Ebru Yiğit: Yangında yaşamını yitiren çocukların katili devlettir

09:27

ANKARA - Aladağ’da yaşanan yurt katliamından sonra Eğitim Sen’in yıllarca dile getirdiği cemaat ve tarikat yurtlarının riskleri bugünde bir kez daha gözler önüne serildi. Katliamın göz göre göre yaşandığını kaydeden Eğitim Sen Kadın Sekreteri Ebru Yiğit, devletin 15 Temmuz öncesi ‘Gülen’ bugün ise ‘Süleyman’ cemaati ile işbirliği yaptığına dikkat çekti. Tarikat yurtlarının vergiden muaf ve denetimsiz olduğunu vurgulayan Ebru, katliamda yaşamını yitiren çocukların ‘katilinin’ devlet olduğunu vurguladı.

Adana Aladağ’da yaşanan yurt katliamında 11 kız çocuğu ile birlikte bir yurt çalışanı yaşamını yitirdi.
‘Süleymancılar’ isminde bir tarikata ait olan yurtta geçmişteki örneklerde olduğu gibi kontrolsüz ve denetimsiz bir şekilde öğrenciler kalıyordu. Yurtta aynı zamanda çocuklara kuran kursu eğitimi verilirken yaşamını yitirenlerin arasında orada kalmaması gereken 4 yaşında bir çocuk da bulunuyor.
Eğitimin dinselleştirilmesi ve ticarileşmesine karşı çıkarak mücadele eden Eğitim Sen, denetimsiz olan cemaat ve tarikat yurtların risklerini defalarca dile getirmişti. Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Eğitim Sen Kadın Sekreteri Ebru Yiğit, yurt katliamında asıl sorumlunun devlet ve MEB olduğunu kaydetti.

‘Katliam göz göre göre yaşandı’

Ebru, öncelikle Aladağ’da yaşamını yitirenlerin yakınlarına baş sağlığı dileyerek, bu katliamın göz göre yaşandığını belirtti. AKP hükümetinin,14 yıllık politikalarının sonucu olarak, bu katliamın yaşandığını ifade eden Ebru, “Bunca yıldır eğitimde yapılanlar politikalar, yanlışlar, eğitimde fırsat eşitsizliği ve hükümetin eğitim alanındaki sorumlulukları tarikatlara ve cemaatlara vermesi bu sonucu doğurdu” dedi.

’15 Temmuz öncesi ‘Gülen’ bugün ‘Süleyman’ cemaati

Parasız, bilimsel, nitelikli ve öğrencilerin barınma hakkının devletin sorumluluğu altında olduğunu belirten Ebru, “Ama 14 yıllık iktidar boyunca duble yollar yapmakla her yere TOKİ yapmakla övünen AKP iktidarı bu süre içerisinde hiç okul yapmamıştır. Ya da özel okulların açılmasını teşvik etmiştir” ifadelerini kullandı. Bugün hala bazı köy ve ilçelerde okul olmadığına dikkat çeken Ebru, şöyle devam etti: “Çocuklar eğitim alabilmek için yerleşim yerlerinden kilometrelerce uzağa gitmek zorunda kalıyor ve gittikleri yerde devlet, yurt yapmamak için elinden geleni yapıyor. Cemaatlere ve tarikatlara yüklediği için çocuklar denetimsiz ve yeterliliği olmayan yurtlarda her yıl yeni bir katliamda can veriyorlar. Bu katliamla birlikte sorgulanması gereken üç temel nitelik olduğunu düşünüyoruz. Birincisi devletin cemaat ve tarikatlara alan açmasının neden ve sonuçlarını tartışmak gerekiyor. Zaten AKP hükümeti iktidara geldiğinden beri eğitim bilimsel niteliğini dinselleştirmek ve dini eğitimi yaygınlaştırmak üzerine kurmuştur. Bunu 15 Temmuz darbe girişimi öncesi ittifak yaptığı Gülen cemaatiydi. Bugün bakıyoruz Süleyman cemaati oluyor. Yarın başka bir cemaat de olabilir. Burada A tarikatı ya da B tarikatından ziyade AKP’nin alanında bu tarikatlara açtığı imkanlar ve çocukların bu tarikatlarda mağdur duruma düşürülmesi.”

‘Her yıl taşımalı eğitim sonucu yüzlerce çocuk yaralanıyor’

Bu politikanın sonucu olarak eğitim-öğretim alan çocukların ya Ensar vakfı gibi etüt evlerinde istismara maruz bırakıldığını ya da Aladağ örneğinde olduğu gibi denetimsiz yurtlara bırakıldığını kaydeden Ebru, bir başka sorunun da görünür olmayan ancak gazetelerin üçüncü sayfalarında yer alan servis kazaları olduğunu ifade etti. Bunun da aynı politikalar sonucu yaşandığını ifade eden Ebru, “AKP hükümeti yerleşim yerlerine, ilçelere mahallelere okul yapmak yerine, çocukları taşımacılı eğitimle yaşadıkları yerden uzak okullara götürmeyi tercih ediyor. Her yıl onlarca servis aracının kaza yapması sonucu yüzlerce çocuk yaralanıyor ya da yaşamını yitiriyor” dedi.

