Şizofreni hastaları önyargıların yıkılmasını istiyor

09:00

Özgü Özütok /JINHA

İZMİR - İzmir Şizofreni Dayanışma Derneğinde bulunan hastalar, yakınları ve gönüllüler, şizofreni hastalarının toplum tarafından ötekileştirmelerinden ve hastalıklarını tetiklemesinden ve hastalara zihinsel engelli insanlar olarak bakılmasından yorulmuş durumda olduklarını belirterek, bu kökleşmiş yargıların kırılması için hastaların, yakınlarının ve yardımda bulunmak isteyenlerin derneklerine gelmelerini istiyor.

Dünyada her yüz kişiden biri şizofreni hastası. Bu hastalıkla mücadele eden aileleri de işin içine katınca hastalıktan oldukça fazla kişi etkileniyor. İzmir Şizofreni Dayanışma Derneği ise hastaları, yakınları ve gönüllüleriyle birlikte güler yüzlü ve neşeli davranışlarıyla tüm o şizofreni algısını iterek başka bir duruş sergilemeye çalışıyor. Aralarında büyük bir sevgi bağı bulunan dernek üyeleri birbirlerini anlamanın rahatlığı içinde. Dernek başkanı Nilgün Durna'da bir hasta yakını ve 2006 yılından beri dernek başkanlığında bulunuyor. Dernek başkanı Nilgün, oğlunun hastalıkla ilgili hikâyesini şu şekilde anlatıyor: "İki kardeşim var ve ikisi de işitme engelli. Oğlumun en çok işitme engelli olmasından dolayı tedirgin olmuştum; ancak oğlum şizofreni hastası olduğunu öğrendim. Oğlum 13 yaşındayken, şizofreni hastalığıyla, tanışmak durumunda kaldık. Fen Bilgisi öğretmeni olduğum için derslerde hastalığın belirtileri hakkında bilgim vardı."

'Öğretmeninin davranışı hastalığını tetikledi'

Nilgün, oğlunun hastalığını erken fark ettiği için şanslı olduğunu belirterek, "Birçok açıdan diğer çocuklardan biraz farklıydı. Gerçeklikten kopuşunu, derslerden ve insanlardan uzaklaşan fikirlere kendini inandırmasıyla başladığını gördüm. Önceleri çocukça hayaller gibi gelen zaman makinesi icat etme fikrine oğlumun ciddi anlamda inandığını gördüm. Ardından takip edildiğini düşünmesi, güneşin onu yönettiğini sanması gibi gerçekdışı fikirlere sahip olmuştu. Sabit bakışları ve yüzündeki korku ifadesini de fark ediyorduk. Bir gün okulda din dersi öğretmeniyle tartışmıştı ve öğretmeni akabinde sınıfın onu dışlamasını sağlayan bir tavır sergilemişti. Bu durum onun hastalığını tetiklemişti. Şizofreni olduğunu öngörerek psikiyatriye götürdük" şeklinde konuştu.

'Doğru doktoru bulmak oldukça önemli'

Oğlunu doktora götürdüğünde çok kısa bir süre içinde şizofreni tanısının konduğunu aktaran Nilgün Nilgün tedavi sürecindeki zor günler için şunları kaydetti:

"Tedavi boyunca birçok ilaç denedi. Çok zor günler geçirdik. Hastaları doktora götürmek ilk zamanlar çok güç oluyor. Oğlumu da götürürken zorlandık; ama ilaçlarını kullanmaya başlamasıyla iyi oldu. İlk önce ailemize bomba düşmüş gibi oldu, başlarda çok üzülüp ağladık. Sonra ilaçlarını kullanmaya başlayınca oğlumu kurslara göndermeye başladık. Bu sayede arkadaşları da oldu, sosyalleşti. Zaman zaman hastalığının ağırlaştığı dönemlerde içine kapanıyordu, kötüleşiyordu. Bazı psikiyatristler de olumsuz konuşuyordu, oğlumu ve bizi de kötü etkiliyordu. Çok doktor gezdik ve yeni çıkan ilaçlarla ve desteğimizle oğlum tekrar düzeldi. Çok doktor gezdiğim için şu gözlemimi söyleyebilirim. Hastalar zaten kaygılı olduğu için hastayla ayrı, hasta yakınıyla ayrı görüşüyordu. Bu hastayı tedirgin ediyor. Bize iyi gelen psikiyatrist, hasta ve yakınıyla aynı anda görüşen oldu. Böylece hastamızla biz de iletişime geçebiliyorduk. Şu anda ilaç kullanmaya devam ediyor. Biz o zamanlardan beri hep oğlumu toplum içinde tutmaya ve çeşitli işlerde çalışmaya yönlendirdik. Çalışmak onu motive ediyor. Şu anda 35 yaşında, kendine dükkân açtı, kitapçılık yapıyor."

