Geleneksel tarih yazımına karşı yeniden 'Kadın Tarihi' yazılmalı
09:04
JINHA
İSTANBUL - İsveç Kadın Tarihi Müzesi Müdürü Maria Perstedt, geleneksel tarih yazımının 'özcülük' ürünü olduğunu belirterek, "Tarih yeniden yazılması, yeniden düşünülmesi, yeniden başlanması ve daha çok insanın daha önce hiçbir zaman tarihte bahsedilmemiş grupların dahil edilmesi gereken bir alandır. Geleneksel tarih yazımında kadınlar tamamen görünmezler" dedi.
Tarihe, kimliğe, toplumsal cinsiyete ve güce dair algıları tartışmaya açan ve nesne koleksiyonu olmayan İsveç Kadın Tarihi Müzesi Müdürü Maria Perstedt, müze olarak "özcülük" fikrine karşı bir çalışma içerisinde olduklarını söyledi. Özcülüğü, ırkçılığı, sömürgeciliği, kadın düşmanlığını ve insanları kategorize etmenin temeli olarak açıklayan Maria, "Bunu cinsiyet, toplumsal cinsiyet, renk, dil kısacası bir insanı tanımlayan her şey olarak düşünebiliriz. Bu düşünceler 19. yüzyılda Avrupa'nın dünyanın çeşitli bölgelerini sömürmesine öncülük eden düşüncelerdir. Aynı zamanda kadınların özlerinden gelen bir düşünceyi çıkarıp, onları tekleştirerek kadın düşmanlığına da öncülük eder" dedi.
Maria, müze olarak "özcülük" tanımını bu şekilde yaptıklarını belirterek, "Özcülük ya da ona dayanan düşünceler bize sorunları yaratandır. Bu bizleri birbirimizden ayıran / bölendir. İnsani değerleri, insan hakları perspektifi özgürlüğün tam da karşısındakini belirtir söyler. Özcülük ile çatışır, bu da bizim her şeyi üzerine kurduğumuzdur gerçekten çok güçlü bir temeldir" diye konuştu.
'Geleneksel tarih yazımı 19 yüzyıl özcülüğünün ürünüdür'
Uluslararası ve sınırların ötesinde bir çalışma içerisinde olduklarını ifade eden Maria, geleneksel tarih yazımının ise özcülük ürünü olduğunu kaydetti. Maria, "Benim için tarih bütün insanlar içindir, her yerdedir, her zaman içindir. Şunu biliyorum: geleneksel tarih yazımı 19. yüzyıl özcülüğünün bir ürünüdür. Yani benim için tarih yeniden yazılması, yeniden düşünülmesi yeniden başlanması ve daha çok insanın daha önce hiçbir zaman tarihte bahsedilmemiş grupların dahil edilmesi gereken bir alandır. Yani bizim yaptığımız da özcülüğün tam da karşısında olandır" dedi.
'Kadınlık anlayışını farklı yerlerden okumak istiyoruz'
Müzelerinde sadece bir kadın tipinden değil, farklı bütün kadın tiplerinden bahsetmek istediklerini söyleyen Maria, "Çünkü kadın olarak yaşamanın sadece bir yolu yok milyonlarca yolunun olduğunu geçmişe baktığımızda da görüyoruz. Biz de bunu müzemizde görünür hale getirmek için çalışıyoruz ve sadece kadınlık anlayışını bir yerden okumak istemiyoruz aynı zamanda da kız çocuklarını ve tüm yaştan kadınları da dahil etmek istiyoruz. Geleneksel tarih yazımında onlar tamamen görünmezler. Tarihe baktığımızda kaç tane kız çocuğu görebiliyoruz? Kaç tane yaşlı kadın görebiliyoruz? Biz de geniş bir kadın anlatımına yer veriyoruz" şeklinde konuştu.
Müze çalışmalarına trans kadınları da dahil etmek istediklerini belirten Maria, "Translıkta kadın olmanın başka bir pratiğidir. Bizim böyle geniş bir perspektifimiz var. Kadınların hatıraları ve deneyimleri ile daha da genişletiyoruz" dedi.
'Güce sahip olanlar tarih yazımını değiştirir'
Maria, tarihin her zaman güç ile bağlantılı olduğunu söyleyerek, "Toplumda her zaman birileri diğerlerinden daha güçlüdür ve güce sahip olanlar tarihe nasıl şekil verecekleri kararına sahiptir" diye belirtti. Toplumun güç dengesinden kaynaklı tarihin her zaman değiştiğini ifade eden Maria, tarihin yeniden tanımlandığını yeniden müzakere edildiğini ve hiçbir zaman tam anlamıyla tamir edilemeyeceğini dile getirdi. "Çünkü tarih onu yazanın düşüncelerine umutlarına, ne olunması istendiğine bağlıdır. Çok fazla insan tarihi geçmişin hikaye ve düşüncelerini kimlik güçlendirmek ve güç için kullanıyorlar" diyen Maria, bu durumun dünyanın her yerinde ve her zaman olan bir şey olduğunu vurgulayarak, gücünse her zaman toplumsal yapıya ve siyasi aktörlere bağlı olduğunu söyledi. Maria, son olarak ülkelerin siyasi durumlarının neler konuşulabileceğini ve iklimleri belirlediğini kaydetti.
(ekip/fk)