Koçerler yüzlerini yüksek dağların doruklarına çevirdi
09:01
Nurcan Yalçın-Mizgin Tabu/JINHA
SÊRT - Doğayla bütünleşen bir yaşamın parçası haline gelen Koçerler, devletin giderek artan baskısına karşı kültürlerini sürdürmekte kararlı. Siirt'in Eğlence (Çemê Pirê) köyünde yaşayan Koçerler, devletin yaylalara yasak getirmesine tepki göstererek, "Ne olursa olsun yaylalarımız terk etmeyeceğiz" diyor.
Kürtlerin yüzyıllara dayanan Koçerlik kültürü aynı zamanda doğayla içi içe yaşamanın da adı. Yazın yaylalarda kışın ise meralarda şehirlerin gürültüsünden ve sosyal yaşamın stresinden uzak komünal bir yaşam tarzıdır aynı zamanda Koçerlik. Son 40 yıldır devletin her türlü baskı ve yasaklamalarına rağmen büyük bir ısrarla sürdürülmek isteniyor. Koçer denilince akla ilk gelen yerlerden biri olan Siirt'te ise binlerce Koçer, yaylalarının yasaklanmasına tepki gösteriyor. Siirt'e bağlı Botan çayı kıyısında bulunan Eğlence (Çemê Pirê) köyünde yaşayan Koçerler, yüzyıllardan beri yaptıkları ve tek geçim kaynakları olan ve yüzyıllardan gelen Koçerliği sürdürmekte kararlı.
'Yüzyıllardır Koçerlik yapan bir aileyiz'
Koçer bir ailede doğan 35 yaşındaki Fatma Aksoy, "Yüzyıllardır Koçerlik yapan bir aileyiz biz. Çok zor bir yaşantımız var ancak biz alıştığımız için çok severek yapıyoruz. Gün boyu hiç durmuyoruz. Çadırlarda çocuklarımıza bakıyoruz, yemekleri ateşte pişiriyoruz, çamaşırları bulaşıkları elde yıkıyoruz. Koyunlarımızın yanına çobanlığa gidiyoruz aynı zamanda. Bu mevsimde süt sağamıyoruz fazla ancak yaz aylarında her gün iki kere beriye (Süt sağmaya) gidiyoruz. Sütleri bidonlara koyup omuzlayarak çadırlara getiriyoruz. O sütü peynir yada kaynatıp yoğurt yapıyoruz. Yaptığımız her iş bizim için eğlence gibi geliyor. Bizler Koçer olduğumuz için ancak Koçerlik yaparak yaşamımızı sürdürebiliriz" diye belirtti.
'Bizler doğanın bir parçasıyız'
"Koçerlik, doğayla iç içe yaşamaktır" diyen 50 yaşındaki Besê Aksoy ise, "Bu sene çok kar yağdı ve çadırlarımız kar altında kaldı. Büyük zorluk çektik. Yaz aylarının gelmesiyle yaylalara doğru yolculuğumuz başlıyor. Biz yazın Van'ın Faraşin yaylalarına gidiyoruz. Hayvan sürülerimizle birlikte yürüyerek gidiyoruz bazen bir ay sürüyor yolculuğumuz. Yaylalara vardığımızda çok mutlu oluyoruz. Sanki evimize gitmiş gibi oluyoruz. Yaz aylarının sıcaklığından uzak bir hayatımız var. Yaylalar çok serin ve havası çok güzel. Alıştığımız için buralarda kalamıyoruz. Bu yıl yaylaların yasaklandığı söyleniyor. Biz ne yaparız eğer öyle bir durum varsa. Ne olursa olsun biz gideceğiz. Devlet 40 yıldır bizi mağdur ediyor. Doğamızdan ve kültürümüzden koparmak istiyor ancak bizler bu doğanın birer parçalarıyız. Böyle doğduk, böyle büyüdük ve böyle yaşamak istiyoruz. Başka şekil mutlu olamıyoruz" ifadelerinde bulundu.
'Devlet Koçerliği yasaklamaya çalışıyor'
Bir diğer Koçer kadını olan Halime Baykara da, hayatları boyunca Koçerlik dışında hiçbir iş yapmadıklarını söyleyerek şunları belirtti: "Bizim dedelerimiz, anne ve babalarımız Koçerlerdi. Bizlerde Koçeriz ve Koçerlik yapmaya da devam edeceğiz. Bizimde çocuklarımız yaylalarda doğdu. Devlet yıllardır bizlere Koçerliği yasaklamaya çalışıyor ve bunun içinde elinden geleni yapıyor. Biz kışın kendi memleketimiz olan Siirt'te bağlı Çemê Pira'da kalıyoruz. Koyunlarımız için kışın burası daha sıcak olduğu için burada kalıyoruz. Koyunlar kışın doğuruyor, yazın gelmesiyle de kuzular büyümeye başlıyor. Havalar sıcak olduğunda hayvanlar çok etkileniyorlar bizlerde bu nedenle serin dağların yaylalarına çıkıp koyunlarımızı otlatıyoruz. 5 ay boyunca yaylalarda kalıp tekrar meralarımız dönüyoruz. Eğer yaylalara çıkamasak Koçerlik yapamayız çünkü koyunlarımız sıcaklarda ölüyor."
(mg)