PORTRELER Yazdır Kaydet

Şırnak'ta Newrozlaşan bir kadın: Nafiye İrmez

Portreler
Mart 17 / 2016


 

JINHA 
 
ŞIRNEX - Yıl 1992, aylardan ve günlerden Newroz, bahar, direniş ve yeni yaşam. Günler öncesinde bayram kutlamak için hazırlık yapan genç bir kadın Şırnak'ta kent meydanında direniş bayramına bayramlıkların giydirildiği iki çocuğu ile katılıyor. Ve o günde kalıyor Nafiye İrmez Newrozlara emanet ettiği çocuklarıyla.  
 
Direnişin bayramlaştırdığı efsanelerden süzülüp gelen Newroz, Kürdistan'da yaşayan her kadın için aynı zamanda ödenmiş ve ödenecek bedeller demek. Bu günlerde abluka altında sokaklarından çocukların direniş türküleri söylediği Şırnak'ın hafızasında kalan kadınlardan biride Nafiye İrmez. Son katıldığı 1992 Newroz'unda 30 yaşında kalan Nafiye'nin çocukları da annelerini Newroz'a bedel olarak ödeyenlerden. 
 
Bayram coşkusu ile kızlarını alıp meydana gitti 
 
Nafiye İrmez, Şırnak'ta 1992 yılında 21 Mart günü o dönemki adıyla Cumhuriyet, şimdi ki Aşiti Meydanı'nda kutlanacak olan Newroz Bayramı'na katılmak için günler öncesinde hazırlıklara başladı. Bayram nasıl kutlanması gerekiyorsa öyle kutlanmalıydı. Oturup çocuklarına günlerce el emeği göz nuru sarı kırmızı yeşil kazaklar ördü. Bayram sabahı iki kızının elinden tuttu ve kutlamalara katılmak için bayram yerinde oldu. Meydan bayram yeriydi, tüm Şırnaklılar oradaydı ve halayları ile kutlama yapıyorlardı. 
 
O gün de bu günde devlet demek katliam demek 
 
O günde bu gün olduğu gibi Botan'da devlet 'yasak' ve katliam, demekti ve bunun karşısında tıpkı bu günkü gibi direniş meşru bir haktı. Nafiye, bir saldırı olacağını sezdiği için küçük çocuklarını bir tanıdığının evine bırakıp, tekrar alana döndü, kutlamalar katılmak için. Ve devlet güçleri saldırdığında halk direnişe geçti. 
 
46 kişi alanda, 47'inci kişi Nafiye evinde katledildi 
 
Gün boyu süren saldırılarda 46 kişi yaşamını yitirmişti, yüzlerce yaralı vardı. Nafiye, çatışmanın ortasında çıkıp çocuklarını güvenle eve ulaştırdı. Devletin kan gölüne çevirdiği Newroz Bayramı'ndan çocuklarını kurtararak evine ulaşan Nafiye evinin salonunda vuruldu ve katledilen 47'inci kişi o oldu. 
 
Türk medyası ise tıpkı bu günlerde olduğu gibi yine gerçekleri gizlemek için aldığı görevi yerine getirdi ve "PKK Şırnak'ı bastı' diye haberleri ile katliamı gizlemek için elinden geleni yaptı. 
 
O dönem özgürlük mücadelesi veren gençlerin 'Nafiye Heval'i bu günlerde unutulmuyor ve bu günün direniş çocukları sokaklarında direniş halayları çektikleri kentte onu ve diğer Newroz bedellerini anıyor. 
 
Kızı Aycan İrmez anlatıyor...
 
Nafiye'yi anlatan HDP Şırnak Milletvekili kızı Aycan İrmez, "Kürdistan tarihinde Newroz'un yeri ve önemi başkadır. Direniş, umut, baharın gelişi demektir. Tarihsel bir gün ama benim için başka bir anlamı var. Bir taraftan direniş bayramını kutlarken diğer taraftan annemin 7 yaşındayken gözümün önünde katledilişini hatırlarım. Biz gönlümüzde ve fikrimizde o günü direniş bayramı olarak anıyoruz. Annemin anısına bağlılıktır bu" diyor. 
 
O günü anlatan Aycan annesini şu sözlerle anlatıyor, "Annem bir hafta öncesinden ablam ve bana sarı kırmızı yeşil kazaklar örmüştü bayram gününe özel. Newroz'a yetişmesi için gece gündüz uğraştı. O gün sabah bayramlıklarımız giydirdi elimizden tutarak bizi şimdi ki adı Aşiti Meydanı olan o zamanki adıyla cumhuriyet meydanına götürdü, bayram orada kutlanacaktı. Yaşım küçük olsa da o gün olup bitenler yeniden yaşıyormuşum gibi gözümün önünde. Çok kalabalıktı, halaylar çalınıyordu, davul zurnalar herkes bayram çoşkusunu yaşıyordu. Biz küçük olduğumuz için annem bizi meydana yakın bakan bir yakınımızın evine bıraktı. Balkondan bayramı izlemeye devam ettik."
 
"Halkın bayram kutlamasını hazmedemeyen devlet güçleri halka saldırdı ve ortalık mahşer yerine döndü. Bir çok insanın vurulduğunu gördüm. Annem oradan çıkabildi ve geldi bizi bıraktığı evden aldı" diye devam eden Aycan annesinin katledilişini şöyle anlatıyor: "Evimiz Tümene yakındı, annem bizi yatırdı ve ardından çamaşır yıkamak için avluya çıktı. Akşam saatleriydi bizde yatmadık ve oturuyorduk. Birden eve yönelik bir saldırı gerçekleşti. Babam bizi korumak için salona çekti, oturma odasına mermi yağıyordu. 
 
'Newroz gecesini annemin cenazesiyle geçirdik'
 
Orada biz saldırının durması için bekledik, sonra odalarımıza çekildik. Annem salondaydı, saldırı kısa bir süre kesildiği anda annem ayağa kalkıyor ve o sırada vuruluyor. Babam bizi çağırdı, baktığımızda annem ölmüştü. Düşünün anneniz evinizde gözleriniz önünde katlediliyor ve onun bir daha geri gelmeyeceğini biliyorsunuz, o yaşta içimde açılan derin bir yaradır bu. Dışarıda saldırılar olduğu için hastaneye daha götüremedik, Newroz gecesini annemin cenazesi ile birlikte geçirdik. Tarif edilmez bir duygudur bu. Hala hatırlayınca boğazım düğümleniyor. 
 
'Annem Kürdistani bir kadındı'
 
Annesinin onurlu bir miras bıraktığını ve buna layık olmaya çalıştığını anlatan Aycan sözlerini, "Bugün bile hala beni görenler sen Nafiye'nin bize emanetisin diyor çünkü çevresinde çok sevilen saygı duyulan biriydi. Tam anlamıyla Kürdistani bir kadındı. Diline kimliğine kültürüne bağlıydı. Babam memur olduğu için Kütahya'ya taşınıyorlar, bir süre sonra 'çocuklarım dilimizi unutacak kültürümüzden kopacak' diyerek babamla birlikte Şırnak'a geri dönüyorlar. 
 
O dönem ki partiden arkadaşlara çok emeği geçmişti. Bizim eve gelirlerdi, annem kendi çocuğu gibi hepsiyle tek tek ilgilenirdi ihtiyaçlarını karşılardı. Onun için onlara hizmet etmek Kürdistan'a hizmet etmekti. Ben bu gün baktığımda onun ve diğer şehitlerin mücadelesine layık olmaya çalışıyorum" diye noktalıyor. 
 
(ekip/dk)