Özyönetim halk sağlığını sadece devletin insafına bırakmıyor

09:04

Bêrîtan Elyakut/JINHA

AMED - Özyönetimlerin en temel konularından birinin halkın sağlığı olduğunu ve bu alanın devletin insafına bırakılmayacak kadar önemli olduğunu belirten DTK Sağlık Meclisi Üyesi Hülya Alökmen, devletin sorumluluklarını yerine getirir hale gelebilmesi için toplumsal eleştiri ve baskıyı güncel olarak yürütmenin ve toplumun öz dinamiklerini de harekete geçirilmesi gerektiğini vurguladı.

'Demokratik Özerklik'in 9 boyutundan biri olan sağlık özyönetimin ilan edildiği kentlerde örgütlenmesini geliştiriyor. Halkın sağlığının bizzat halk tarafından takip edilmesinin önemine değinen DTK Sağlık Meclisi Üyesi Hülya Alökmen, yürüttükleri çalışmalar anlattı. Hülya ilk olarak, sağlığın sadece sağlıkçıların işi olmadığı ve her insanın kendi sağlığını kontrol etmesi, bedenini tanıyarak kendisinin müdahale etmesi gerektiğine inandıklarını söyledi.

'Doğacak canlının sağlıksız doğmasında suç devletindir'

Devlet zihniyetinin doğayı ve doğada yaşayan hiçbir canlıyı, canlı olarak görmediğinin vurgulayan Hülya, "Hiçbir şekilde söndürülmeyen bu yangın, devletin Kürt sorunundaki çözümüne yönelik politikasını ortaya koymaktadır. Her bir canlının ölümü eko-sistemimizi bozarak sağlımızı da bozmaktadır. Doğacak her bir canlının sağlıksız olarak doğmasında en büyük suç devletindir" diye konuştu. Hülya, meclisler tarafından yürütülecek çalışmaların, sadece sağlıkçıların içinde olduğu meclislerden değil bu işin birleşenleri olan belediyelerden muhtarlara kadar, halk meclislerinin de içinde olabileceği bir meclis olması gerektiğini ifade etti.

'Halk hastanelere tutsak edildi'

Kapitalist modernitenin metalaştırdığı sağlık ve AKP Hükümeti tarafından uygulanan "Sağlıkta Dönüşüm Programı" politikalarının ciddi sorunlara neden olduğunun altını çizen Hülya, çarpıtılmış sağlık algısı ile sağlık talebinin kışkırtıldığının, halkın bağımlı hale getirildiğini ve hastanelere tutsak edildiğinin altını çizdi. İnsanların sağlık için çok fazla para ödediğini dile getiren Hülya, "Hizmetin niteliği her geçen gün kötüye gitmektedir. Halk ile sağlıkçılar arasındaki güven ilişkisi zedelenmiş, birbirine yabancılaşmıştır. Bu politikalarla bireyin ve toplumun sağlığından bahsedilemeyeceği belirtilmiştir. Sağlığın toplumsallaşması ve sağlıkta toplumun kendi kendisine yetebilmesi için Demokratik Moderniteyi esas alan, Demokratik Özerkliği inşa sürecinde toplumla birlikte mücadeleyi yükseltme kararlılığı gerekiyor" dedi.

'Sağlık devletin insafına bırakılmamalıdır'

Sağlık kamu görevi olarak sadece devletin insafına bırakılmadan el atılması gereken acil bir alan olduğunun altını çizen Hülya, devletin sorumluluklarını yerine getirir hale gelebilmesi için toplumsal eleştiri ve baskıyı güncel olarak yürütmek ve toplumun öz dinamiklerini de harekete geçirmek gerektiğini vurguladı. Sağlığın toplumsal barıştan bağımsız değerlendirilemeyeceğine dikkat çeken Hülya, "Kürt toplumunun kültürel ve siyasal olarak özgürleşme talebine karşı egemen devletlerin yok sayma, asimilasyon, baskı, şiddet ve savaş dayatmaları, çok çeşitli sağlık sorunlarını beraberinde getirmiştir" dedi. Türkiye'de de sağlık hizmetlerinin "reform" ve "dönüşüm" adı altında özelleştirilmesi, ticarileştirilmesi ve sağlık-sosyal güvenlik alanının rant alanı haline getirildiğini hatırlatan Hülya, "Bu yıkım programlarının yarattığı en önemli tahribat sağlığın bir hak olmaktan çıkarılmasıdır. Sağlıklı yaşam temel bir insan hakkıdır. Sağlık hakkını anlamlı kılan, sağlık hizmetlerine ücretsiz ve nitelikli ulaşma ve yararlanmadır" şeklinde konuştu.

'Kışkırtılmış sağlığın önüne geçmeye çalışıyoruz'

Hülya, neden amatör sağlıkçılara önem verdiklerini dile getirerek, "Neolitikte tüm bu sağlık işleri kadın eliyle yapıyordu. Bununla ilgili öğrenci arkadaşlarımız, Yüksekova ve Van gibi çeşitli yerlere giderek hem taramalar yaptı hem de oradaki insanlarla yerelde konuşarak çeşitli deneyimler edindik. Şengal ve Kobanê'ye yapılan saldırılar nedeniyle göç etmek zorunda kalan insanlar için sağlık çalışmalarında amatör sağlıkçılar büyük sorumluluk aldı. Suruç'ta kamplarda birçok gönüllü görev aldı ve sağlık hizmeti sundu. Bu nedenle illa diploması olan doktorları değil sağlık eğitimi alan ve bu nokta bilgi sahibi olan herkesle ortaklaşacağız" dedi.

'Devlet sağlık alanıyla da toplumu kontrol altına alıyor'

Hülya, yerellerden meclisleri oluşturarak dünyada vahşi bir çarka dönüşmüş olan sağlık hizmeti ve sağlık sektörüne alternatif bir yaşam ve duruşu da ortaya koymaya çalıştıklarını dile getirdi. Hülya, özerk yapı içerisinde sağlık hizmetinin toplumda daha da yaşanılır hale getirilebilmesinin meclisler yoluyla olabileceğini dile getirerek, "Bu anlamda meclisleşmeye önem veriyoruz. Nasıl hayatın her alanında güvenlik ve kendi kendini yönetme gibi kendi kendimize söz hakkı idamız varsa, aynı zaman da sağlığımızla ve bedenimizle ilgili söz hakkımızın olması, hayata bakış açımızın olması gerekiyor" diye konuştu. Sağlık anlayışının da değişmesi gerektiğine vurgu yapan Hülya, sağlığın sadece doktora gidip ilaç almakla kazanılamayacağını, önceliğin hastalıklardan korunmak olduğunu söyledi.

(fk)