PORTRELER Yazdır Kaydet

İlk başkaldırışı ağalık olan Cizreli Kumru'nun 95 yıllık direnişi

Portreler
Haziran 10 / 2016


 

 
JINHA 
 
ŞIRNEX - Cizreli Kumru İldem 95 yıllık ömrüne büyük hatıralar sığdırmış. İlk başkaldırışı ağalık sistemine olan Kumru, Kürdistan direniş tarihinin de tanıklarından biri. 90'lı yılların işkence tezgahlarından bugüne bir çok insanlık dışı muameleye tanıklık eden Kumru "4 hendek için geldiler, bu kadar insan öldürdüler" diyor. 
 
Şırnak'ın Cizre ilçesinde 79 gün süren sokağa çıkma yasağının ardından ortaya çıkan tabloda devlet güçlerinin saldırıları kendine "insanım" diyen herkesi utandırdı, Cizre halkının direnişi hafızalara kazındı. Cizre'de yüzlerce insan vahşice katledildi, binlerce ev yakılıp, yıkıldı. Her şeye rağmen Cizreli kadınlar evlerine dönerek inşaya başladı. Kadınların bu kadar ayakta tutan ise direniş geleneği ve bu direnişin kahramanları.  Cizre'nin tanrıçalarından bir tanesi de 95 yaşındaki Kumru İldem. 95 yıllık yaşamını Kürdistan direnişini sığdıran Kumru'nun ilk başkaldırışı da ağalığa oluyor. Hikayesini anlatmaya o günlerden başlayan Kumru'ya kulak veriyoruz. 
 
İlk başkaldırış 
 
40 yıl önce Cizre'nin Mehmedi köyünden göç ettiklerini söyleyen Kumru, "Köyümüz ağa köyüydü. Bize toprak vermiyorlardı, geçinemiyorduk. O dönem traktörler de çıkmıştı. Traktörleri tarlaya sürüyor, iyi ürünü kendilerine ayırıyor, kötü olanı fakirlere yani bize veriyorlardı. Biz de bu nedenle Cizre'ye gelmeye karar verdik. Geldiğimizde fakirdik. Çocuklarımız büyüdü, çalıştık. Biriktirdiğimiz parayla evin olduğu yeri aldık. Oturduğumuz evi yapana kadar 3 yıl boyunca o yıkılan iki göz yerde kaldık. Artık durumumuz yavaş yavaş düzeliyordu. Ev sahibi olmuştuk" diyor. 
 
'Şimdi de torunlarıma hayat bırakmadılar'
 
Kumru 90'lara dair tanıklığını ise şu şekilde anlatıyor: "6 oğlum vardı. Siyasi nedenlerde hükümet 6 oğlumu da tutukladı, sıkıyönetime götürdü. Hayat bırakmadı onlara. Bir bant, bir Kürtçe şarkı için, insanları götürüp öldürüyorlardı. Şimdi de torunlarımda hayat bırakmadılar."
 
'Evlerinden top ve tank seslerinden uyuyamıyorlardı'
 
Sokağa çıkma yasağını sürecini anlatan Kumru,  "Evimizde oturuyorduk. Silahla taradılar. 15 gün evden çıkamadık. Penceremizi arka taraftan deldik, diğer tarafta oturan oğlumun evine kaçtık. Aynı şeyler diğer oğlumun evinde de oldu. Yine kendi evimize döndük. Diğer oğlum da komşumuzdur. Evlerinden top ve tank seslerinden uyuyamıyorlardı, bize geldiler. Evlerinin önüne bir top indirmişlerdi, kalmaya cesaret edemediler. Eşi  'kız kardeşimin evine gidelim, bodrumları var sığınalım' dedi. Oğlum ise 'gitme evimizde kalalım evimiz mezarımız olsun' dedi. O evden o eve gidiyorduk. Gittiğim evler de bombalanıyordu. En sonunda oğlum 'çıkalım' dedi. Yaşlı olduğum için kaçamaz bir yere gidemezdim. Beni 'diğer oğluma bırakıp gidin' dedim. Ama beni de aldılar. Kaçmaya başladık. Sokağa girdik, bombardıman vardı. Kendimizi bir evden diğerine atarak kaçtık. Ta ki gelinimin kardeşinin evine gelene kadar" diye ifade ediyor. 
 
'Bodrumlara gitsek biz de ölmüştük'
 
Kumru sözlerine şöyle devam ediyor: "2, 3 gece kaldık orada. Yine kıyamet koptu. 'Çıkıp bodrumlara gidelim top değerse bu evin altında kalırız' diye düşündük. Eğer bodrumlara gitmiş olsaydık, şimdi bizde ölmüş olurduk İnsanları görünce o tarafa ateş ediyorlardı. Çıktık yola yine mahallelerden, duvar diplerinden ilerleyerek. Toz toprak, patlama. İki, üç ev ilerledikten sonra bombardıman başladı. Bir ev bizi çağırdı. Orada biraz bekledikten sonra yine yola çıktık. Yine bombardıman başladı. Bir genç yolda gördü bizi beni sırtına almak istedi, yaşlıydım hep geri kalıyordum. Ona 'Ben vurulayım sen vurulma, sen gençsin' dedim. Çok ısrar etti 'en azından elini tutayım' dedi. Elimi tuttu. Kalacağımız akrabamızın evine vardığımızda yere yığıldım. Korkmuştuk, ağlamıştık... " 
 
'Ya ölürüz ya kurtuluruz'
 
Koşuşturma esnasında yaralandığını ifade eden Kumru,  "Hava soğuktu. Kaldığımız ev gelinimizin abisinin eviydi. Bizim için evini delip soba yaktı. Orada kaldığımız 15 gün cezaevinde gibiydik. Kardeşim şeker hastasıydı. Kaç defa ambulansı aradı. Bizimle birlikte bir aile daha vardı. Oradan da çıktık. 'Ya ölürüz ya kurtuluruz' dedik. Arama, kimlik kontrolü vardı. 3 saat boyunca beklettiler. Sonra bir akrabamız gelip aldı" diye anlatıyor. 
 
'Elektriksiz susuz yaşadık' 
 
Yasak kalkınca hemen evlerine döndüklerini anlatan Kumru, "Ne kapı kalmış ne pencere kalmış. Mermi izleriyle doluydu evin her yeri. Yataklarımız, eşyalarımız delik deşik olmuştu. Sandıklarımızı ve birçok şeyi kırmışlardı. Komşularımızın çoğunun evini yakmışlardı, ama bizim evimizi yakmamışlardı, yıkmışlardı. Mutfak eşyalarımızı kırmış, düdükle tenceremizi dama götürüp hedef yapmış delik deşik etmişlerdi. Eve döndükten uzun bir süre susuz, elektriksiz yaşadık" diyor. 
 
'4 hendek için bir sürü insan öldürdüler'
 
"İşkencedeydik" diyen Kumru sözlerini şöyle bitiriyor: "Evi bitişiğimizde olan oğlumun evini yıkmışlardı. Top mermileriyle zarar vermişler. Avlunun içindeki diğer odaları da öyle. Benim evim iyi durumda diğer evleri kullanılmayacak hale getirmişler. Evleri oturulamayacak durumda olan komşularımız her biri bir tarafa gitmiş. 4 hendek için geldiler, bu kadar insan öldürdüler. İnsanlar ne yapmıştı evlerini yıktılar?Kadınları, çocukları, erkekleri, kız çocuklarımızı öldürdüler. Sokaklara girip yakıp, yıktılar." 
 
(ekip/gc)