Duygu Asena: Özgürlük dertlenmekle gelmiyor
Portreler
JINHA
İSTANBUL - Feminist gazeteciliğin duayeni Duygu Asena 9 yıl önce yaşamını yitirdi. Türkiye kadın hareketinin öncülerinden olan feminist yazar ve kadın hakları savunucusu Duygu Asena son günlerinde verdiği bir röportajda, "Mutluluk ve özgürlük, kendini yaşamın akışına bırakıp dertlenmekle gelmiyor" demişti.
Türkiye kadın hareketinin öncülerinden Duygu Asena, kadın-erkek eşitliği meselesini gündeme getiren gazeteci, feminist yazar ve aynı zamanda kadın hakları savunucusuydu. Duygu Asena 19 Nisan 1946'da İstanbul'da doğdu. Kadıköy Özel Kız Koleji'ni ve İÜEF Pedagoji Bölümü'nü bitirdi. Haseki Hastanesi Çocuk Kliniği ve İÜ Çocuklar Evi'nde pedagog, sonrasında bir reklam şirketinde metin yazarı olarak çalıştı. 1972 yılında Hürriyet'te gazeteciliğe başladı. Yazılarında "Şirin" imzasını kullandı. Ayrıntılı Haber Gazetesi'nde muhabirlik yaptı. 1976-1978 yılları arasında Man Ajans'ta metin yazarıydı. 1978'de Gelişim Yayınları'nda çalışmaya başladı. Kadınca (1978), Onyedi, Ev Kadını, Bella, Kim, Negatif (1992) dergilerini yönetti. TRT-2'deki "Ondan Sonra" programını hazırlayıp sundu (1992-1997). 1992'den 2002'ye kadar Milliyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Hastalığı teşhis edilene kadar Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde dergicilik dersi verdi.
'Hayatımız değişecek...'
Gazeteciliğin yanında yazarlığını da sürdüren Duygu, ilk kitabı 'Kadının Adı Yok' ile adını duyurdu. Kitap müstehcen bulunduğundan 1988'de yasaklandı. Uzun süren dava sonucunda yasak kaldırılarak yönetmen Atıf Yılmaz tarafından filme çekilmiştir. Yazıları ve kitaplarında değindiği temalar nedeniyle Duygu feminist yazar olarak tanındı. 2004 yılında beyin tümörü rahatsızlığı ortaya çıkan Duygu, teşhis konulduğunda, Vatan Gazetesi'ndeki köşesinde hastalığını okurlarına şu yazıyla duyurmuştu: "Bir gün birisi size, o birisi bir doktordur elbette, beyninizde bir şeyler olduğunu söyleyebilir. Evet bir beyin MR'ı çektirmişsinizdir ve beyninizde bir şeyler vardır. İşte o andan itibaren hayatınız tamamen değişecektir. Mesela beyninizdeki o şeye biyopsi için girip, bir lokmacık şey alıp baksınlar mı, yoksa ciddi bir ameliyat gibi girip ne varsa alsınlar mı? Buyurun bakalım, bu kararın ne kadar ciddi olduğunun farkındasınız herhalde." Duygu, bu mesajından kısa süre sonra Ekim 2004'te ameliyat edildi. Beyin tümörü nedeniyle tedavi görmekte olduğu Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi'nde 30 Temmuz 2006 günü hayatını kaybetti ve Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.
'Orgazm sözcüğünü ülkenin lügatına ekleyendi"
Duygu Asena'nın ardından, "Duygu, insanları, kıvılcımlar saçan kızıl bir yılan gibi irkilten o garip titreşimli 'orgazm' sözcüğünü ülkenin yerleşik lügatına ekleyendi" diyen Gazeteci Ahmet Altan, "Karanlık ormanda çalan gümüş flüt" diye betimledi onu. Ahmet, sadece savaşçılığıyla, kahramanlığıyla, talancılığıyla, erkekliğiyle övünen bu "asker millet" in, kadınlarını reddetmiş, dışlamış, kendini kadınsızlıkla sakatlamış bu garip toplumun, kadın yanını onunla keşfettiğini kaydetmişti. Türkiye'de kadınların para karşılığı evlendirildiği, kadınların "namus" için öldürüldüğü, evlere hapsedildiği, erkeğin "efendi" olduğu bu "erkek toplum" kendini topallıktan kurtaracak ilk hamleyi onunla yaptı. 'Kadının Adı Yok' derken kadının adının, bedeninin, hayatının olduğunu anlamaları için, kadınlardan o yokluğu var etmelerini istedi. Kadınsız bir toplum olmanın bütün ülkeye, şehirlere, meydanlara, sokaklara, evlere yansıyan o çirkin, estetikten yoksun pasaklılığına ilk ışık damlası onunla düştü.
'Kadının adı yok'
Duygu, 1987'de yayınlanan 'Kadının Adı Yok' adlı kitabında temiz, telaşsız, kıvrak anlatımıyla bir kadının yaşadıklarını, daha doğrusu cinsiyeti kadın olarak belirlenmiş, herkesin üç aşağı beş yukarı tanık olabileceği ortak bir macerayı, bir kadının ağzından anlatıyor. Bu kadın, küçücük bir kızın henüz yaşanmamış doğal meraklarından, aşklar, acılar, sahtekârlıklar, hırslarla dolu bir hayatın bazen hafif, bazen ağır kıpırtılarına kadar, kendi ayakları üzerinde durabilmek için mücadele ediyor. Bu kadın, pürüzsüz bir tenden kırışıklıklara uzanan zaman içinde kendisi için var olabilmeyi hedefliyor. Beceriyor da... Ne pahasına olursa olsun!
'Duygu Asena'nın büyük rolü var'
Doğan Kitap'ın Duygu Asena'nın anısına düzenlediği, Duygu Asena 'Kadının Hala Adı Yok' roman ödülü, geçtiğimiz aylarda 'Ağıtın Sonu' romanıyla Menekşe Toprak'a verildi. Ödül töreninde Duygu Asena'nın 'Kadının Adı Yok' adlı romanı çıktığında lise öğrencisi genç bir kadın olduğunu söyleyen Menekşe, "O dönemde Türkiye kapalı bir toplumdu. Kadın bedeni, cinselliği, kadın-erkek ilişkisi, kadının baba karşısındaki rolü, tüm bunlar konuşulmayan şeylerdi. O zaman kadın-erkek eşitliğinin talep edilmesine gülerlerdi. Biz kadınlar olarak Duygu Asena'nın ne demek istediğini biliyorduk. O yüzden kendisi benim için çok önemlidir. Bugün kadın, kadın cinselliği biraz daha rahat konuşulabiliyorsa bunda Duygu Asena'nın büyük bir rolü var" ifadelerini kullandı.
Menekşe Duygu için şu sözleri dile getirdi: "Velhasıl Duygu, hayatımızın en mahrem koylarında durmaktadır hayalin…"
(sö/dc/fk)