Women on Waves sesi duyulmayan savaş mağduru kadınlar için geldi
09:00
Derya Ceylan- Eylem Daş / JINHA
İSTANBUL- Uluslararası kürtaj hakkı grubu Women on Waves aktivistleri birçok ülkede yaşayan kadınların kürtaja erişim hakkının yasaklanmasına karşı bilgilendirme çalışmalarına devam ediyor. Son olarak Türkiye'ye gelen Women on Waves'in gönüllü aktivistleri, Suriyeli kadınların zorla gebelik ve zorla doğumla karşı karşıya olduğunu belirterek, bu kadınların sesini kimsenin duymadığına dikkat çekiyor.
Uluslararası kürtaj hakkı grubu Women on Waves 1999 yılında Doktor Rebecca Gomperts tarafından kuruldu. Kürtaja erişim ve bu erişimin kısıtlandığı ülkelerde yaşayan kadınlara gemi kampanyası ile yardım ulaştırmayı amaçlayan Women on Waves aktivistleri, zorla gebelik ve zorla doğumla karşı karşıya olan Suriyeli kadınlar için Türkiye'ye geldi. Grup Antep ve Urfa'da savaş mağduru kadınlarla görüşecek. Women on Waves aktivisti Dr. Marlies Schellekens 6 yıldır sürdürdükleri çalışmalarını ve geliş nedenlerini JINHA'ya anlattı. Kadınlara hizmet veren böylesi bir grubun içinde yer almaktan dolayı mutlu olduğunu belirten Marlies, kadınlara deneyimlerini ve kürtaja erişim hakkı konusunda bilgilendirme şansına sahip olduğunu söyledi. Kürtaja erişim hakkını anlatmak için özellikle kürtajın yasaklandığı ülkelere giderek, bu konuda çalışmalar yaptıklarını söyleyen Marlies, gemi kampanyası kapsamında, gittikleri birçok ülkede karşılaştıkları kadınların durumunun ciddi bir hal almaya başladığına işaret etti.
Kongo'da kadınlar kürtaj hakkından yoksun
Fas ve Kongo'da yaptıkları çalışmalardan söz eden Marlies, Fas'ta kürtajın yasak bile olsa kadınların bunu yapmak için harcadığı çabayı gözlemlediklerini söyledi. Marlies, ekonomik durumu iyi olan kadınların kendilerine daha kolay ulaşabildiğini ancak, yoksul kadınların böyle bir şansının olmadığını fark ettiklerini dile getirdi. Marlies, Kongo'da ise kadınların kürtaj hakkından tamamen yoksun bırakıldığını belirterek, "Kongo'da kadınların tamamen doğum kontrol yöntemlerinden mahrum kaldığını, çok küçük yaşta çok küçük bebekleri olduğunu fark ettik. Bir diğer fark ettiğimiz durum ise, hala kadınlar çok ileri yaşlarda olmasına rağmen doğum yapıyorlar. Biz onlara korunma yöntemlerini anlattığımızda kadınlar mutlu oldular. Çünkü bedenleri üzerinde söz söyleyebilme haklarının olduğunu anlamak onlar için önemliydi" diye belirtti.
'Kadınlar güvenli olmayan kürtaj yollarına başvuruyor'
Nepal'de de kadınların kürtaj hakkının olmadığını ifade eden Marlies, Nepal'de kadınların güvenli olmayan kürtaj yollarına başvurduğunu, bunun Polonya ve Portekiz gibi ülkelerde de yaşandığını dile getirdi. Marlies, sözlerine şöyle devam etti. "Nepal'de kadınlar güvenli olmayan koşullarda kürtaj yapıyor. Bu durum kadınların yaşamını yitirme dışında ciddi ve kalıcı hastalıkların ortaya çıkmasına neden oluyor. Bizim Nepal'de gördüğümüz kadınların birçoğu gönüllü olarak bizlere ulaşarak eğitim aldı. Sonrada öğrendiklerini diğer kadınlara anlattı. Nepal'de örgütlenmemiz böyle oldu. Polonyaise, komünist rejim ile yönetildiğinde kadınların kürtaja erişim hakkı vardı, sonra rejim değişince kadınların bu hizmete erişimi çok zor oldu. Gemi kampanyası yürüttüğümüz ülkelerden biri olan Portekiz'e gittiğimizde ise bizi savaş gemileri ile karşıladılar. Ülkeye girmemize izin vermediler. Bizim milli güvenliği tehdit ettiğimizi ifade ettiler. Bizde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurduk ve davayı kazandık."
