Ebru'nun üniversite hayali gerçekleşti, adalet özlemi sürüyor
09:07
JINHA
İSTANBUL - Ebru Kırancı'nın öz yaşam öyküsü hayallerinin ve özlemler peşinde bir kadının hikayesi. En büyük keşkesi "Adalet ve üniversiteyi gitmek" olan Ebru yıllar sonra Şişli Meslek Yüksekokulu'nda Adalet bölümünü kazandı. İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği'nin kurucusu, 25 yıllık insan hakları aktivisti Dersimli Ebru'nun herkes için adalet özlem ise hala uzak bir umut.
Dersim'den sürgün edilerek Zonguldak'a yerleşmiş, oradan da Almanya 'ya göç etmiş bir ailenin 3 çocuğundan biri olan Ebru Kırancı. İlk olarak 34 sene önce üniversite sınavına girdi ve kazanamadı. Şimdi tekrar üniversite sınavına girdi ve 15 gün kadar kısa bir sürede hazırlanan Ebru, İstanbul Şişli Meslek Yüksekokulu'nda Adalet bölümünü kazandı. Üniversite sınavına girme hikayesini ve neden Adalet bölümünü tercih ettiğini anlatan Ebru, geçmişten bu yana yaşadıkları sıkıntıların bu kararda tetikleyici olduğunun altını çizdi.
'Sabır taşı derler ya, olsaydı o taş çatlardı'
Yıllar önce cinsiyet kimliğinden dolayı memleketini terk etmek zorunda kalan Ebru, "Oradaki işimi bıraktım, ailemi bıraktım. Otobüse atlayıp çektim geldim, kimseyi tanımıyordum İstanbul'da. Geldiğim süreçten bu güne de birçok şey yaşadım. Belki sabır taşı derler ya, olsaydı o taş çatlardı işte" dedi. 2004 senesinde gözaltında taciz ve tecavüze uğrayan kadınların hikayelerini çekmek için İstanbul'a gelen Maria Binder ile tanıştığını ve o dönemde E-5'te seks işçiliği yaptığını söyleyen Ebru, "18 sene seks işçiliği yaptım. Sonra kız arkadaşım Maria bizimle gelip çekimler yaptı. Daha sonra bunu projelendirdi ve belgesel film yapmıştı. Maria, 'Burada çok ölüm var Ebru, çıkma bir daha. Çok kötü burası' dedi. Ben de aklımı başıma topladım ve bir daha çıkmamaya başladım. Başka alternatifler aramaya başladım" diye konuştu.
'Sanki hayvan ölüsü gibi bizim arkadaşı kaldırdılar'
Çektiği sıkıntıların ve bedellerin bu kararda etkili olduğunu vurgulayan Ebru, yaşadığı zorlukları şu sözlerle dile getirdi: "Yanımda otobanda arkadaşlarım ölmüştü. Bir gün beraber kuaförden çıktığım arkadaşlarım, bir gün bir tanesi gelmiyordu diğer gün bir tanesi gelmiyordu. Bir gün telefon geliyordu 'bilmem ne karakolundayız arkadaşınız başından kurşunlanmış'. Gidiyorduk bize fotoğrafını gösteriyorlardı. Akşam yanımızda olan arkadaşımız sabahleyin yolun kenarında bulunmuş, ölmek üzere. Tüm bunlar beni tetikledi. Bir kaç defa yaşadım bunu; bir ses duyarsın otobanda, araba çarptı zannedersin birbirine. Ama o araba benim arkadaşıma çarpmıştı. Arkadaşımın peruğu bir yana fırlamış. Gittim bakamıyorum o görüntülere zaten hiç. Bir keresinde yine otobüs durağında duruyorduk. Gece saat 01.00 sıralarında trans bir arkadaş geldi. Bir sigara istedi bizden, aldı. Karşıya geçmeye kalktı. Bir gürültü patırtı oldu. Araba çarptı zannettik yine. Bir baktık ki gerçekten araba çarpmış ve ölmüş. Çok sinirlendiğim nokta şu oldu. Polis geldi ve trafiği hemen açtı. Ben itiraz ettim. Niye hemen trafiği açıyorsunuz önce bir savcı gelsin, olay yeri inceleme gelsin neyin nesidir dedim. 'Yok bir şey trafik riske girmesin' dediler. Sanki hayvan ölüsü gibi bizim arkadaşı kaldırdılar oradan, trafiği açmak için."
