Erken teşhisle gelen kalp hastalıklarından korunmak mümkün

09:00

JINHA

HABER MERKEZİ- Dünya genelinde en yaygın olan kalp rahatsızlıkları nedeniyle birçok insan yaşamını yitirmeye devam ediyor. Kalp rahatsızlıklarının erken teşhis edilmesi noktasında değerlendirmelerde bulunan Memorial Ataşehir Hastanesi Kardiyoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Nihat Özer, sessizce ilerleyen kalp hastalıklarının neredeyse yüzde 10'unda hiçbir belirti olmadığını belirtti.

Dünyada her yıl 17 milyon kişi kalp rahatsızlıkları nedeniyle hayatını kaybediyor. Düzenli olarak yapılan sağlık taramaları, hiçbir belirti vermeden sessizce ilerleyen kalp hastalıklarının erken dönemde fark edilmesini ve başarılı tedavi yöntemlerinin uygulanmasını sağlıyor. Memorial Ataşehir Hastanesi Kardiyoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Nihat Özer, kalp hastalıklarından korunmak için sağlık kontrollerinin önemi hakkında bilgi verdi.

'Hastaların yüzde 10'unda hiçbir belirti görülmüyor'

Türkiye'de her yıl yaklaşık 200 bin kişinin, kalp kaynaklı sağlık problemleri nedeniyle yaşamını yitirdiğini dile getiren Nihat, sessizce ilerleyen kalp hastalıklarının neredeyse yüzde 10'unda hiçbir belirti olmadığını belirtti. Nihat, "Birçok hastalıkta olduğu gibi kalp rahatsızlıklarında da erken tanı büyük önem taşımaktadır. Check-up taramalarında kalpte, eğer şüpheli bir durum görülmüşse daha ileri tetkiklere başvurulmaktadır" dedi.

'Test sonuçları kalp hastalığını işaret ediyorsa'

Kalp sağlığı için yapılan taramalarda ilk uygulanan işlemin EKG yani elektrokardiyografi olduğunu kaydeden Nihat, göğse yapıştırılan elektrotlarla kalbin ritmini, damarla ilgili sorunlar nedeniyle kalpte oluşan beslenme kusurunu, kaslarda kalınlaşmayı ya da zayıflığı gösteren bir veri elde edildiğini ifade etti. Gerekli görüldüğü takdirde, yapısal değerlendirme için EKO olarak adlandırılan ekokardiyografi yani kalp ultrasonu yapıldığını söyleyen Nihat, "Özellikle kalp damar problemi olduğu yönünde şüphe varsa, tansiyon ve nabız yanıtının da alındığı efor testi uygulanır. Muayene, EKG, EKO ve efor testlerinin ardından risk faktörü olan hastada eğer bir kalp hastalığı varsa tanı koyma olasılığı artar. Check-up taramalarında önemli kalp rahatsızlıkların tanısı konulabilmektedir. En sık kapak hastalıkları fark edilebilmektedir" diye konuştu. Damar hastalıkları, muayene ile çok iyi tanımlanamadığı için tetkiklere başvurulması gerektiğine dikkat çeken Nihat, kapak hastalığı ile kalbin etrafını saran perikard adlı kalp zarı ve miyokard adlı kalp kasının hastalıkları muayene bulgularıyla saptanabildiğini belirtti.

'Hayati riski önlemek için'

Bu hastalıkların tedavi edilmemesi halinde yaşam kalitesini etkilediğini hatta ölümcül tablolara dahi yol açabildiğine vurgu yapan Nihat, kişide damar hastalığı olması, ortalama her yıl yüzde 5-10 oranında değişen hayati riski de beraberinde getirdiğini söyledi. Kapak hastalıklarında bu oranın biraz daha azalarak, yüzde 1-3'e düştüğünü ifade eden Nihat, "Bu noktada hastalığın niteliği önem taşımaktadır. Kapak ve damar sorununun derecesi bu oranları değiştirmektedir. Tedavide geç kalınmış, tedavi şansını kaçırmış hastalar da tesadüfen yakalanabilir. Hastanın tedavi planına göre pil takılabilir hatta en sonunda hasta kalp nakli olabilmektedir" diye belirtti.

'20 yaşından itibaren kalp kontrollerine başlayın'

20 yaşına gelen herkesin kardiyolojik check-up'tan geçmesi gerektiğine dikkat çeken Nihat, bulguların normalse 30 yaşına kadar 5 yılda bir kontrol yeterli olabileceğini dile getirdi. Nihat, "Eğer her şey yolundaysa 30-40 yaş arası her 3 yılda bir kontrollere gidilmelidir. Ancak bir sorun olması halinde bu aralık bir yıla düşmektedir. 40 yaşından sonra görülme sıklığı arttığı için, kişinin risk faktörlerinin de durumuna göre 1-3 yılda bir kardiyoloji uzmanına muayene olmak gerekir. Kişi, 50 yaşını geçtiyse yılda bir kez yaptıracağı kontrolleri aksatmamalıdır" dedi.

(be/mg)