Kürdistan'da bağbozumu devam ediyor
09:32
Beritan Canözer - Şehriban Aslan / JINHA
AMED - Her yıl ailece toplanarak Kırklar Dağı'nın yamacına 10 gün boyunca kurdukları pekmez stillerinin altını yakarak bağdan topladıkları üzümleri pekmez, sucuk ve pestil yapan kadınlar, "Bizim köy evlerinde odun sobalarının önünde mum ışığında pestil ve cevizli sucukları yerken dinlediğimiz Kürt masalları hala aklımızda. Çocuklarımız da bizim gibi büyüsünler istiyoruz" diyor.
Sonbaharın gelmesiyle beraber birçok yerde başlayan bağ bozumu için Kürdistan'ın birçok kentinde olduğu gibi Diyarbakır'da da aileler bir araya gelerek pekmez stillerinin altını yakmaya devam ediyor. İlk aşama olarak bağlardan küfelere doldurularak hazırlanan üzümler daha sonra isteğe göre üzümün kalitesine göre ayrılarak şarap, pekmez, pestil ve kesme için ayrılırken çoğu bölgede bu pekmezden gelenek ve kültür haline gelen kış mevsiminin vazgeçilmez yiyecekleri olan cevizli, bademli sucuklar ve pestiller doğayla iç içe olan halkın vazgeçilmezleri arasında yer alıyor.
Diyarbakır'ın en eski yerleşim yerlerinden Mardinkapı sakinlerinin yıllık ritüellerinden bağ bozumuna misafir olduk. Şire haline getirilen üzümü kazanlarda kaynattıktan sonra bez üzerine dökerek Kırkalar Dağı'nın yamacında güneşe seren Fahriye Mehmetoğlu, elde ettikleri pestilleri bir yandan katlarken, bir yandan da stranlar eşliğinde ezdikleri şireleri kazanlarda kaynatarak pekmez haline getiriyor.
'Kış aylarının vazgeçilmezi olmuş'
Üzüm bağında topladıkları üzümleri ezerek şire haline getirdiklerini ve o şireyi 10 gün boyunca Kırklar Dağı'na kurdukları kazanlarda kaynattıklarını söyleyen Fahriye, yaptıkları tüm emeklerin geçmişten gelen bir kültür olduğunu belirtti. Fahriye, pestil işinin zahmetli olduğunu ancak her şeye rağmen pestil yapmaktan keyif aldığını dile getirerek, "62 yaşındayım ama hala pestil ve sucuk yapıyorum. Üzümü ayaklarımla eziyorum, şiresini saatlerce ateşte kaynatıyorum ama hiç gözüme gelmiyor. Yıllardır bunu yapıyoruz. Köylerde yapmak daha güzel oluyordu artık gelenek haline gelmişti. Bütün köy aynı vakitte yapardık. Şehre taşınınca gelenek de bozuldu. Daha erken yapmaya başlamamız gerekiyordu ama bu son süreçten dolayı geç başladık. Sadece kendimize yapmıyoruz, tüm akrabalarımız için yapıyoruz. Yaptıklarımızı da kendimiz yiyoruz, hiç satmıyoruz. Kış gelince sobanın etrafında oturuyoruz çocuklarımızla beraber yiyoruz. Kış aylarının en güzel yanı budur, bizim için vazgeçilmez olmuş. Bitince çocuklar çok üzülüyor, bitti diye kızıyorlar. Keşke herkes bu kültürü yaşatmak için uğraşsa" dedi.
'Emek ve sabır istiyor'
Cevizli sucuk ve pestil yapımını anlatan Ebru Mehmetoğlu ise, bunun büyük bir emek ve sabır istediğini söyledi. Ebru, her yıl sonbahar ayının başlaması ile beraber üzümleri toplamaya başladıklarını ve pestil yapımını şöyle anlattı: "Üzümleri topladıktan sonra ayaklarımız ile eziyoruz, ezdikten sonra üzümün şiresi oluşuyor. Sonra o şireyi süzüp, büyük kazanlarda kaynatıyoruz. Şireyi 2 saat kaynattıktan sonra un ilave edip sucuk ve pestil için hazırlıyoruz. Kazanın dibinin asla tutması gerekiyor. Bunun için de ayrı bir uğraş veriyoruz. Sonra bu katılaştıktan sonra sıcak haliyle bezlerin üzerine döküp, bezin her yerine dağıtıyoruz. Bu bezleri güneşin gördüğü yerlere asarak güneşte kurumasını bekliyoruz. Bu günler sürebiliyor. Sucuk için de önce cevizleri kırıp içlerini tek tek ayırıyoruz. Ayırdığımız ceviz içlerini hazırladığımız uzun iplere geçiriyoruz. Bu cevizleri sonra kaynatılan şirenin içine bandırıp çıkardıktan sonra güneş gören yerlere asıyoruz. Eğer kazanın dibinde kalan şire kalırsa onu da kesme yapıyoruz."
'Tüm emek kadına ait'
Ebru, insanların rahata alıştığını ve doğadan uzak kaldığını belirterek, "Önder Apo hep kültürünüzden, dilinizden, tarihinizden uzak kalmayın der. Bu da bizim kültürümüzdür ve kültürümüzü yaşatmamız gerekiyor. Tepemizde yüksek binalar var ve biz bu binaların gölgesinde kültürümüzü yaşatıyoruz. Bundan daha güzel ne olabilir ki. Köyümüzden göç ettirdiler, belki kültürümüzü tarihimizi unuturuz sandılar ama biz kültürümüze de, tarihimize de daha çok bağlandık. Bizim köy evlerinde odun sobalarının önünde mum ışığında pestil ve cevizli sucukları yerken dinlediğimiz Kürt masalları hala aklımızda. Çocuklarımız da bizim gibi büyüsünler istiyoruz. Evet, zahmetli bir iş ama sabırla yapıldığı zaman emeğine değiyor. Hem tadı güzel, hem yanında yapılan sohbetler güzel. Bunu özellikle de kadınlar yapıyor. Erkekler sadece üzümü ezerken yardım ediyor. Geriye kalan tüm emek kadına ait oluyor. Bu da ayrı bir değer katıyor" diye konuştu.
(be/dc/zd)