Dr. Ayten İnal: Abluka altında lohusa kadınları ve bebekleri kaybediyoruz
09:07
JINHA
İSTANBUL - İstanbul Tabip Odası Aile Hekimliği Komisyonu'nda yer alan Dr. Ayten İnan ile gönüllü hekim olarak gittiği Silvan, Nusaybin, Sur ve Silopi'deki izlenimleri ile ilgili konuştuk. Sıkıyönetim uygulamaları nedeniyle insanların sağlık hakkının engellendiğini belirten Ayten, "Abluka altında lohusa kadınları ve bebekleri kaybediyoruz" dedi.
AKP ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Kürdistan il ve ilçelerinde devreye koyduğu savaş konsepti, evrensel savaş etiklerine bile uymayan vahşette devam ediyor. Abluka altına alınan şehirlerde yurttaşların eğitim, barınma, gıda gibi temel ihtiyaçları ellerinden alınırken, yaralılara ambulans göndermek için dahi AİHM'in tedbir kararı vermesi bekleniyor. Sağlığa erişim hakkının engellenmesi sonucu en çok etkilenen grupların başında ise lohusa kadınlar ve yeni doğan bebekler geliyor. Aile Hekimi Ayten İnan, "Ben bugün sağlık ocağında bebekleri muayene ettim. PekiSur'daki bebekleri kim muayene ediyor? Meslektaşlarım oraya giremiyor" diyor.
'Biz her koşulda yaşatmakla hükümlüyüz'
Gönüllü hekim olarak çalıştığı süre zarfında sağlık emekçileri sendikaları ve Türk Tabipler Birliği (TTB) ile zaman zaman Silvan, Nusaybin, Sur, Silopi gibi abluka altındaki şehirlere gittiğini belirten Ayten, bölgede açık bir şekilde sağlığa erişim hakkının engellendiğini dile getirdi.İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 25. Maddesi'ni hatırlatan Ayten, "Bu madde sağlığın bir hak olduğunu ve sağlığa erişimin de bir hak olduğunu söylüyor" dedi. Çatışmalı alanlarda hekimlerin halkın sağlığını korumakla ilgili bir görevi olduğunu kaydeden Ayten, "Yani biz her koşulda yaşatmakla hükümlüyüz. Sağlığı oluşturan üst dil barıştır ama beslenme, barınma, eğitim ve aynı zamanda sağlık hakkını devam ettirmek de hekimlerin işi. Abluka olan bölgelerde adı ne olursa olsun bir barışsızlık var. Zaten barış istiyoruz cümlesini buradan anlamakla başlayacak her şey. İnsanın yaşam alanında, kentinde, yurdunda ailesi ile bir bütün olarak sağlıklı yaşama hali" diye belirtti.
'Kadınları ve onların çocuklarını kaybettik'
Türkiye'de birinci basamak sağlık hizmetlerinin aile sağlığı merkezleri tarafından yürütüldüğünü ifade eden Ayten,"Bunu aile hekimi ve hemşiresi yürütüyor. Her hekim ve hemşireye 4 bin kişi tanımlanmış ve biz bu kişilerin koruyucu ve tedavi edici ihtiyaçlarını yürütmekle mükellefiz. Bakıyorsunuz Türkiye'nin ilçelerinde, şehirlerinde bu yok edilmiş durumda. Bizim öncelikle sağlığını korumakla yükümlü olduklarımız kadınlar, çocuklar, yaşlılar, 0-42 günlük bebekler, lohusalar, 0-1 yaş ve 0-5 yaş çocuklarımız. Biz doğurgan çağdaki kadınlar ve çocuklar ile ilgili hizmetleri vermek, gebeleri izlemek, onları aşılamak, sağlıkla doğurtmak ve doğan çocukların kandamlalarını vermek, D vitamini vermek, anneye demir hapı vermek zorundayız. Ama abluka altında biz bu kadınları ve onların çocuklarını kaybettik. Çatışmalar başladığından beri bu gruba ulaşamıyoruz. Bizi orada karşılayan onların sağlık hizmeti hakkını engelleyen ön kolluk kuvvetleri var. Hekimin içeri girmesine engel oluyorlar. Bu da hekimlerin yapmakla zorunlu oldukları etik kurallar çerçevesinde vazifelerini yapamamaları anlamına geliyor" dedi.
'Abluka altında doğan bir sürü bebek, sütü kesilen bir sürü anne..'
"Ben bugün sağlık ocağında bebekleri muayene ettim,ama Sur'da o bebekleri kim muayene ediyor? Meslekteşlarımoralara giremiyor" diyen Ayten sözlerine şöyle devam etti: "Biz burada bir gün için bile çaba harcarken, canı kurtarmaya çalışırken, bu kadar hoyratça o kadınları, çocukları yalnız bırakmak mesleki bir sorgulama gerektiğini hatırlatıyor" şeklinde konuştu. Özellikle bir kadın olarak yoksul, yoksun, mahsur, bazı hizmetlerden yok sayılarak dışlanan insanlara karşı çok büyük üzüntü duyduğunu söyleyen Ayten, "Bir çocuğu yaşatmak için bu kadar çok cümle kurduğumuz bir mesleğin içindeyiz. Bu kadar hoyratça insan kaybı açıklanabilir değil. Nusaybin'de serbest bir zamanda çocuklarla sokak çalışması yapıyorduk. Onlara gülümsemeyi hatırlatmak istedik. Bir hekim olarak benim için başlangıç noktası bu. 6 yaşlarında bir çocuğun kucağında bir bebek gördüm. Dikkatimi çekti ve onla birlikte evlerine gittim. Bir odanın içinde bir kadın ikiz bebekleri doğmuş ve bebekleri abluka altında doğurmuş. Evde su yoktu. 'Çocuklara ilaç verildi mi, sana demir hapı verildi mi?' diye sordum. Normalde çabucak ulaşılabilen bu ilaçlara bile ulaşamamışlar. Anne lohusaydı ve çok soluktu. Onun da kan hapı yoktu ve doğum sırasında kan kaybetmişti. Reçete yazdım SES Nusaybin başkanını aradık. İlaca erişimi sağlamaya çalıştık.Kadın zor yürüyor ve ikiz gebelikte daha iyi beslenmemiz ve süt vermeniz gerek. Zaten aktif çatışmanın içindedirler çok korku dolu gözleri vardı ve annenin sütü kesilmişti. Bu süreç böyle yaşandı.Bu şekilde abluka altında doğan bir sürü bebek, sütü kesilen bir sürü anne var."
'Halklar olarak tüm bu yaşananları görmeliyiz'
Tüm bu yaşananların halklar olarak görülmesi gerektiğinin altını çizen Ayten, "Orada olmak bize sadece acı vermesin, bugün kardeş olmanın günüdür. Mesela sizin kardeşiniz öldüğünde cenaze namazına gidersiniz,mevüdüne gidesiniz. Bugün Sur'da ölenlerimiz için cenaze namazını beraber kılmanın, mevlüde beraber gitmenin zamanıdır. Hekimlerin de orada yaşatmak için sürdürdükleri direnişi selamlıyoruz. Umarım çabalar sonuç alacaktır ve hiç bir çocuğa elveda demeyeceğizdir. Çocuklar hoşgelsin ve gülümsesinler" dedi.
(ck-dek/mg)