'O bakışlar, o dürtmeler, o alaycı tebessümler...'
Bütün bu yaşadıklarının içinde kaldığını dile getiren Ebru, çok transfobik söylemlere ve ayrımcılığa uğradığını söyledi. Sınava girmeyi istediğini ancak motivasyona ihtiyacı olduğunu belirten Ebru, "O zaman sevgilim olan, yönetmen Maria Binder, aynı zamanda Trans X dokümanter belgeselinin yapımcısı olan arkadaşım 'Bu sefer dene Ebru tekrar istersen' dedi. Motive etti beni. İçimdekini de depreştirdi. 15 gün gibi az bir sürede çalıştım ve kazandım" dedi. Neden adalet sorusunu açıklayan Ebru, "Neden adalet? Çünkü hala uğraşıyorum transfobiyle. 54 yaşındayım ve hala ayrımcılığa maruz kalıyorum. Ve ölünceye kadar da bununla uğraşacağım. Maalesef Türkiye'de hatta Dünya'da trans olmak böyle bir şey. O bakışlar, o dürtmeler, o alaycı tebessümler... İnsanı çileden çıkarıyor. Dün kayıt olmaya gittim. Hepsi kırıldılar, büküldüler. Hoş geldiniz efendim, hoş geldiniz diye. Kibarlardı. Ama ben bu durumda şunu görüyorum. Beni gördükleri için değil, bu güne kadar olan LGBTİ hareketinin trans hareketinin görsel medyaya yansımasından da etkilenebiliyor insanlar. Bizlerin örgütlü olduğunu hissedebiliyorlar" diye konuştu.
'Kürdistan'da gözaltında kaybolan insanlar var'
Adalet bölümünü kazanan, daha sonradan DGS ile Hukuk Fakültesi'ne geçmeyi düşünen Ebru sadece trans davalarına bakmayacağını söyleyerek, "Tüm davalara bakarım. Sadece transların olduğu davalara bakmam. Zaten bizim davalar belli; madde 122 ayrımcılık davası ve birkaç tane daha var. Kürdistan'da gözaltında kaybolan insanlar var. Onların davasına da bakarım" cümlelerine yer verdi. Üniversiteye kayıt yaptırmaya gittiğinde yaşadıklarını anlatan Ebru, "Biz toplumdakilere heteroseksüel diyoruz ve ön yargılıyız. Ama onlarda bize karşı çok ön yargılılar çok iyi biliyorum. Bu gün kayıttayken bir anne geldi oğlunu kaydetmek için. Ve çıkışta benimle sohbete başladı. Kadın hiç benim cinsiyet kimliğim sorgulamadı. Kendine demokratım yurtseverim diyen siyasi partiler kendilerini sorgulasınlar. Ben trans aday gösteremem benim tabanım buna hazır değil diyenlere pardon biz halk çocuklarıyız" dedi.
'Cinsiyet kimliğimden dolayı sorgulamadı'
Seneler önce HADEP döneminde Ankara'ya kadın yürüyüşüne gittiği zaman Kürdistan'dan gelen bir annenin boynundaki sarı kırmızı yeşil flamayı çıkarıp kendisine hediye verdiğini söyleyen Ebru, "Ben onu hala saklarım. O kadın hiç beni cinsiyet kimliğimden dolayı sorgulamadı. O yüzden artık partilerin ellerini taşın altına koyup göğüslemeleri lazım. Mecliste dönme bir trans kadın çıkıp Erdoğan'a 'sen ne diyorsun ayol katil' dediği zaman Erdoğan'ın karizması ne olur. Partiye zarar gelmez tam tersine partiye sempati gelir. Bu toplum bu şekilde değişir. Biz LGBTİ'leri, transları seviyoruz diyenler var. Bunlar boş laflar. O zaman koy elini taşın altına da göğüsle benimle beraber mücadeleyi" diye konuştu.
(sö/dc/fk)