anlatmaya başlayan Gülçin, "Yüzümü duvara çeviren polisler daha sonra yanımda durdular. Dışarıda kızlarımın sesleri geliyordu. Ben kımıldayamıyordum. Durduğum yerde yanımda duran polislerden biri kafama bir çubukla vuruyordu. Ağza alınmayacak hakaretler ediyorlardı. 'Bizden ne istiyorsunuz' diye sorunca 'Evinde terörist var' denilerek bir daha darp edildim" dedi. Çocuklarının ve oğlunun eşinin evde olduğunu ve ekmek pişirmek için tandırı odunlarla alevlendirdiklerini kaydeden Gülçin, "Özel hareket polisleri tarafından kızlarımın kafalarını sıcak tandırın içine koyarak onları ölümle tehdit ettiler" diye belirtti.

'Vücudumun her yerini darp ettiler'

Baskının yapıldığı gün dışarıda bahçeyi suladığını kaydeden Hüsnü Sayıner (55) ise, "Baskının yaşandığı gün özel harekat polisleri sivil bir genci de yanında getirmişlerdi. "Polisler bana o genci tanıyıp tanımadığımı sordu. Ben de tanımadığımı söyledim. Beni darp etmeye başladılar. İlk darbelerle birlikte başımın kanadığını görünce içimin geçtiğini hissettim. Daha sonra vücudumun her yerine darbeler gelmeye başladı. Yumruklar, tekmeler, ellerinde sopalarla vücudumun her yerini darp ettiler. Ağzıma koydukları silahla 'Evinde terörist besliyorsun' dediler. Benden ses çıkmayınca havaya ateş ediyorlardı" diyerek, yaşananları anlattı.

'Polisin tehdit ettiği genç savcılıkta ifadesini çekti'

Devamında darp edilerek gözaltına alındığını söyleyen Hüsnü, muayene olmak için gittiği YYÜ Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde görev yapan doktorun, "Raporu vermem için savcılıktan izin alman gerekiyor" dediğini aktardı. Üç günlük gözaltı süresinden sonra savcılığa çıkarılan Hüsnü, üzerine ifade veren sivil gencin savcılıkta ifadesini geri çekmesiyle serbest bırakıldığını söyledi.

'Kuran-ı Kerim'i parçaladılar, ekmeğe bastılar'

Baskını anlatan Hediye Sayıner (22) de, olay günü yaşananları şu sözlerle özetledi: "Komşuya uğramıştım. Polislerin 'evi tarayın' anonslarından sonra dışarı çıktım. Evin etrafını sarmışlardı. Bende eve geldim. Ellerinde silahlarla maskeli yirmiye yakın kişi vardı. İki görümcemi boduruma indirdiler. Kayın pederimi darp ettiler, evdeki herkesi aşağıya bodruma götürdüler. Sürekli 'Ermeni tohumları' diye hakaret ediyorlardı. Ağza alınmayacak şeyler söylüyorlardı. Benimde başıma silah dayadılar. Evde bulunan Kuran-ı Kerimi parçaladılar. Ekmek pişirmek için yaptığımız hamura bastılar."

(htk/dc/dk)