'Dernek ikinci ailem oldu'

Şizofreni hastalığı, çevresel ilişkilerin, asosyal bozuklukların, ilgisizliklerin, depresif durumların tetiklediği bir hastalık olduğu için, bilhassa aile yakınlarının tedavi sürecinde hastanın daima yakınında bulunması çok önemli. Bu anlamda ailelerin de hastalığı çok iyi öğrenmesi gerekiyor. Hastaları dışlamadan önce ailelerin kabullenip, onlara sevgiyle yaklaşmaları gerekiyor.

'Hastalığımı bir arkadaşım gibi kabul ediyorum'

Dernek üyesi hastalardan Nilgün Budak ise hastalığını anlatarak, "Çocukluğum hasta geçti. Kedilerle ve kendi kendime konuşuyordum. 13 yaşında önce epilepsi hastalığım başladı ve ardından şizofreni hastalığım ortaya çıktı. Babamı hayal meyal hatırlıyorum 1977 de vefat etti. Bir erkek kardeşim vardı 94'te kaybettim. 2010'da annem de vefat etti. Annemle beraber yaşıyorduk. Doktorum bana ilaç verdiğinden beri kullanmayı aksatmıyordum. O zaman kendimi daha iyi hissediyorum. Derneğe gidip gelmek bana iyi geliyor. Eşimle de burada tanıştık. 9 ay flört ettik ve 2008'de evlendik" diye konuştu.

Nilgün, derneğin kendisine kullandığı ilaçlar gibi iyi geldiğini belirterek, "Burası benim ikinci evim oldu. Her gün hevesle zevkle geliyorum. Hastalığımı bir arkadaşım gibi kabul ediyorum artık. Tamamen bu hastalığı yok edici bir ilaç çıkmadığı sürece ilaçlarımı içmeyi kabullendim. Geçimimizi ailelerimizden gelen yardımlarla sağlıyoruz. Dernekte önceden el işi atölyemiz vardı. Şu anda bu konuda atölye çalışmaları yapamıyoruz. Ben dernekte el işi örgü yapıyorum. Bütçeme ve derneğe katkı sağlamaya çalışıyorum" dedi.

'Şizofreni toplumda doğru tanınmıyor'

Bir başka bir dernek üyesi hasta Ceren Onur Turan ise lise öğrencisi. Lise sonda şizofreni hastalığına yakalanan Ceren, okullarda sınavlara girmediğini, okuldan kaçmaya başladığını söyleyerek, liseyi zorluklarla bitirdiğini belirtti. Ceren, (gülerek) "Bana uzaylı Zekiye diyorlardı" diyor. Ceren, "Liseden mezun olunca Abant İzzet Baysal Üniversitesini kazandım. Orada arkadaşlık ilişkileri kurdum ama geceleri uyumaya korkuyordum. Ev arkadaşım, erkek arkadaşım gelecek diye beni evden çıkardı. Ben de tek başıma kalmaya başladım. Gece uyuyamıyordum ve korkularım başlamıştı, bu yüzden okula ara verdim. Daha sonra annem 'ben okuyamadım sen oku' diyerek Bolu'ya üniversiteyi bitirmem için geldi. Bölümüm 4 senelik olmasına rağmen hastalığımdan dolayı 2 yıl okuyarak ön lisans diploması aldım. Üniversite bittikten sonra İzmir'e geri döndüm. İlaç kullanıyordum ama arkadaşlarım kilo aldığım için ilaçları bırakmamı söyledi. İlaçları bırakınca hastalığım tetiklendi" diyerek sonrasında iyi bir psikiyatrist bularak kendisine yeni ilaçlar verdiğini söyledi.

Düzenli olarak ilaçlarını kullanmaya başladığını anlatan Ceren, "İlaç kullanmaya başlayınca her şey iyileşti. 2005'ten sonra iyileşmeye başladım ve derneğe gelmeye başladım. Burada aynı hastalığa sahip insanlarla birlikteyim ve beni anlıyorlar. 2013'te dernekte eşimle tanıştım. Gelecekte kendi işimi kurup çalışmayı çok istiyorum. Eşimle birlikte bir çanta dükkânı açmayı düşünüyorum. Bize destek vermek isteyen bir yatırımcı çantaları ücretsiz verecek ve sattıkça ona ödeme yapacağız. Bize eliniz ayağınız tutuyor nereniz özürlü diyenler de var. Hastalığımızdan dolayı bilinçsiz insanlar bizi dışlıyorlar. Ev sahipleri yüzünden kaç ev değiştirdim. Şimdi anneannemin evinde kalıyoruz" şeklinde belirtti.

(dk)