1921 Anayasası ve özyönetim hakkı

10:48

JINHA

ANKARA - Anayasa çalışmalarına ilişkin HDP'nin, yapım sürecinin ilham alınarak yeni anayasa çalışmalarının gerçekleştirilmesi önerisinde bulunduğu 1921 Anayasası'nda özyönetimin doğrudan tanınmış bir haktı. 1921 Anayasası'nda, devlet yönetimi halk kaynaklı idari bir yetki şeklinde düzenlenerek yerel yönetimlere geniş özerklik tanınmış ve mahalli idare 'asli yetkili', merkezi yönetim ise 'istisnai' yetkili sayılmıştı.

Anayasa çalışmalarına ilişkin mecliste basın toplantısı düzenleyen HDP, 1921 Anayasası'nın yapım sürecinin ilham alınarak yeni anayasa çalışmalarının gerçekleştirilmesi önerisinde bulundu. HDP'nin Anayasa Komisyonu üyeleri Mardin Milletvekili Mithat Sancar ile Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Garo Paylan dün mecliste Anayasa çalışmaları ve güncel konulara ilişkin açıklama yapmak üzere mecliste basın toplantısı düzenledi.

Toplantıda, 1921 Anayasası'nın yapım sürecinin ilham alınarak yeni anayasa çalışmalarının gerçekleştirilmesi önerisinde bulunuldu. 1921 Anayasası'nın halk egemenliğine uygun bir süreçte, halk egemenliği ve yerel demokrasi ilkesini buluşturarak yapıldığı vurgulandı.

1921 Anayasası'nda özyönetim hakkı

Türkiye'nin ilk kuruluş anayasası olan, ancak kısa bir süre yürürlükte kalan 1921 Anayasası (Teşkilat-ı Esasiye) yerel yönetimleri merkez alıyordu. 1.Büyük Millet Meclisi'nin anayasal belge niteliğindeki 18 Kasım 1920 tarihli Büyük Millet Meclisi Beyannamesi'nde geçen 'Türkiye Halkı' kavramı, 1921 Anayasası'ndan önce önem taşıyordu. Ardından oluşturulan ve 24 maddeden oluşan 1921 Anayasası'ndaki 10 madde ise yerel yönetimleri güçlendiren hükümler içeriyordu.

Özgürlükçü Hukukçular Derneği'nden (ÖHD) avukat Nuray Özdoğan da, özyönetimin 1921 Anayasası'nda doğrudan tanınmış bir hak olduğunu belirtiyor.

Halk yönetime katılmayacak, yönetecek

Anayasanın 1. maddesinde, 1924 Anayasası'ndaki gibi 'Yüce Türk Devleti' gibi ırkçı ibareler kullanılmadı. 1921 Anayasası'nda siyasal birlik tanımlanırken 'Türk milleti' denilmeyerek yalnızca 'millet' kavramı kullanıldı. 1921 Anayasası'nın ilk maddesini, "İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir" oluşturuyordu. Bu maddeye göre, halk yönetime katılmayacak, bizzat ülkeyi yönetecekti.

11. ve 21. maddeleri ise yerel yönetimlerle ilgili maddelerdi. 11. madde uyarınca; devletin siyasi, adli, askeri, mali, milletlerarası ya da vilayetlerarası ilişkileri dışında, yerel idare açısından, yerel yönetimler geniş bir alanda düzenleme yetkisine sahipti. Yereli kapsayan çerçevede 1921 Anayasası yapılacak işin yerel olmasını öngörüyordu. Buna göre, okul, sağlık, ekonomi, tarım, bayındırlık ve sosyal yardımlaşma gibi alanları düzenlemesi yerel aitti.

Yerel yönetimlere özerklik

1921 Anayasası'na göre; devlet yönetimi, kaynağını halktan alan idari bir yetki olarak düzenlenmiş ve yerel yönetimlere geniş özerklik tanınmıştı. 1921 Anayasası'ndaki bu düzenleme, mahalli idareyi 'asli yetkili', merkezi yönetimi ise 'istisnai' yetkili sayıyordu. Bu da bir bakıma 'devlet baba'yı etkisiz kılıyor, yerel iradeyi güçlü kılıyordu.

Ancak 21 Anayasası'nda yerinden yönetim; merkezi ve mahalli yönetimler arasındaki yetki paylaşılmasını denetleyecek maddeler yer alıyordu. 22. ve 23. maddeleri, yerel yönetimlere tanınan yetkilerin sürekli denetime bağlı olarak kullanılacağını ifade ediyordu. Kısa ömürlü olan ve bütünüyle uygulanamamış 1921 Anayasası, yerel yönetim kuralları açısından da demokratik özelliği bulunan bir anayasaydı.

1924 Anayasası, Şark Islahat Planı ve ulus-devlet

Ancak 1921'den sonra devreye konulan ve bugünkü siyasal hattı şekillendiren 1924 Anayasa'sı, yerel özerklikten ve halk iradesinden uzaklaşıldı. Lozan'la birlikte şekillenen ulus-devletçilik, bu anayasada kendini gösterdi. Ağrı, Zilan, Şeyh Sait, Dersim katliamları ile askeri darbeler ve muhtıralara 'zihinsel' zemin oluşturdu.

Öte yandan, 1924 yılında "Türk'ün süngüsünün görüldüğü yerde Kürtlük biter" sloganıyla alt yapısı hazırlanan ve 1925'te devreye konulan Şark Islahat Planı, Milli Eğitim Teşkilatı ve askeriye üzerinden şekillenen bir plan olmuştu. Planın en büyük özelliklerinden biri kalekollar, Kürt memurları sürmeler, katliamlar ve sürgünlerken, bu plan daha sonra sıkıyönetim ve OHAL'i, yargıda ise İstiklal Mahkemeleri, Sıkıyönetim Mahkemeleri, Devlet Güvenlik Mahkemeleri ve Ağır Ceza Mahkemelerini kendinden miras bıraktı.

(sy)