PORTRELER Yazdır Kaydet

70 yıllık bir direniş ve Silvan'ın sembol adı: Hayriye

Portreler
Mart 25 / 2016


 

 
Bêrîtan Elyakut/JINHA
 
AMED - Hayriye Hüdaverdi (70) 2 Ekim 2015 tarihinde Silvan'da uygulanan 4'üncü yasakta katledildi. Hayriye kapısının önünde vurulan Deniz isimli genç bir kadını kurtarmak isterken devlet güçlerinin hedefi oldu. Geride bıraktığı çocukları ve akrabaları Hayriye'nin kendilerine bıraktığı direniş mirasına sahip çıkacaklarını kaydetti. 
 
Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde 2 Ekim 2015 tarihinde 4'üncü kez ilan edilen 'sokağa çıkma yasağı'nda birçok sivil yurttaş yaşamını yitirdi. Yaşamını yitirenler arasında 70 yaşındaki Hayriye Hüdaverdi, ekmek almak için çıktığı evinden zırhlı araçtan açılan ateş sonucu katledildi. Konak Mahallesinde yaşayan Hayriye, evini terk etmeyerek tüm saldırılara rağmen büyük bir iradeyle mücadelesini sürdürdü. Mahallenin 'yürekli annesi' olarak tanımlanan Hayriye, abluka anlarında mahallede kalan komşularına kurşunlar altında ekmek yetiştirmeye çalışmış. Hayriye'yi çocukları ve yeğeni anlattı. Hayriye'nin 'çıkın mahalleden' ısrarlarına 'asla burayı ve çocuklarımı bırakmam' dediği kaydedildi. 
 
'Annem Silvan'ın sembolü oldu'
 
YPS ve YPS-JIN'in içerisinde yer alan her genci kendi çocuklarından ayırmadığını dile getiren Huluke Hüdaverdi, annesi Hayriye'nin kendilerine olan yaklaşımının mahallede öz savunma yapan gençlerle aynı olduğunu belirtti. Huluke, annesinin kendilerine sürekli olarak PKK'nin kadına yaklaşımından söz ettiğini söyleyerek, "Annem bizlere sürekli bir kadının nasıl yaşaması gerektiğini anlatırdı. Hiçbir zaman bizlere baskı uygulamadı. Eski kadınlardandı annem ancak bizleri geleneksel bir kadın olarak büyütmedi. Annemizi mahalleli çok severdi. Kendinden önce çevresindekileri düşünürdü ve ona göre hareket ederdi. Annemi termal kameralardan görüp öldürdüler. Kimse bize görmedik ve kaza kurşunu demesin. Benim annem Silvan'ın sembolü oldu" dedi. 
 
'Annemin cesaretini miras aldık'
 
Hayriye'nin ikinci kızı Maşallah Hüdaverdi ise, annesi Hayriye'nin tüm Silvan'ın annesi olduğunu kaydetti. Annesinin herkese arkadaş gibi yaklaştığını dile getiren Maşallah, Hayriye'nin çocuklarla çocuk, gençlerle genç olabildiğini belirtti. Annesiyle büyüdüğünü vurgulayan Maşallah, "Ben annemin yanından hiç ayrılmazdım. Onunla büyüdüm ve herkes beni 'annesinin arkadaşı da gelmiş' diye tanımlıyordu. Annem bana yoldaş olduğu kadar burada direnenlere de hem yoldaş hem de anne oldu. Annemle gurur duyuyorum. O bize nasıl bir yoldaş ve anne olacağımızı öğretti. Duruşuyla herkesi kendine hayran bırakırdı. Mahalledeki tüm kadınlar annemde ki cesarete hayrandı. Bu nedenle annemin cesaretini biz miras aldık" diye belirtti. 
 
