KADININ KALEMİNDEN Yazdır Kaydet

Müjdeler olsun! Kadınlar kendi bilimlerini tartışıyor

Kadının Kaleminden
Mayıs 29 / 2015


 
Zilar STÊRK
Capcanlı, heyecan dolu, yaşam dolu, devinim dolu bir kavram jineoloji... Kadın bilimi... Yaşam bilimi... Jin Jiyan Azadî denkleminin bilimi...
Kadınlar olarak kendi bilimimizi oluşturmaya girişmek, oldukça heyecan verici. Bu heyecan herkesi biraz sarmalı. Çünkü dünyanın alışılmış, rutinleşmiş savaş ve şiddet sarmalı içinden, yeni bir düşünüş tarzının, yeni bir söylemin ve yeni bir eylemleşmenin gelişmesidir heyecana yol açan.
İlk toplumsallaşmaya yol açan Zagros-Toros dağlarının eteklerinde, Kürdistanlı Kadın Gerillalar kafa kafaya verip, kendi bilimlerini tanımlamak, kavramlaştırmak ve kurumlaştırmak için geçen hafta geniş katılımlı bir konferans düzenlediler. Konferans, gündemine alıp tartıştığı birkaç boyutta oldukça önemli tartışmalar yürüttü.
Bunlardan birincisi; yeni bir bilim anlayışının geliştirilmesi. Kadını, doğayı ve tabiki insanı salt fizikten, bedenden ibaret gören bilim anlayışını eksik buluyor. Yeni bir toplumsal bilim anlayışının, metafizik dünyayı da tanıması ve hesaba katması gerektiğini tartışıyor. Salt kaba materyalist, rasyonalist, ampirist, pozitivist ve kartezyen anlayışa dayalı bilgi yapılarının, yeniden ele alınmasını tartışıyor. Giderek eleştirel bir yaklaşım ortaya çıkarıyor. Mevcut bilim anlayışında, değişimin önünü alan “kesinlik” ve “indirgemecilik” vurgularını eleştiriyor. Bunu tıpkı yeni bir “din” anlayışı gibi ele alıyor. Biraz animizm ve kuantum üzerine yoğunlaşıyor. Canlı doğa anlayışını, hakikate daha yakın buluyor.
İkincisi; bu bir kadın bilimi. Mevcut bilimlerin cinsiyetçiliği üzerinde durması olağandır. Kadın anatomisinden tutalım da, demografyaya kadar, tarih biliminden epistemolojiye kadar, sosyolojiden psikanalize kadar, birçok alanın yeniden ve hakikate uygun ele alınmasına ihtiyaç var. Bu konuda bilim ahlakının geliştirilmesi, artık bir ihtiyaçtır. Günümüz bilim anlayışı sözde toplumsal değerleri gözetmeden, bilgiyi tarafsız ele aldığını savunuyor. Toplumsal değerleri gözetmediği kesin ama tarafsız olduğu söylenemez. Özellikle de toplumsal bilim alanlarında, kadın aleyhine bir cinsiyetçilik hala hakimdir. Bilim alanı gerçekten erkek lehine kadın aleyhine cinsiyetçilik üretmeseydi, günümüzdeki toplumsal cinsiyetçiliğin uygulama düzeyi bu kadar yüksek olmazdı. Bu bakımdan bilim-ahlak bağı yeniden ele alınmayı gerektirmektedir.
Üçüncüsü; kadın biliminin, kadının yaşamında da güçlü değişimlere yol açması gerektiği tartışılıyor. Bilim, hakikatin savunusu haline gelmelidir. O zaman kadın biliminin, öngördüğü yöntemlerle ıspatladığı ve ıspatlayacağı tezlerin, doğrulanmış birer hakikat tezi olarak yaşamda karşılığını bulması lazım. En azından günümüze kadar ortaya çıkarılmış, deneylenmiş, doğruluğu ıspatlanmış bir tez olarak; özgür eş yaşam tezinin, toplumsal yaşam alanlarında esas alınması konferansta tartışıldı.
Toplumsal yaşamın her alanına; siyasete, güvenlik ve savunmaya, ekonomiye, eğitime, bilime, sanata, edebiyata, yönetime, idareye, sosyal yaşama kadın ve erkeğin özgür ve eşit katılması gerektiği tartışılıyor. Farklılıkların kendi iç özgünlüklerini ve özerkliklerini tanıyan bir eşitlik anlayışı vurgusu var. Yoksa aynılaştırmaya dayalı bir eşitlik anlayışı değil. Bu eşitlikten kasıt, klasik hukuki eşitlik de değildir. Özgürlükle bağı kurulmuş bir eşitlik anlayışı var.
Bu anlamda kadının, toplumsal yaşamın tüm hücrelerine, tıpkı toplumsallaşma tarihinin başında olduğu gibi nüfuz etmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Bunun için jineolojinin öncelikle, etik ve estetik alanını, demografya ve alternatif tıp alanlarını, tarih, sosyoloji ve felsefe alanlarını gündemine alıp yoğunlaştırması tartışılıyor.
Jineoloji kurumlaşma bakımından da iki form tartışıyor. Birincisi, akademileşme formu, ikincisi, toplumsallaşma formu.
Salt laboratuar ve akademilere, üniversitelere kapanmış bir bilim anlayışını aşıp, akademilerden topluma taşan ve toplumsal yaşamda değişime ve dönüşüme yol açan, kaybedilenlerin geri yüklenmesini sağlayacak bir yol izlemeyi tartışıyor. Tabi henüz yolun başında sayılır. Ama ilk toplumsallaşmaya yol açan kadınların heyecan ve duygusundan da geri kalmıyor.
 
Kaynak: Özgür Gündem