'Devlet erkek egemen olduğu sürece laik olup olmaması önemli değil'

09:03

JINHA

İSTANBUL - "Laik olması, başörtülü ya da başörtüsüz olması kadınların öldürülmesine engel oldu mu?" diye soran HDP MYK Üyesi Çilem Küçükkeleş, "Kadını koruyacak olan erkek-laik bir devlet anlayışı değildir. Bu devlet erkek egemen olduğu sürece laik olup olmaması önemli değil. Yüzümüzü erkek egemen argümanlara laikliğe değil kendi argümanlarımıza dönelim" dedi.

Meclis Başkanı İsmail Kahraman'ın "Laiklik yeni Anayasa'da olmamalı" sözleri birçok kesim tarafından büyük tepki topladı. Cumhuriyet tarihinde dünyadaki örneklerinden farklı olarak Aleviler ve kadınlar ile özdeşleştiren laikliğin, gerçekten inanç ve yaşamsal özgürlüklere karşılık gelip gelmediğini HDP MYK Üyesi Çilem Küçükkeleş ile konuştuk.

'Laiklik halkı devlete örgütleme sistemidir'

Laiklik kavramının kabaca din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması şeklinde öğretildiğini söyleyen Çilem, Türkiye'de laiklik kavramının nasıl işlediğini ilişkin şunları anlattı: "Türkiye ve benzeri ülkelerde laiklik, dinin tam da devlet tarafından yönetilmesine, kurumsallaşmasına, siyasetinin yapılmasına yol açıyor. Türkiye'de hiçbir zaman din ve devlet işleri birbirinden ayrılmadı ve devlet laik bir ülke sıfatı ile her zaman insanların inançlarını yönetmeye çalıştı. Türkiye'de devlet, dini öğeleri eğitimde nasıl kullanılacağından tutunda, hangi ayetlerin okutulacağına kadar karar veriyor. Diyanet gibi kurumlar devlet tarafından kurumsallaşıyor ve bu kurumlar inanç noktasında halkı ikna etme yöntemine dönüşüyor. Laiklik inanç yolu ile halkı devlete örgütleme sistemidir ve özgürlük gibi halka sunulmaya çalışır. Gerçek bir demokrasi olsaydı biz laikliği tartışmazdık zaten."

'Sistemin dine müdahil olmaması için mücadele edilmeli'

Laiklik kavramı konusunda Aleviler'in çok hassas davrandığını hatta Alevilerin laiklik ve Cumhuriyet'in bekçisi olarak görüldüğünü belirten Çilem, "İnsanlar 'en azından laik olalım' diye mücadele peşine düştüler. Hâlbuki demokrasi bir bütündür bunun her alanında mücadele edilmesi gerekir. Aleviler, çokça siyasal İslam tarafından katliama maruz kaldılar ve laikliği de siyasal İslam'dan korunmak olarak algılarlar. Alevi kadının 'ahlaksızlığı' üzerinden bir inancı lanetlemeye çalıştı bu devlet. Çünkü erkekler askere gitti, okula gitti, camiye gitti ve bir şekilde asimile oldu ama kadın daha az asimile oldu. Anti demokratik bir ülkede yaşadığımız için laiklik bu kadar dikkat çekti. O yüzden laiklik noktasında değil, sistemin dine müdahil olmaması noktasında mücadele edilmeli. Laiklikten ziyade 'inancımızdan elini çek', 'devletsiz inanç istiyoruz' demek gerekiyor" diye belirtti.

'Eksik demokrasi sadece laiklikle sağlanmaz'

Atatürk'ün de laikliği en çok kadınların üzerinden okuduğunu ama ilk kadın örgütünü kapattırdığını hatırlatan Çilem, "Eksik demokrasi sadece laiklikle sağlanmaz. Laiklik bizi bütün yaşadıklarımızdan koruyan bir faktör değil. Devlet hiçbir noktada kadınları korumadı ama başörtülü başörtüsüz olma hali, Alevi olma olmama hali, laikliği isteme istememe hali yarattı. Bir güvence varsa bu devlet değil toplumların ta kendisidir. En değerli olanları topluma teslim etmek ve bu değerlere hizmet etmeyi de devlete bırakmak gerekiyor" dedi.

'Erkek-laik bir devlet anlayışı kadını korumaz'

"Laik olması, başörtülü ya da başörtüsüz olması kadınların öldürülmesine engel oldu mu?" diye soran Çilem, şöyle devam etti: "Hepimiz bir şekilde öldük. Mesele her şeyi devlete teslim etme ve ardından o devlete hizmetçi olma meselesi. Kadını koruyacak olan erkek-laik bir devlet anlayışı değildir. Bu devlet erkek egemen olduğu sürece laik olup olmaması önemli değil. Hem erkek hem de erkek egemen devlet sarmalında kadınların laiklik değil radikal bir demokrasi için mücadele etmesi gerekir."

'Yüzümüzü kendi argümanlarımıza dönelim'

Kürt kadınlarının ise laiklikten çok daha ileride teoriler geliştirdiğini belirten Çilem, "Örneğin jineoloji kavramı ile sistemin ürettiği laiklik kavramının değil kendi bilimimizin, felsefemizin peşinden koşuyoruz. Kendi sözümüzü üretmediğimiz sürece aklımız erkek aklından kopmuyor. Kürt kadın özgürlük mücadelesi ilk olarak 'Kopuş Teorisi' ile yaşamı kurarken nerede konumlanacağını gördü. Kopuş Teorisi ile koptukça kendimizi gördük ve söz üretmeye başladık. Yüzümüzü erkek egemen argümanlara laikliğe değil kendi argümanlarımıza dönelim" şeklinde konuştu.

(ck/mg)