‘Servislerin denetimi yok, çocuklar birçok risk yaşıyor’

Aladağ’da ki yurt faciasından iki gün önce Urfa’da bir okul servisinin yaptığı kaza sonucu 26 öğrencinin yaralandığını hatırlatan Ebru, “Şans eseri yaşamını yitiren olmadı ama bu uygulama ile can kaybıyla karşılaşıyoruz. Çünkü bu servislerinde denetimi yok, şoförlerin belgesi yok. Araçların muayenesi kontrol edilmiyor. Bu etmenler yüzünden çocuklarımız eğitim hakkından yararlanırken birçok risk yaşıyorlar” ifadelerini kullandı.

‘Tarikat yurtları vergiden muaf, denetimsiz’

İkinci önemli olgunun kamusal eğitim hakkı olduğunu söyleyen Ebru, özel okulların teşvik edilmesi olduğunu kaydetti. Özel okul açan yetkililerin ilk beş yıl vergiden muaf tutulmasını hatırlatan Ebru, böylece eğitimin özelleştirilmesinin önünün açıldığını vurguladı. Aynı zamanda yatılı okulların çevrelerinde özel yurtların açıldığını, bu yurtların da özellikle tarikat ve cemaat yurtlarına dönüştüğünü vurgulayan Ebru, bu yurtların vergiden muaf denetim dışı olduğunu söyledi. “Hem böylece tarikatların örgütlenmesinin toplumsal zemini yaratıyor. Hem de sosyal devlet olmanın getirdiği kamusal eğitim ve barınma hakkı sorumluluğunu bu cemaatlere aktarmış oluyor” diye konuşan Ebru, bazen de göstermelik kağıt üzerindeki denetimlerle bir çok eksikliğin görmezden gelindiğini dile getirdi.

‘Kirli ittifaklar çocukların yaşamına mal oluyor’

Aladağ’da yaşanan katliamın ilk olmadığını, cemaatlerle yapılan bu kirli ittifakların çocukların hayatına mal olduğunu vurgulayan Ebru, “Kadın çocuk dernekleri, bir gecede KHK ile kapatıldı. Hiç bir yasal gerekçe olmadan. Aslında kapatılması gereken cemaat ve tarikatların nasıl palazlandığının ve onlara nasıl imkanlar sunulduğunun en somut örneği oluyor bu katliam” dedi.

‘Can güvenliğini korumak yerine...'

Yangın merdivenlerinin kapısının kızların ‘kaçmaması’ için kilitli olduğunu belirten Ebru, bunun erkek egemen bir zihniyetin sonucu olduğunu vurgulayarak şunları kaydetti: “Bu sistemin kadın üzerine kurduğu tahakkümle yakından ilgili. Yani bugün devlet ‘kendi sorumluluğu altındaki çocukların’, ‘namusunu’ korumak için kilitli kapılar ardında tutuyor. Evde babalar, ağabeyler, kız kardeşlerini ya da kızlarının ,’namusunu’ korumak için kilitli kapılar altında tutuyor. Ya da başka şekilde sokağa çıkmasını engelliyor. Aslında erkek devletin kadınlar üzerindeki tahakkümünün bir sonucu bu. Yani önce bir kadının ya da kız çocuğunun can güvenliğini almak yerine onun,’namusunu’ korumayı daha büyük ve öncelik haline getiriyor. Dolayısıyla herhangi bir felakette onun can güvenliğini korumak yerine, ‘olabilecek her hangi bir saldırıda onun namusunu nasıl korurum’ diye düşünüyor. Bu devletin eğitim alanındaki çarpık politikalarını gösterdiği kadar erkek egemen sistemin de kız çocukları ve kadınların yaşam hakkının ne kadar hiçe sayıldığının bir göstergesidir.”

‘Çocukların katili devlettir’

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Kanuna göre, ilköğretim çağındaki çocukların kalabilmesi için özel yurt açılamayacağını vurgulayan Ebru, orada çocuklarını kaybeden velilerin de aynı şeyleri dile getirdiğini kaydetti. Aladağ’da ki devlet yurdunun tadilat gerekçesiyle yıkıldığını ve çocuklara ‘güvenli’ denilerek ailelerin bilgisi olmandan cemaat yurduna yerleştirildiğinin altını çizen Ebru, “4 yaşındaki çocuk okul öncesi eğitim çağına tekabül ediyor ve o çocuğun eğitim alma hakkının kendi yaşadığı yerde sağlanması gerekiyor. Ama tabi ki AKP hükümeti çocukların okul öncesi eğitimini zorunlu kılmak yerine, dini eğitime öncelik verdiği için o çocuğun yaşadığı yere bir kreş yapmak yerine kuran kursuna göndermeyi amaçlıyor. Gerek 4 yaşındaki çocuk ve ilköğretim çağında olan diğer çocukların katili bu devlettir. Onların eğitim hakkını gasp eden ve can güvenliğini sağlamayanlardır. Yani göstermelik olarak orada çalışan öğretmenlerin sorumluluğundan daha fazlası devlete ve MEB’E aittir” şeklinde konuştu.