'Türkiye'de kürtaj yasal bir hak ama kısıtlanıyor'
Women on Waves aktivistlerinden olan Hazal Atay ise Türkiye'yi değerlendirdi. Hazal, Türkiye'de kürtaja erişim yasasının 1983 yılında yürürlüğe girdiğini hatırlatarak, kadınların kürtaj hakkını kullandığında herhangi bir sağlık sorunuyla karşılaşmadığını söyledi. Hazal 1990'lı yıllara ait istatistiklere göre kürtaj oranında önemli bir düşüşün olduğunu, bunun nedeninin ise, kadınların aile planlaması ve korunma yöntemlerinden faydalanmaları olduğunu anımsattı. Hazal, son birkaç yıl içerisinde ise, Türkiye'de kürtajın yasal bir hak olmasına rağmen, bu hakka erişimin kısıtlanması halinde bunun ters etki yaratabileceğini gördüklerini ifade ederek, bunun tehlikeli sonuçlara yol açabileceğini vurguladı. Hazal, "Kürtaja erişimi kısıtlamak ve kadınları koruma yönteminden mahrum etmek kürtaj oranlarının yalnızca artırır. Kürtaja erişim daha iyi koşullarda olduğunda ise, kürtaj oranı artacakmış gibi düşünüyoruz. Aslında öyle değil, İstatistikler gösteriyor ki bu tarz sağlık hizmetleri sunulduğunda bu konuda bilinçte artıyor, dolayısıyla da oranlar düşüyor" şeklinde konuştu.
'Suriyeli kadınlar baskı altında'
Hazal, Suriye'de yaşanan savaştan dolayı Türkiye'ye gelmek zorunda kalan Suriyeli kadınların yaşadığı sorunları şu şekilde özetledi: "Suriyeli kadınlar mağdur olmalarının birinci nedeni ülkelerini terk etmek zorunda kalmaları ve başka ülkelere sığınmalarıdır. İkinci nedeni ise, bu kadınların kaldıkları kamplarda kapalı bir ortamda sosyal baskının ve kontrolün çok daha fazla olduğu bir yerde yaşamak zorunda kalmalarıdır. Daha fazla baskı altındalar. Tecavüz tehlikesiyle karşı karşıyalar. Bununla birlikte kadınların taleplerini dile getirebileceği kişilerde yok. Kadınların kadın sağlığı ile ilgili taleplerini dile getireceği kimse yok."
'En önemli sorunları zorla gebelik'
Suriyeli kadınların görmezden gelindiğini söyleyen Hazal, bu kadınlarınsesini kimsenin duymadığını ve yaşadıkları sorunların sürekli ertelendiğinin altını çizdi. Hazal, 2011 yılından bu yana Suriyeli kadınların 30 bin çocuk doğurduğunu belirterek, " 30 bin çocuk önemli bir rakamdır. Bunları kontrol edebilmek, bu kadınların güvenli kürtaj hizmetlerini, korunma ve aile planlaması hizmetlerine erişimini sağlamak için öncelikle kadınları bilgilendirmek, kampların içinde kadın sağlığı ile ilgili birimler açmak, bu hizmetleri sağlayabilmenin yollarını aramak gerekiyor. Suriyeli kadınların yaşadığı en önemli sorun zorla gebelik ve zorla doğumdur" sözlerine yer verdi. Hazal Suriyeli kadınların bir diğer önemli sorununun da toplumsal baskıya maruz kalmaları ve istihdam edilmeyişleri olduğunu sözlerine ekledi.
(fk)