Sağlık emekçileri: Türkiye uluslararası sözleşmelere aykırı davranıyor
09:01
JINHA
İSTANBUL - Kürt halkına karşı başlatılan savaşa karşı barışı, ölüme karşı yaşamı savunan sağlık emekçileri, hastanelerin askeri karargaha çevrilmesine, yurttaşların sağlık hizmetinden yararlanamamasına ve sağlık emekçilerinin görevlerini yapamamasına tepki göstererek, Türkiye'nin uluslararası sözleşmelere aykırı davrandığının altını çizdi.
Savaş konseptinin başlamasıyla Kürdistan'da yaşanan abluka ve sıkıyönetim uygulamaları nedeniyle yurttaşlar sağlık hakkına ulaşamıyor. Özyönetim alanlarına yönelik saldırılarda ilçelerde bulunan hastaneler askeri karargah haline getirilirken, yaralılara müdahale etmek isteyen sağlık emekçileri de saldırıların hedefi haline getiriliyor. En son Cizre'de yaralı bir kadına yardım etmek istediği sırada özel harekat timleri tarafından başından vurulan sağlık emekçisi Aziz Yural da yaşamını yitirmişti. Yaşananlara tepki gösteren sağlık emekçileri de Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde "Ölüme karşı yaşam siyaha karşı beyaz direniş" sloganıyla eylem başlattı. İstanbul'daki sağlık emekçileri de hastanelerin askeri karargaha çevrilmesine ve sağlık emekçilerinin hedef alınmasına tepki gösterdi.
'Sözleşmelere göre hastaneler abluka altına alınamaz'
Kuzey Kürdistan kentlerinde devam eden katliam ve abluka nedeniyle yurttaşların yaşam hakkının elinden alındığını kaydeden SES Şişli Şubesi'nden Özlem Duyan, "Cizre ve Silopi'de hastaneler karargah haline getiriliyor. Polisler sağlıkçıları ve ambulansı siper olarak kullanıyorlar. Türkiye'nin imzaladığı uluslararası sözleşmelere göre hiçbir hastane abluka altına alınamaz. Ancak görüyoruz ki bu sözleşmelere uyulmuyor. En ağır savaş koşullarında bile yaşanmayacak şeyler Kürdistan'da yaşanıyor. Yaşananlara toplumun bir kısmı sağır kalıyor. Yaşananları hendekler olarak ötekileştirme durumu var. Yaşananlara sessiz kalınmamalı insanların çığlığını duymalıyız" ifadelerinde bulundu.
'Korkmuyoruz sağlık hizmeti vermeye devam edeceğiz'
Kendini yönetmek isteyen insanların bir özgürlük çığlığı başlattığını dile getiren sağlık emekçilerinden Pınar Kara ise şu sözleri ifade etti: "Faşizm kendi koşullarından kaynaklı böyle bir şeye izin vermeyeceğini söyledi. Bu ayaklanmaya katılan kadın, yaşlı, çocuk insanları öldürerek gözdağı veriyorlar. Devletin insanları katlederek bu özgürlük çığlığına nasıl yaklaştığını gördük. Sağlık çalışanları Kürdistan'a giderek yaralıları tedavi etmeli. Devlet Aziz yoldaşı öldürerek 'Sen Kürt halkının yanında olursan doktorda olsan çocuk olsan öldürürüm' mesajını vermek istedi. Ama biz korkmuyoruz yine sokaklarda sağlık hizmeti vermeye devam edeceğiz."
'Kadınlar ön saflarda olmalı'
Kürt halkının kendi özgürlüğü için sokağa çıktığını ve herkese özgürlüğün nasıl kazanılacağının yolunu gösterdiğini söyleyen Pınar, "Bunu insanlara doğru doğru aktarmak gerekiyor. Türkiye ve Kürdistan'da birlikte mücadele hattını örmemiz gerekiyor. Orada yükselen çığlığı Türkiye'ye ulaştırmamız gerekiyor. Devlet Kürt halkına, devrimcilere ve kadınlara baskılar uyguluyor. Biz kadınların daha da ön saflarda olması faşizmi rahatsız ediyor. Rojava'da kadınlar özgürleşmenin yolunu gördüler. Kadınlar artık önderlik etme kavgasında" dedi.
'Savaşa karşı barışı ölüme karşı yaşamı savunuyoruz'
Hemşire ve SES Anadolu Şube Kadın Sekreteri Gamze Karaoğlan ise yaşananlara ilişkin şunları belirtti: "Aziz arkadaşımız hedef alınarak katledildi. Bölgede sağlıkçı arkadaşlarımız özelikle sendika çalışanları hedefte. Bölgeye gittiğimizde morgların genişletileceğini öğrendik bu da daha çok katliam olacağını gösteriyor. Bölgede polisler gitmemizi istemediler. Sağlık emekçileri olarak savaşa karşı barışı, ölüme karşı yaşamı savunuyoruz. Hiçbir zaman hasta seçme gibi bir durumumuz olamaz. Biz yaşamak ve yaşatmak istiyoruz. Bir an önce müzakere ortamının oluşmasını istiyoruz"
(ödk-öç/mg)