'Şebnem'in 90'lardan beri gelen direnişi tutsak edilmek istendi'
10:01
Öykü Dilara Keskin/JINHA
İSTANBUL - Özgür Gündem gazetesiyle dayanışma gösterdiği için tutuklanan TİHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı'yı yıllarca işkenceyi kanıtlamak için birlikte çalıştığı avukat ve Özgür Gündem gazetesi eski Eş Genel Yayın Yönetmeni Eren Keskin anlattı. Eren'in "Zor zamanların insanıdır" diye anlattığı Şebnem, 90'larda Kürdistan'daki işkenceyi, cinsel işkenceyi kanıtlamak için mücadele verdi, insan hakları mücadelesinde en önde yer aldı. Eren bu yüzden "Belki de Şebnem'in 90'lardan beri gelen direnişi tutsak edilmek istendi" dedi.
Özgür Gündem gazetesi ile dayanışmak için başlatılan "Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği" kampanyasına katılarak gazetenin bir günlük yayın yönetmenliği görevini üstlenen TİHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, yazar Ahmet Nesin ve gazeteci Erol Önderoğlu, gazetede çıkan haberleri delil gösterilerek "örgüt propagandası" iddiasıyla tutuklandı.
Tutuklanan Adli Tıp Uzmanı Şebnem, 12 Eylül işkenceleri, 90'larda savaş sürecinde tüm baskılara rağmen gerçekleri ortaya çıkarmak için mücadele veren bir kadın olarak tüm dünyada ismini duyuran bir akademisyen. Şebnem'in sayesinde birçok cinsel saldırı, işkence ve katliam kanıtlandı. Türkiye dışında da işkenceyi kanıtlayan Şebnem bunu canı pahasına yapmıştı. Şebnem, turist kılığında gittiği Bahreyn'de işkenceyle öldürüldüğü iddia edilen gencin vücudundan doku örnekleri aldı. Örnekleri Türkiye'ye getiren Şebnem, yaptığı otopside gencin işkenceyle öldürüldüğünü tespit etti.
Şebnem'i en iyi bilenlerden biri de gazetecilerdir. Yıllarca yaptığı çalışmalar, raporlar, otopsilerde ve cinsel saldırı vakalarda bilgileri sıklıkla başvurulan kaynaklardandı.
Manisalı gençler, Süleyman Yeter raporlarını hazırladı
İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve adli tıp, işkencenin saptanması ve rehabilitasyonu alanlarında, dünyaca tanınmış bir uzmandı Şebnem. İstanbul Protokolü belgesinin oluşturucularındandı. İşkencenin bir devlet politikası olarak sistematik olarak uygulandığı 90'lı yıllarda ise Şebnem, işkenceyi kanıtlayan raporlar yazdı, bu nedenle birçok baskıya maruz kaldı. Bu yüzden görevinden uzaklaştırıldı, kazandığı davalarla ise işine geri dönen Şebnem'in raporları çok önemli kanıtlar oldu. Şebnem, sendikacı Süleyman Yeter'in öldürülmesiyle, Manisalı gençlere işkence yapılması ve Umut davasıyla ilgili dosyalarda işkenceyi verdiği raporlarla kanıtladı.
Barış içinde yerini almıştı
Şebnem, işini bir görev olarak görüyordu, bu nedenle 1996'da Birleşmiş Milletler Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi adına, Bosna'daki toplu mezarlardan çıkarılan cesetlerin otopsi çalışmalarında yer aldı. Şebnem, çeşitli yıllarda işkence ve kadına yönelik cinsel şiddet çalışmalarında en aktif bir şekilde çalıştı. Şebnem'in sayesinde birçok işkence ve cinsel şiddet vakası kanıtlandı. Savaş sürecinin yoğun olduğu Kürtlere yönelik "KCK" operasyonların hız kazandığı bir dönemde 2012 yılında ise Eren Keskin, Şebnem Korur Fincancı, Emine Ayna, Ayşe Batumlu, Zübeyde Teker, Ayla Akat Ata ve Hürriyet Şener öncülüğünde 'Barış için Öcalan'a Özgürlük Platformu' kurulmuştu ve platformun çağrısı , 'Öcalan'la görüşmelerin kesildiği anın öncesine geri dönün' olmuştu.
'İnsanlara borcumuz var unutmamalı…'
Şebnem sadece doktorluk yapmadı, devletin soykırımcı politikası nedeniyle yıkılan ve yok edilmek isteyen Kürdistan'ın direniş kenti Cizre'ye gitti. Oradan döndükten sonra ise haftalık yayınları yayınlandığı Evrensel Gazetesi'ndeki köşesine şunları yazmıştı: "Bir kadının çıplak bedenini sergiledikleri yoldan geçiyoruz, hani Cizre olmadığını iddia ettikleri, yol aynı, kapı aynı, yattığı toprağın renginde belli belirsiz bir koyuluk, kan izi mi? Çırıl çıplak kaldık orada, öylece... Cep telefonundan Mehmet Tunç'un cenazesinin fotoğrafını gösteriyor oğullarından biri. Cep telefonunda babasının yanmış cenazesinin fotoğrafı ile dolaşmak nasıl bir duygu, bilir misiniz? Siz babanızı özleyince onun yanmış yüzüne bakabilir miydiniz..? Bizim bu hayatları viraneye çevrilmiş insanlara borcumuz var, unutmamalı. Doksanların vahşetini birer birer akladıkları günlerde zor ama, ille de adalet!"
