'Sağlıkçıların dokunulmazlığına riayet edilmesini istiyoruz'

09:04

Tekoşin Tekin/JINHA

AMED - Sur ilçesinde sağlık hakkının gaspına karşı nöbette olan sağlıkçılardan biri olan SES Diyarbakır Şubesi Kadın Sekreteri Fatma Yıldızhan, savaşlarda sağlıkçılara dokunalamayacağını belirterek, "İçinde yaşamaya çalıştığımız bu savaş ortamında, biz barış sağlıkçıları, bu hastalık haline tanı koymak ve devamında tedavi etmekle yükümlüyüz" dedi.

Diyarbakır'ın Sur ilçesinde 44'üncü gününe giren sıkıyönetim uygulamaları devam ediyor. Sur'da yaşayanların sağlık hakkından yararlanması için ilçeye girmek isteyen sağlık emekçilerine de izin verilmiyor. Bunun üzerine Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde 23 gündür nöbette olan sağlıkçıların bekleyişi sürüyor. SES Diyarbakır Şubesi Kadın Sekreteri Fatma Yıldızhan, abluka altında olan ilçelere girip sağlık hizmeti vermek istediklerini söyledi.

'Abluka altında insanlar en temel haklarından mahrum kalıyor'

Bölgede uzun süredir yürütülen savaşlarının çığırından çıktığını ifade eden Fatma, "Bu savaşın en büyük ve geniş cephesinin Kürt coğrafyası olduğu çok açık şekilde ortada. Türkiye'de Kürt kentleri savaşın en çok ısındığı bölge konumunda yer alıyor. 2015 yılının güz aylarında bazı Kürt illerinde halk meclisleri tarafından özyönetim ilanları devlet tarafından şiddet kullanılarak sonlandırılmaya çalışılıyor. Kürt halkı buna barikatlarla direnince, kentler, sokağa çıkma yasakları adı altında, günlerce hatta aylarca abluka altına alınmakta, abluka altındaki yerlerde yaşayan insanlar, en temel insan haklarından mahrum kalıyor. Yaşam hakkı ve sağlık hakkının gasp edilmesine gerekçe olarak, direnme hakkının kullanımının gösterilmesi ironiktir" dedi.

'Her gün Sur ilçesine girebilmek için girişimlerde bulunuyoruz'

Fatma, Sur ilçesine girişlerine izin verilmediği için nöbet eylemi başlattıklarını belirterek, "Yaptığımız nöbet eylemi neticesinde, savaş veya çatışma alanlarında ihtiyaç duyan herkese, gerekli sağlık bakımını sunmak için sağlıkçı ekiplerimiz olması gerektiğini söylüyoruz. Bu sağlık ekipleri tamamıyla gönüllü kişilerden oluşacak ve gerekli tüm tıbbi teçhizata sahip olacaktır. Savaşın şiddeti nedeniyle ekipleri dinlendirecek yeterli insan kaynağına ulaşmamız gerekmektedir. Tıbbi teçhizat olarak ise hazırladığımız ilkyardım çantalarımız mevcut ve yeterli durumdadır. Süreç içinde yerel yönetimlerden resmi izin alarak kurduğumuz çadırın, valilikçe yasaklanması nedeniyle, kötü hava koşullarına ve sert kış şartlarına rağmen, kısmi barış nöbetlerimize devam ediyoruz. Ayrıca neredeyse her gün, ablukanın ve savaşın devam ettiği Sur ilçesine girmek için girişimlerde bulunmaya devam ediyoruz. Bir grup gönüllü sağlıkçının başlattığı nöbeti Amed Sağlık Platformu'nun tam destek sunması sonrasında, güçlenerek tutmaya devam ediyoruz" şeklinde aktardı.

'Savaş hukuku bile çiğneniyor'

Abluka altında yaşayan insanların, yaşam, temiz su, gıda, ulaşım, sağlık ve bilişim haklarından mahrum kaldıklarını söyleyen Fatma, "Abluka bir yönüyle alanın içindeki insanların haklarını gasp ederken, diğer yandan abluka dışındaki insanların özgür düşünme ve sıradanlığını imkânsızlaştırarak, ikili abluka fonksiyonu görmektedir. İnsanlar kendi yurtlarından, evlerinden çıkarılmış, göçe zorlanmıştır. Göç etmeyen ya da edemeyen herkes terörist olarak adlandırılarak, öldürülmeleri meşrulaştırılmaya çalışılıyor" şeklinde ifade etti. Fatma, hastaneler ve okulların yeni nesil askeri karargahlar haline getirildiğini belirterek, savaş hukukunun bile çiğnendiğini vurguladı.

'Sağlıklı olma halinin imkânsızlaştığını söylemek mümkün'

Sağlık Bakanlığı'nın 'savaş ve propaganda bakanlığına' dönüştüğünü ifade eden Fatma, sağlıkçıların tarafsızlığı zedelenerek sağlıkçıların hedef haline getirildiğini söyledi. Fatma, "Topluma bir zehir gibi enjekte edilen otoriter, tekçi bakış açısı dayatılmıştır. İnsanlar din, dil, ırk, siyasi görüş ve mezhep farklılıkları üzerinden ayrıştırılmakta, dayanışma kültürü yok edilmeye çalışılmakta. İnsanlığın tarihi ve ekolojik değerlerine saldırılmakta, yok edilmeye çalışılmaktadır. Sağlıklı olma halinin imkânsızlaştığını söylemek mümkün. İnsanlık Kuzey Kürdistan'da hasta yönetimlerce infekte edilmeye çalışılıyor. İçinde yaşamaya çalıştığımız bu savaş ortamında, biz barış sağlıkçıları, bu hastalık haline tanı koymak ve devamında tedavi etmekle yükümlüyüz" dedi.

'Uluslararası insancıl hukuka riayet edilmesini istiyoruz'

Sağlıkçıların çatışma ve savaş alanlarına girme hakkı bulunduğunu söyleyen Fatma, sağlıkçıların dokunulmaz sağlık sembolleri olduğu vurgusunu yaptı. Fatma, "Sağlık sembollerinin olduğu hastane gibi yerlerin içinde ve çevresinde askeri bir gücün konuşlanması yasaktır. Bu çerçevede Kürdistan'da devlet silahlı güçlerinin hastanelerin içine ve çevresine konuşlandırılması bir ihlaldir. Sağlıkçıların hedef alınarak başından vurulması ihlaldir ve savaş suçu olarak görülmekte. Sonuç olarak, bizler barış sağlıkçıları olarak, Kürdistan'da yürütülen savaşın durmasını, insan hak gasplarının sonlandırılmasını, uluslararası insancıl hukuka riayet edilmesini ve sorumluluklarımızı yerine getirmemiz için bizlere çatışma alanlarına girmek için izin verilmesini ve sağlıkçıların dokunulmazlığına riayet edilmesini talep ediyoruz" diye konuştu.

(gc)