'Onlar olmasaydı yasaklı bölgelerden haber alamazdık'
09:02
Beritan Canözer/JINHA
AMED - Gazetecilere yönelik baskı ve tutuklamaların Kürdistan'da yaşananlardan bağımsız olmadığına dikkat çeken kadın gazeteciler, "Onlar olmasaydı yasaklı bölgelerden haber alamazdık. Meslektaşlarımızın özgürlüğü hepimizin özgürlüğüdür" dedi.
İktidarın başta Kürdistan'da haber takibi yapan gazetecilere yönelik baskı ve susturma politikalarına karşı, gazetecilik meslek örgütleri ve gazeteciler kampanyalarla dayanışmalarını güçlendiriyor. Hala 12'si DİHA olmak üzere cezaevlerinde 42 gazeteci bulunuyor. Daha önce Türkiye metropollerinden gelen gazetecilerin başlattığı "Haber Nöbeti" sonrası Diyarbakır'da da Özgür Gazeteciler Cemiyeti tarafından "Tanıklık Günleri" başlatıldı. Bu kapsamda her Perşembe Diyarbakır Adliyesi önünde tutuklu gazeteciler için tanıklık yapılıyor.
'Onlar olmasa yasaklı bölgelerden haber alamazdık'
Baskılara ilişkin değerlendirmede bulunan İMC TV muhabiri Engihan Gülmez, bu baskıların yaşanan siyasal süreçten ayrı ele alınamayacağını söyledi. Engihan gazetecilerin halkın doğru bilgiye ulaşması için çabaladığını ifade ederek, özgür basın çalışanlarının gazeteciliği olması gerektiği gibi yaptığını söyledi. Gazetecilerin tutuklu olmasını değerlendiren Engihan, "Bir gazetecinin tutuklu olması demek gerçeklerin karanlıkta kalması demektir. 12 arkadaşımız halka gerçekleri göstermek için gösterdikleri çabadan kaynaklı bugün cezaevindeler. Devletin kuklası olmadıkları için tutsaklar. Devlet onlara 'siz benim istediklerimi yapmazsanız böyle olacaksınız' diyor ama buna rağmen meslektaşlarımız haber yapmaktan vazgeçmediler. Açıkçası ben kendi adıma şunu söyleyebilirim, ben birçok şeye onların sayesinde tanık oldum ve onların sayesinde öğrendim. Onlar olmasaydı yasaklı bölgelerden nasıl haberdar olabilirdik bilmiyorum açıkçası. Bu nedenle onların özgürlüğü hepimizin özgürlüğüdür aslında" diye belirtti.
'İktidarların hedefi basını ortadan kaldırmak'
Ülkede sadece gazeteciler değil gerçeklerin peşinde olan ve demokrasi isteyen tüm kesimlerin baskı altında olduğunu ifade eden Van TV muhabiri Hülya Emeç de "Bir savaş süreci yaşanıyor ve siviller katlediliyor. Gazetecilerin de asıl görevi yaşananları doğrularıyla kamuoyuna ulaştırmaktır. Katledilen sivillerin haberini yapan gazeteciler de kimi zaman o sivillerle beraber katlediliyor. Ülkede bir kaos durumu söz konusu ve bu kaosun yarattığı vahşet olaylarını halka, dünyaya ulaştırmak isteyenler engelleniyor. Tüm ülkelerde olduğu gibi bu ülkede de iktidarların en büyük hedefi basını ortadan kaldırmak. Daha doğrusu basını kendi güdümüne almaktır. Özellikle bölgede çalışan gazeteciler üzerinde çok fazla baskı var çünkü burada çok fazla hak ihlali yaşanıyor" sözlerine yer verdi.
'Gazeteciler olmasa yaşananlardan haberdar olmayacaktık'
Gazeteciler üzerindeki baskının yeni olmadığına dikkat çeken Özgür Gün TV muhabiri Diren Yurtsever, buna karşı mücadele etmenin gerektiğini dile getirdi. Diren "Ülkede yaşanan şiddet ortamı her kesimi etkiliyor. Özellikle çocuklar ve kadınlar bu durumdan fazlasıyla zarar görüyor. Nusaybin, Cizre, Sur ve Gever'de çok sayıda sivil yaşamını yitirdi. Gazeteciler de bu yaşananları takip etmek için orada bulunuyorlardı. Eğer gazeteciler orada olmasaydı orada ne olup bittiğinden haber alamayacaktık. Onca insan öldü ve biz ölüm sebeplerini, nasıl öldüklerini bilemeyecektik ki tutuklanan tüm gazeteciler de yaptıkları haberlerden yargılanıyorlar. Yaptıkları haberler tutuklanma gerekçesi olarak gösteriliyor" sözlerini ifade etti.
Gazeteciler üzerindeki baskının süreçten bağımsız ele alınamayacağına dikkat çeken Diren, "Gazetecilere dönük saldırılar ve baskılar yaşanan hak ihlallerinin, yaşanan katliamların gün yüzüne çıkmasını engellemekten kaynaklandığını belirtebiliriz. Biz bu tutuklama ve baskıları kınıyoruz, arkadaşlarımızın bir an önce serbest bırakılmasını istiyoruz. Buradan da Türkiye ve Kürdistan'daki tüm gazetecilere dayanışma çağrısında bulunuyoruz" dedi.
(mm/gc)