'Doğru haber hakkı almak için buradayım…'
Ve Şebnem'in tutuklama gerekçesi sayılan "Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği" kampanyası 27'nci gününde dayanışma amacıyla yerini almıştı. O gün ise şu cümleleri kullanıyor Şebnem, "Saldırıların karşısında durabilmenin en etkili yolu dayanışmak ve bir arada durmaktır. Kürt gazetecilerinin kimi zaman bodrumlarda yakıldığına, bazen de bölge de haber yapmaya çalışırken yaralandıklarına şahit olduğumuz, son olarak da yaralı halde alınıp cezaevine konuldukları bir süreçten geçiyoruz" diye belirtmişti. Şebnem sözlerine şu şekilde devam etmişti: "Saldırının karşısında olmanın bir yolunun da özellikle de Kürtlerin sesi olmaya gayret eden Özgür Gündem'in yanında durabilmek. Bizim doğru haber alma hakkımızı savunduklarını ifade etmek için buradayım."
'Şebnem zor zamanların insanıdır'
Şebnem'le beraber 90'lı yıllarda yaşayan ve omuz omuza çalışan avukat Eren Keskin ise Şebnem'i anlatıyor: "Şebnem hayatımda tanıdığım en güçlü kadınlardan biri. Zor zamanların insanı ve insan hakları mücadelesinde başarının ilk şartının da bu olduğunu düşünüyorum. Şebnem işkencenin belgelenmesinin zor olduğu dönemlerde, doktorların, adli tıp hekimlerin tehdit altında olduğu dönemlerde işkenceyi ilk ve net şekilde belgeleyen hekimlerin en önünde gelenlerinden olarak tanıyorum."
'İşkenceye karşı mücadelede en öndeydi'
Kadına yönelik cinsel şiddetin ortaya çıkarılması konusunda da Şebnem'in önemli bir yeri olduğunu ifade eden Eren, "Biz çok uzun yıllardır birlikte çalışmalarda bulunduk. Şiddetin belgelenmesi zor, fiziksel raporu belli süre içinde almak zorundasınız, ama psikolojik raporu alabiliyordunuz. Şebnem Çapa Adli Tıp Anabilim Dalının bir zamanlar başkanıydı. Adli tıp dalında kadınları ve transları hep onların merkezlerine sevk ederdik ve bu cinsel işkencenin belgelenmesinde bugüne kadar çok önemli raporlar yazdılar" diye anlattı. İstanbul Protokolü'nün hazırlanmasında Şebnem'in en başta yer aldığını kaydeden Eren, "İşkenceye karşı mücadelede en önde gelenlerden Şebnem'di. Çok değerli çalışmaları olan biridir" dedi.
Şebnem'in Kürdistan'da devam eden savaşa karşı da mücadele eden biri olduğunu dile getiren Eren, "Unvanının tehlikeye düşmesini düşünmezdi. Biz 'Barış İçin Öcalan'a Özgürlük Girişimi'ni başlattığımızda yine zor bir dönemden geçiyorduk birçok insan bu çalışmaya katılmak istemedi ama Şebnem bu çalışmaya da katılmıştı" diye anlattı.
'Şebnem değerlere sahip çıktı'
Şebnem'in birçok işkence olayının otopsilerle ilgili işkencenin belgelenmesinde uluslararası görev almış bir insan olduğunu ifade eden Eren, "Bu coğrafyanın bir değeridir. Onu hapse koymak anlaşılır bir şey değildir" diye kaydetti. Gazetenin 3 yıl boyunca genel yayın yönetmeliğini yaptığını ifade eden Eren, "Şebnem bir gün de olsa bu gazetenin yayın yönetmeni oldu. Bu gazete değerlerin gazetesidir. Bu gazete Musa Anter'in, Ferhat Tepe'nin, Hüseyin Deniz'in, Hafız Akdemir'in, Gurbetelli Ersöz'ün gazetesidir. Haber alma hakkının yasaklandığı bir coğrafyadan haber veren tek gazetedir. Bizim için çok değerlidir. Yayın politikasını beğenmeyebilirler, ama ölümler pahasına insan hakları ihlallerini duyurur. Bu gazeteye sahip çıkmakta demokrat ve insan haklarının görevi olur Şebnem'de bunu yaptı" dedi.
Şebnem'in cümleleri ve anlatımlarla mücadelenin içinde nasıl bir rol oynadığının görüldüğünü dile getiren Eren, "Belki de Şebnem'in 90'lardan beri gelen direnişi tutsak edilmek istendi. Ama Şebnem'in inancı direnişi, parmaklıklar sığmayacak kadar büyük. Onun sesi daha da büyük bir dayanışma yarattı" diye konuştu.
(gc)