'Öz savunmanın anlamını annemden öğrendik'
 
Yaşanan abluka esnasında annesi Hayriye'nin tek bir kez dahi düşünmeden mahalleyi terk etmeyeceğini ifade ettiğini dile getiren Maşallah, yaşanan 3'üncü ablukada da annesinin mahallede kaldığını ve ekmek yapmaya devam ettiğini söyledi. Başta öz yönetimi anlamadıklarını kaydeden Maşallah, öz yönetime ve öz savunmaya neden gerek duyulduğunu annesinin anlatımlarıyla öğrendiğini vurguladı. Maşallah, "Halkın saldırılara ve gözaltlarına karşı öz savunmaya geçtiğini bize anlattı. Haklıydı annem. Çünkü Silvan'da yoğun bir saldırı söz konusuydu. Neredeyse Silvan'da baskın yapılmadık ev kalmamıştı. Bu nedenle mahallemizdeki gençler öz savunmasını yaptı ve annem de o öz savunmada onların annesi oldu" diye kaydetti. Annesini hastaneye kaldırdıkları anda başında olduğunu söyleyen Maşallah, annesinin son sözlerini şöyle dile getirdi: "Annemin başında ağlıyordum. Annem aniden başını kaldırıp bana 'Sakın benim için ağlama. Ben yaşayacağımı yaşadım, göreceğimi gördüm. Orada direnen ve yaşamını yitiren gençlere ağlayın siz. Bir anne gibi onları koruyup, sarmalayın. Anneleri başlarında değil. Bu nedenle siz onlara anne olun' dedi." Maşallah, annesinin son vasiyetini yerine getireceğini söyledi. 
 
'Ölüm dahi olacaksa onurlu ve halkımın içinde olsun'
 
Son olarak konuşan Hayriye'nin hem yeğeni hem de damadı Ramazan Hülakü, halasının kendileri için öncü olduğunu belirterek, Hayriye'nin çevresinde kendisinden rahatsız olan tek bir insanın dahi olmadığını kaydetti. Hayriye'nin evinde bir lokma ekmek dahi olsa çevresindekilerle paylaşmak istediğini söyleyen Ramazan, yurtseverlik duygularının ön planda olduğunu aktardı. Hayriye'nin baskı ve zulüm karşısında boyun eğmediğini vurgulayan Ramazan, zulüm ve baskı karşısında Hayriye'nin sürekli baş kaldırdığını ve mücadele ettiğini söyledi. Ramazan, "Halamla gurur duyuyoruz. Bize mücadele mirasını bıraktı. Halam emekçi bir kadındı ve yaşamını emeğiyle sürdürürdü. Evinin bahçesini elleriyle biçti. Öz yönetim sürecinde çocukları onu İstanbul'a çağırdı ancak halam gitmedi. Çocuklarına 'Ben topraklarımı bırakıp oralara gelemem. Eğer ölüm dahi olacaksa onurlu ve halkımın içinde olsun' dedi.  Halamı hiçbir zaman devlet sistemi alt edemedi" diye konuştu. 
 
'Halamın miras bıraktığı direnişe sahip çıkacağız'
 
Çatışmaların yaşandığı 2 Ekim 2015 tarihinde Hayriye'nin ekmek için çıktığı kapısının önünde Deniz isimli genç bir kadının vurulduğuna dikkat çeken Ramazan, Hayriye'nin genç kadını kurtarmak amacıyla kendisini üzerine atığını söyledi. Ramazan, "Halamın yaşamını yitirmesinin ardından nasıl vurulduğunu öğrendik. Halam kapısının önünde vurulan Deniz isimli genç bir kadını kurtarmak istemiş. Ardından tarlaya konumlanmış zırhlı araçtan ateş edilmiş ve halamın bacağı parçalanmış. Deniz isimli kadın ve halam yan yana vurulmuşlar. Halam her genci kendi çocuğu gibi görürdü ve sahiplenirdi. Orada vurulan bir kedi dahi olsaydı halam onu kurtarmak için üzerine atlardı. İnsanların yaşamlarını çalmak kimsenin haddine değil. Bizler halamın miras bıraktığı direnişe sahip çıkacağız" dedi.  
 
(dk)