Trans Yaz Buluşması sona erdi
18:03
JINHA
İZMİR – Türkiye’nin birçok kentinden trans kadınların buluşmasıyla gerçekleştirilen 8 günlük kamp panel, program ve atölye çalışmalarıyla sona erdi. LGBTİ’lerin yaşadığı hak ihlallerine ilişkin tartışmaların gerçekleştirildiği kampta, trans kadınların buna karşı nasıl mücadele etmesi gerektiği konusu üzerinde duruldu.
İstanbul, Mersin, Ankara ve İzmir’den bir araya gelen trans kadınlar İzmir’de bulunan Afacan Gençlik Evi’nde 15-23 Eylül tarihleri arasında 8 gün süren bir kamp gerçekleştirildi. Çeşitli etkinliklerin yapıldığı kampta trans hareketin sorunları, devlet-çete işbirliği, çalışma alanlarının sahiplenilmesi ve kurumsal bir lobi kurulmasının önemi üzerine atölyeler gerçekleştirildi. Dolu dolu programıyla 8 gün boyunca yaşanan hak ihlallerine ilişkin tartışma gerçekleştirilen buluşmanın son günü ise bir panelle sona erdi. İstanbul LGBTİ’den Kıvılcım Arat’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen atölyede trans hareketin dünü ve bugünü tartışılırken muhafazakârlaşma karşıtı mücadelenin hareket için önemi üzerine tartışıldı.
‘Artık ileriye evrilmeliyiz’
İktidarın muhafazakâr, gerici politikalarının ezilen kesimler içinde de bilinçsizce hayat bulduğunu belirten Ebru Kırancı, “Sorun sadece devletin politikaları değil, sorun muhafazakârlaşmayı, genel ahlakı ve gericiliği tekrar tekrar üreten anlayışın kendi içimizde de hayat bulmasıdır. Trans hareket uzun bir yol katetti, kendi içimizde geylerle bile mücadele ettik. Artık ileriye evrilmeliyiz” dedi.
‘Na-trans kadınları da, feministleri de özgürleştirmeliyiz’
Transların polise, devlete ve aileye karşı direnmeyi çok iyi bildiğinden bahseden Pembe Hayat’tan Ganimet ise “Tam da kurtulmamız gereken ahlak, namus ve din kavramları hareketin ilk dönemlerindeki boyutuna geri döndü. Translara tekrardan ahlak bekçiliği yaptırılmak isteniyor. Pembe Hayat olarak gey lobisinin karşısında durduk ve o yapılanmaların karşısında yeni şeyler ürettik. Bu BByapılanmalara karşı yeni şeyler üretirken Ortadoğu ülkesi olduğumuzu unutmamalıyız ki trans feminist hareketin yok olmasına dur diyebilelim. Biz na-trans kadınları da, feministleri de özgürleştirmeliyiz” diye konuştu.
Devlet-çete işbirliği, hareketin kurumsallaşması ve birlikte mücadele etmenin önemi üzerine yapılan tartışmalardan sonra atölye sona erdi.
Türkiye’de insan hakları ve trans’lara parçalı bir bakış
Panelin ardından ise isan hakları aktivisti ve belgesel film yapımcısı Maria Binder’in son filmi Trans But’un gösterimi ise kamp programı çerçevesinde gerçekleştirildi. Nefret saldırılarında katledilen trans kadınlarında filmde yer alması izleyicilere duygusal anlar yaşatırken gençlik evi çalışanları da filmi büyük bir beğeni ile izledi.
Trans But
Filmde, “Bir cinayet işlendiğinde, geriye ne kalır? Trans hayatı nelerden ibarettir? Günlük nefret ve şiddetle nasıl baş edilir” gibi soruların peşine düşerek direniş ve hayatta kalma içgüdüsünü takip eden Binder, dışlanmışları derliyor; Nazım Hikmet, Foucault, Benjamin ve Zeki Müren’in sözlerinden esinlenerek trans hayatların parçalarını toplayan filmin kurgusu izleyicileri bir transın hayata karşı duygularını ekranlara taşıyor.
(zd)