'İnsanları sağlık hakkından mahrum bırakıp ölüme terk eden devlet yargılanmalı'

09:08

JINHA

AMED - Abluka altındaki Cizre'de 7 gündür savaş suçu işlendiğini, hasta-yaralılara hiçbir vicdana sığmayan bir şekilde sağlık hakkına erişim yasağı getirildiğini ve birçok insanın bu nedenle yaşamını yitirdiğine dikkat çeken sağlık emekçileri, bunu yapanların ve uygulayanların uluslararası hukukta yargılanması gerektiğini söyledi.

Direnişi ve işlenen savaş suçuyla şimdiden tarihteki yerini alan Cizre'de 7. gününe giren abluka sürüyor. Sokağa çıkma yasağı uygulanan ve evlerin ateşe verildiği ilçede, yeni doğan bebek, doğum yapan kadın birçok kişi hasta olduğu halde hastaneye gidemedi, yaralılar kan kaybından öldü. 10 kişinin katledildiği kentte 7 kişi yaralı ve hasta halde kurtulabilecekken sağlık hakkından mahrum bırakıldığı için yaşamını yitirdi. Sağlık emekçileri ise kentte hastaneye kilitleniyor ve vicdani görevlerinin yapılması engelleniyor.

'Sağlık emekçileri baskı ve tehdit altında'

Cizre'de yaşananları yakından takip eden DTK Sağlık Meclisi üyesi Hülya Uyanık Alökmen, "Kürdistan bölgesinde yaşanan çatışmalar sonucunda Lice başta olmak üzere Cizre ve Silopi'de devlet tarafından hastaneler basılıyor. Doktorlar silahlarla tehdit ediliyor. Devlet güçlerinin istediği kişilerin tedavi edilmesi isteniyor" dedi. Savaş kurallarında sağlık çalışanlarına müdahalenin edilmemesi gerektiğini söyleyen Hülya, "Fakat yaşadığımız süreçte akıllara durgunluk veren birçok olay yaşıyoruz. Bir yandan sağlık çalışanlarına korkunç bir saldırı, bir yandan da Cizre gibi yaklaşık beş gündür ablukaya alınmış. 150 bin nüfuslu bir halkın ihtiyaçlarının karşılanmasına bile izin verilmiyor. Özellikle sağlık hizmetleri engelleniyor. Cizre de çalışan arkadaşlarımızla görüşüyoruz. Çok büyük baskı altında olduklarını söylüyorlar" şeklinde konuştu.

'Ölmekle kalınmıyor, gömülmeye de izin verilmiyor'

Cizre'de diyalize bağlı olan hastaların dahi tedavi edilemediğini dile getiren Hülya, "35 günlük bir bebek sağlık hizmetine erişmediği için hayatını kaybetti. O yetmiyormuş gibi evde kızının cenazesinin başında bekleyen bir anne, cenaze kokmasın diye kızını buzlarla koruyor. Bu görüntülere baktığımızda sözlerin tükendiği bir noktaya geliyoruz. Söz konusu olan insan hayatıdır. Sivil vatandaşlar ölmekle kalmıyor, gömülmeye de izin verilmiyor. Botan halkı Kürt hareketi kurulduğundan beri bedel ödeyen bir halktır. Hemşir olan Eyüp arkadaşımızdan tutalım, hayatlarını kaybeden tüm insanlar orada devlet zulmüne baskısına maruz kalmıştır" diye konuştu.

'Sağlık çalışanları olarak hep barıştan yanayız'

"Her mecrada her sorunda sesimizi yükseltmeye çalışıyoruz" diyen Hülya, "Bizim üzüntü duyduğumuz sadece sesimizin duyulmamasıdır. Milliyetçi ve faşizan çığlıkları arasında kaybolmasıdır. Kürdistan halkı yıllarca barışla beraber yaşama iradesini ortaya koydu. Bu yaşananlar insan onuruna yakışmıyor. Eminim İstanbul başta olmak üzere İzmir, Ankara, Çankırı ve Çorum'da çalışan meslektaşlarımız bizimle aynı fikirdedir. Herkesin bu savaş çığırtkanlığı karşısında elinden geleni yapması gerekiyor" diye kaydetti.

'Sağlık hakkına engel yargılanmalı'

SES Van Şube Sekreteri Figen Çolakoğlu ise "Bu ülke savaşı 30 yıldır yaşıyor ve günümüzde uygulanan metotlar daha önce de denendi. Çözüm süreci adı altında bir çatışmasızlık yaşandı fakat, zemin hukuksal boyutta doldurulamadı. Siyasi bir partinin 400 vekil alamaması nedeniyle bu tarz katliamlar yaparak despotça iktidarı tekrar eline almak istiyor. Barış umuduyla yaşayan halkları kendi siyasi çıkarları doğrultusunda kirli oyunlar ile düşmanlaştırmaya çalışan sistemin amacına ulaşamayacağı da bellidir" diye belirtti. Herkesin barışa ses vermesini isteyen Figen, Cizre'de hasta ve yaralılar hiçbir vicdana sığmayan bir şekilde sağlık hakkına erişim yasağı getirildiğini ve bunun uluslararası hukukta yargılanması gereken bir durum olduğunu söyledi.

(tt-şa/fk)